Oya BAYDAR
Televizyonda bir belgesel ya da iyi bir film izleme umuduyla kanallar arasında dolanırken gözüm epeyce zamandır başlamış bir tartışma programına ilişti. Tartışma programı lafın gelişi; çünkü tartışma farklı fikirler, görüşler arasında olur. Son birkaç yıldır bu tür programlar iktidar yandaşları ve yalakaları ile ekranı süslemek için çağırılmış “muhaliftrak”ların kayıkçı dövüşünden ibaret. Haa…Bir de son bir iki aydır ana akım TV’lerde boy ve sopa göstermeye başlayan, devlet adına misyon sahibi “zorunlu” konuklar var.
Sözünü ettiğim programda, hem o kanalda hem de diğer “ana akım” haber kanallarında sık sık boy gösteren bir zat şöyle bir cümle kuruyordu: “Anayasanın bu maddesi, zamanında dört partinin mutabakatıyla kabul edildi: AK Parti, MHP, CHP, D…..” Ağzından “D” harfi çıktığı anda, ağzı-dili yanmışçasına telaşla sustu, sonra “Adını anmadığım o parti” deyiverdi.
Moderatör hanım, iktidarın sözcüsü değil de bir medya mensubu olduğunu hatırlayıp “Adını anmak istemediğiniz parti HDP’dir” diyemedi. Diğer konukların hiçbiri de “Adını söyleyemediğiniz o parti 6 milyona yakın oyla Meclis’e üçüncü parti olarak girmiştir” mealinde bir müdahalede bulunmadı.
O parti: Halkların Demokratik Partisi (HDP)
Konu bu kadar önemli, ülke için böylesine hayatî olmasa, söz kimlere kalmış diyerek gülüp geçmek, bu zavallı adamcağızları nereden bulup çıkarıyorlar diye şaşmak, medyanın hal-i pürmelaline acınmak mümkündü. Ancak, ülkemizin içinde debelendiği çözümsüzlüğün, huzursuzluğun, iç ve dış çatışma ortamının kaynağındaki en temel sorunlardan biriyle doğrudan ilişkili olduğundan omuz silkip geçmek mümkün değil.
Adının altında “hukukçu” yazan program konuğunun boş bulunup ilk harfini telaffuz ettikten sonra adını anmak istemediğini eklediği siyasal parti HDP idi. Yani Halkların Demokratik Partisi, yani Kürt halkının ve Türkiye’nin barıştan, huzurdan, ille de demokrasiden ve özgürlüklerden yana 6 milyona yakın seçmeninin oylarıyla destekledikleri parti, yani son yerel seçimlerde tek adam rejimine ve faşizan gidişata karşı, barış ve demokrasi için CHP adaylarını desteklemiş ve kazanmalarını sağlamış olan parti…
İşte bu parti; ezici çoğunlukla kazanmış olduğu belediyelere birer birer kayyım atanarak, başkanları, eş başkanları, üyeleri, destekçileri tutuklanarak, milletvekilleri fezlekelerle tehdit edilip dokunulmazlıkları kaldırılarak, terörist ilan edilip şeytanlaştırılarak bitirilmek isteniyor. Bu bir iktidar/devlet projesi. Partiyi kapatmanın içerde ve dışarda yol açacağı olumsuzlukları hesaplayan iktidar tek gerçek muhalefet odağı olarak gördüğü HDP’den, partinin kolunu kanadını kırıp Meclis’te, yerel yönetimlerde ve kitleler içinde çalışamaz hale getirerek kurtulmayı planlıyor. Bu amaçla hem devletin şiddet tekelini hem de büyük bir kötücül propaganda gücünü devreye sokuyor. İktidarın denetimindeki yazılı ve görsel mecralarda (medyanın yüzde 90’ından fazlası) HDP sözcüğü sadece ve sadece terör kavramıyla birlikte anılabiliyor. Bu konuda gizli bir yasak mı yoksa korku mu, biat mı, ya da görüş birliği mi var, bilmiyorum.
Biz yok sayılan o partiyi Meclis’te ziyaret ettik!
İşte biz, adını anmaktan bile çekinilen o partiyi TBMM’de ziyaret ettik. “Biz” kim miyiz? Demokrasi İçin Birlik (DİP), Demokratik İslam Kongresi, Diyalog Grubu, Hak ve Adalet Platformu, Yurttaş Girişimi’nden, ortak paydaları gerçek demokrasi ve barış olan yurttaşlar…
Bu bir dayanışma ziyaretinden fazlasıydı. Hukuk, adalet, demokrasi kavramlarını unutanlara; hukuğun, adaletin, demokrasinin olmadığı bir rejimin adının, otoriterliğin - totaliterliğin ötesinde, neo-faşizm olduğunu hatırlatma ziyaretiydi.
HDP’yi; tıpkı diğer partiler gibi milletvekilleri, sekreterleri, ziyaretçileri, çalışanları, kalemi, odaları, grup toplantı salonu, vb. ile Meclis’te bulduk. Aaaaa, işe bakın! Bu adını anmadığınız, “bir varmış, bir yokmuş” a getirmeye çalıştığınız parti meğer Meclis’teymiş!
Biz HDP’yi bulduk ama hemen yanıbaşlarındaki diğer partilere, -hadi AKP’yi MHP’yi bir yana bırakalım-, son yerel seçimlerde HDP’nin desteğiyle sağladıkları oyların kendilerine değil faşizan gidişata karşı demokrasiye, barışa verilmiş oylar olduğunu bile kavramak istemeyen Millet İttifakı partilerine ne demeli! HDP’nin yok sayılmasına ve yok edilmesine karşı en güçlü dayanışma ve mücadeleyi yükseltmeleri gerekirken suskun kalmalarının adı, hiç kusura bakmasınlar, iktidar karşısında tırsmak ve Erdoğan rejimine teslim olmaktır.
HDP’ye karşı tavır demokratlığın turnusol kağıdıdır
HDP’nin çizgisini, tutumunu, söylemini, eylemini beğenmeyebilirsiniz, yanlış bulabilirsiniz, eleştirir, oy vermezsiniz. Ancak, milyonlarca oyun temsilcisi olan legal bir partiye karşı faşizan güçler ve antidemokratik mihraklar tarafından yürütülen provokatif algı operasyonlarına, korku salmaya, yalana, şiddete dayalı yok etme planını bozmak için mücadele etmezseniz, üç maymunu oynayarak suskun kalırsanız demokrasi cephesinde olduğunuzu iddia edemezsiniz.
HDP’ye karşı iç ve dış güçlerce çok merkezli ve çok amaçlı olarak yürütülen operasyona karşı alınacak tavır demokratlığın turnusol kağıdıdır, tek adam rejiminin evrilmekte olduğu neo-faşist düzene teslim olup olmamanın ölçüsüdür. Ana muhalefet Partisi CHP kendisini bu ölçüye vurduğunda nasıl bir sonuç alıyor, kendisini nasıl aklıyor, bilmiyorum.
Sadece HDP’li belediyelere kayyım atanması üzerinden konuşmaya çalışalım. Bu yazının yazıldığı saatlerde Diyarbakır, Van, Mardin büyükşehir belediyeleri başta 20 HDP’li belediyeye kayyım atanmış, başkanlar ve eşbaşkanlar tutuklanmıştı. Bu tasarrufun yurttaşın anayasal seçme hakkının ihlâli ve gaspı olduğunu CHP bilmiyor mu? Yarın kendisine de yönelebileceğini düşünmüyor mu? Yoksa iktidarın Kürt siyasal hareketini sıfırlama politikasını görmezden duymazdan gelerek kendisini kurtarabileceğini mi sanıyor?
HDP oylarının kimi yerde yüzde 75’lere ulaştığı ve aştığı bölgedeki kayyım atamaları fiilî bir OHAL uygulaması, katıksız bir hukuksuzluk örneği ve anayasa ihlâlidir. Muhalefet bunun farkında değil mi?
Adalet için yürümüştünüz, şimdi nerelerdesiniz Sayın Kılıçdaroğlu!
Partiniz milletvekili Enis Berberoğlu bu hukuksuz, adaletsiz sistemin kurbanı olduğunda adalet için yüzlerce kilometre yürümüş ve yüzbinleri peşinizden sürüklemiştiniz. Şimdi, Berberoğlu’nun uğradığı adaletsizliğin yüz misli HDP’li belediyelere uygulanıyor. Bu defa adaletsizliğe kurban edilen bir milletvekiliniz değil bütün bir halk, milyonlarca seçmen, daha da ötesi Türkiye’de demokrasi ve içbarıştır. Neredesiniz?
Âdet yerini bulsun diye mırıltıyla genel bir kayyım eleştirisinden, ünlü şanlı belediye başkanlarınızın bazılarından yükselen dokundurmalardan söz etmiyorum. Sorunun ve sorumluluğun büyüklüğü karşısında bunlar vızıltı kalıyor. Partinizin ağır toplarını, bölge örgütlerinizi, büyük şehir belediye başkanlarınızı seferber ederek, Meclis’e soru önergesi üstüne soru önergesi dayayarak, konuyu bıkmadan usanmadan Meclis’e ve topluma taşıyarak vereceğiniz gerçek bir demokrasi mücadelesinden söz ediyorum. Bunun sadece HDP meselesi değil demokrasinin beka’sı, hatta ve hatta partinizin beka’sı meselesi olduğunu yüksek sesle haykırdığınızda peşinizden yine yüzbinler, milyonlar gelecektir, hiç kuşkunuz olmasın.
Gerçek bölücüler kimler?
Beyinleri bölünme kaygısı ve bölücülük korkusuyla uyuşturulmuş, siyasal sağduyuları ve vicdanları yüz yıllık Sevr travmasıyla karartılmış kitleleri uyandırmak, onları iç barışa ve demokrasiye sevketmek öncelikle demokrat ve barışçı olduklarını iddia edenlere düşer.
Bölücülük; halkı birbirine düşman etmek, halkın ezici ağırlıktaki oylarıyla seçtiği belediye başkanlarını uydurulmuş sözde delillerle, sudan bahanelerle, yalancı şahitlerin ifadeleriyle görevlerinden alıp bir de tutuklayıp yerlerine kayyım atamak, o halkın iradesini hiçe saymak, sesini kısmak, siyasî varlığını inkâr etmektir. İktidar HDP’ye uyguladığı siyasetle milyonlarca Kürt yurttaşına, “sizin yurttaşlık haklarınızı tanımıyorum”, diyerek ülke halkının dörtte birini dışlamaktadır. “Ortak vatanda, eşit yurttaşlık temelinde ortak yaşam” diyen HDP’yi terör iltisaklı (!) ilan edip dışlamak, şeytanlaştırmak bölücülüğün dik âlâsıdır. Vatan bölünmez diye gırtlaklarını patlatanlar bilsinler ki vatan dilim dilim kesilecek karpuz değildir, bu siyaset ve bu kafayla gidilirse sınırlar görünüşte aynı kalır ama çok daha vahim olan yürek, duygu, değer bölünmesi yaşanır.
Barış ve demokrasi adına HDP’yi korumak, aslında “vatanın bölünmesi”nin önüne geçmektir. Halkın yüreğinde, vicdanında, bilincinde derin yaralar açan Suriye gelişmelerinden sonra bir de kayyım atamalarının ve Kürt siyasal hareketinin saygın kişilerinin tutuklanmasının HDP tabanında ve Kürt yurttaşlarda yarattığı tepki, öfke, kandırılmışlık ve dışlanma duygusu önümüzdeki günlerde HDP’yi ve Kürt siyasal hareketini ortak siyaset zemininde kalmakta zorlayacaktır. Dayanılmaz hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında yalnız bırakılmanın yarattığı ruh hali; belediyelerden ayrılma, Meclis’ten çıkma, sine-i millete dönme gibi eğilimleri filizlendirmeye şimdiden başlamıştır. HDP’nin “ortak vatan”da ortak yaşam düsturu, yalnız bırakılmanın umutsuzluğunun yarattığı haklı öfke ile tartışmaya açılırsa, halkların birliği de demokrasi de onarılması çok güç yaralar alır.
Bunun sorumlusu da sadece bölücü politikaların mimarı iktidar değil, iktidara en güçlü şekilde “dur” demeyen muhalefet olur.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024