Sinan ÇİFTYÜREK
*Aylardan beri Kürdistan’da meşru sokak eylem ve mitinglere kitlesel katılımda büyük sıkıntı yaşanıyor. Rejimin onca baskı, terör ve katliamlarına rağmen, kitleler sokakta tepki vermeye mesafeli duruyor. Kürt siyasal parti ve kadroları, aydın ve sivil toplum kurumları, özelde de KCK, DTK, HDP’nin çağrıları, kendi kitlesinde bile beklenen karşılığı bulmuyor! Bugünkü 27 Şubat eylemini saymazsak halk kitlesel olarak sokağa dökülmüyor.
*3 aydan beri Sur’da, Cizre’de … kesintisiz sokağa çıkma yasağı var! Cizre bodrumlarında ki katliamlarda 167 ölü bedene ulaşıldı ve bunların 137’nin kimlik bilgileri dahi tespit edilemiyor! Ölü bedenleri yansıtan kimi fotoğraflar, “insanım” diyeni insanlığından utandıracak düzeyde! Buna rağmen yönetici ve militan kadrolar dışında kitlesel tepki yok!
*Şimdi Sur’da, Cizre benzeri bir katliamın ayak sesleri geliyor. Yıkık bina bodrumlarında “çoğunluğu sivil 200 civarında insan” ölümle burun buruna! Aydın ve gazetecilerin, parti merkez ve yerel yöneticilerinin çağrı ve eylemleri dışında halkımız bugüne kadar en ilerisi özgün/kederli seyirci konumda kaldı!
*Öncesi var; Varto, Cizre, Şırnak’ta ölü ve çıplak kadın bedenleri meydanlara bırakıldı, ölü bedenler gözümüzün içerisine sokulurcasına zırhlı araçlara bağlanarak caddelerde taşındı! İnsan cesetleri sokaklarda çürümeye terk edildi ancak beklenen ve çağrılan kitle sokağa çıkmadı! Öyle ki halkımızın, yurtsever halkımızın ezici çoğunluğu, vicdanları çatlatan bir temaşa/ seyretme pozisyonunda kaldı!
*Türk devleti kentlerimizde tam anlamıyla taş üstüne taş bırakmadı. Amiyane tabirle tanklarla “evlerimiz başlarımıza yıkıldı”! Sıraya koyulmuş gibi kentlerimiz tek tek yıkılmaya devam ediliyor! Öyle ki halkın en kutsal değerleri olan cami, kilise gibi mekanların yakılmış, yıkılmış, kurşunlanmış görüntüleri yayınlandı! Bütün bunlara rağmen halkımız evinde beddua etmekle yetindi!
* Öcalan bir yıldır ailesi dışında kimseyle görüştürülmüyor, “Öcalan üzerinde tecrit var kaldırılsın” şeklinde çağrı üstüne çağrılar en etkili mevkilerden yapılıyor. Sokağa dökülen sınırlı militan damar dışında kitle yine sessiz!
* Keşke bazı iyi niyetlilerin söylediği gibi, Sur’da yaşananlar nedeniyle “Tüm şehrin ruh hâli bozulmuş durumda” olsaydı! Keşke “herkesin yüreği Sur’da atıyor” olsaydı! O zaman bu mesele daha ilk haftasında çözümlenirdi. Nasıl mı? Halk Sur’a yürüyüp “içerdeki savaşçılar neyse biz oyuz” deselerdi içerdekilerle buluşur abluka kırılırdı. Ama tersi oldu koca Diyarbakır yönetici kadro ve gençlerin tepkisi dışında seyretmekle yetindi, halen de bununla yetiniyor! Bu arada bugünkü Koşu Yolu Parkı’ndaki“Sur’a Ses Ver” kitlesel eylemini olumlu çıkış olarak not edelim.
Halk sadece sessiz değil, beterin beteri kitlesel olarak kentinden göçüyor!
Bunca yaşananlara karşı halkımız; Diyarbakır, Van, Mardin, Urfa’da ulusal bakımdan bedel ödemiş en duyarlı halkımız bile çoğunluğu halen adeta taş olsa çatlardı dedirten bir sessizlik içinde!
Beterin beteri olan, halkın kitlesel olarak kentlerinden göçüyor olmasıdır! 90’lı yıllarda kırsal alan, devlet zoruyla yakılıp yıkılarak boşaltıldı. Şimdi kentlerimiz Silvan, Cizre, Nusaybin, Sur, Yüksekova … bir bir boşalıyor. Hendeklerin kazıldığı dolayısıyla sokağa çıkma yasağının ilan edildiği, hatta ilan edileceğinin duyulduğu kentlerimiz hızla boşalıyor.
Kısa süreliğine sokağa çıkma yasağının ilan edildiği ancak Cizre ve Sur’daki operasyonlar nedeniyle geçici olarak yasağın kaldırıldığı Nusaybin’de yeniden sokağa çıkma yasağı söylemi bile halkın kenti hızla boşaltmasına neden oluyor. Derik’te benzer durum yaşandı; “sokağa çıkma yasağı ilan edilecek” açıklamasının ardında birkaç saat içerisinde ilçenin büyük oranda boşaldığı söyleniyor. “Operasyon yapılacak” söyleminin kitlesel göçe yol açtığı bir diğer önemli kentimiz, Yüksekova! Bütün bunlar niye, neden?
Halkımız, Serhıldanları yaratan aynı halk! O halde niye neden?
Devletin onca hukuksuzluğuna, sıkıyönetimden beter uygulamalarına rağmen halk seyirci kalıyorsa bunun üzerinde düşünülmeli!
Birincisi; “Türkiye, Rusya’nın Kafkasya Siyasetini Kürdistan mı İzlemek İstiyor” başlıklı yazıda; “I- Rusya’nın Kafkasya (Çeçenistan) savaşındaki ‘başarı’sında, başka faktörlerle birlikte izlediği şu taktiğin önemli rol oynadığı görülür: Çeçen iktidarını katı şeriatı savunmak gibi en uca iterek yalnızlaştırmak! … Böylece bağımsızlık hareketini halktan ve uluslararası kurumlardan büyük ölçüde soyutlamak” olduğunu belirtmiştim.
Barikat kazılan kentlerde yerel yönetim elindeyken; görünür gelecekte Türkiye’nin Suriye ve Cizre’nin de Kobanê olma durumu yokken kentlerde silahlı özerklik ilanı ne halkta ne de uluslararası kamuoyunda destek görmeyecekti, görmedi de!
Devlet ve AKP bilinçli politikalarla savaşı dayatarak PKK’yi kentte silahlı özerklik ilanı ile bugün en uca itmiş oldu! PKK’de, bölgesel gelişmeler çerçevesinde Rojava’da kendi misyonuna dair gördüğü fotoğrafının aynısını Kuzey Kürdistan’da da görme, Sur, Cizre ile Kobanê’yi aynı bölgesel/küresel denklem içerisindeymiş gibi algılama hatasına mı düştü? Altı aydan beri yaşananlar bu hataya düştüğünü gösteriyor. Kısacası bugün Cizre veya Sur’u “Kobanê’leştireceğim” demekle PKK, devletin kendisinden beklediği hataya düşmüş oldu. Sonuç, halk devlet terörü ile PKK’nin kentlerdeki silahlı eylemleri arasında sıkışıp kaldı. Başta özetlediğim tabloya rağmen halkın seyirci-izleyici olmasında öncelikle bu etkili oldu.
İkincisi; Amed, Suruç, Ankara’da bombalı saldırılarla yüzlerce can alınırken esas amaç siyasal ortamı özellikle kitlelerin siyaset alanını bilinçli olarak terörize etmekti. Ki yaratılan tedirginlik, terörize edilmiş ortam halen etkisini sürdürüyor!
Üçüncüsü; kitlelerin sokağa mesafeli duruşunda elbette devletin son altı aydan beri görülmemiş bir baskı ve terörle halkın üzerine gitmesinin de altını çizelim. Öyle ki Kürdistan kentlerinde savaş karşıtı bir bildiri dağıtmak, mitinge çağrı yapmak bile artık gözaltı hatta tutuklanmaya neden olabilmektedir.
Dördüncüsü ve önemlisi; halkımızın kitlesel sokağa çıkmamasında, barikat/hendek savaşlarını yanlış bulmasının da önemli bir payı vardır! HDP’ye oy veren kitlenin çoğunluğu buna dahildir! HDP Eş Başkanları da önce barikat/hendek uygulamasını yanlış bulduklarını açıkladılar; fakat daha sonra “savaşırken farklı sesler çıkmasın” kaygı ve basıncıyla barikatları destekleyen açıklamalar yaptılar. Demirtaş’ın, DTK Genişletilmiş Olağanüstü Kongresinde yaptığı konuşmasında hem devletin Kürt siyasetini uca itme siyasetinin hem de PKK’nin “savaşırken farklı sesler çıkmasın” çağrısının basıncı altında olduğu görülür! Örneğin Demirtaş’ın;
“Kürt gençleri bugün bu tarihi bilinçle, travmayla, yaşanan acılarla yola çıkarak bu direnişi ortaya koyuyor… Madem hasta ameliyat masasına yatırıldı ki hasta 200 yıldır hastadır. Defalarca denedik ilaç verdik, serum taktık olmadı. Madem ameliyat masasına yatırdık. Bu hasta oradan iyileşmeden kalkmayacak, bu direniş zaferle sonuçlanacak. Herkes halkımızın iradesine saygı duyacak ki, bir daha bu acıları yaşamayalım. ..Kağıttan kaplanların, ucuz kahramanların sonu geldi” demesi belirttiğim duruma tipik örnektir!
Ne yapılmalı?
Şu an birinci mesele; Cizre’de yaşanan ve Sur’da da adım adım yaklaşılan toplu katliamın nasıl engelleneceğidir! Bu meselede iç basınç yetmez, yetmiyor uluslararası basınç da gereklidir. Öncelikle ne yapılmalı ki, uluslararası kamuoyu ile Türkiye toplumu, devlet ve hükümet politikalarını sorgular hale gelsinler, getirebilelim.!
İkinci ve kilit mesele şudur; hangi siyasetle kentlerimizin boşalmasını engelleyeceğiz!
Şurası açık bunca olup bitenden sonra bugünkü koşullarda kentlerde silahlı özyönetim sürdürülemez. Hendekler eşliğinde silahlı öz yönetimin ilan edileceği kentin geleceğinin Cizre, Sur, Derik … olacağı açıkken; sokağa çıkma yasaklarının ilan edileceği dolayısıyla operasyonların yapılacağının duyulduğu her kentin hızla boşalmaya başladığı gerçeği ortadayken, silahlı barikat savaşı sürdürülmemeli.
Çağrımız, esas KCK’nin bu gerçeği bir an evvel kabul edip işi Nisan ve sonrasına uzatmadan barikat savaşını sonlandırarak Newroz eylemliliği öncesinde demokratik tepki ve sivil siyasetin önünü açmasıdır. Halkı zaten öfkeyle yüklü idi rejimin son aylardaki uygulamaları ise öfkesini biledi. Öfkeyi siyaseten akacağı yatak ile buluşturmak lazım.
Hazır DTK, HDP ve DBP eşbaşkanlarının çağrısı ile 27 Şubat’ta Koşuyolu Parkı’nda organize edilen “Sur’a Ses Ver” kitlesel basın açıklaması ile 200 insanın yaşamlarının garantiye alınması için devlete güçlü bir mesaj verilmesi hedeflenen” eyleme aylardan beri ilk kez ciddi bir katılım olmuşken, Mart eylemliliğine doğru kitle sokak ilişkisinin güçlenmesi için barikat savaşları sonlandırılmalıdır.
Yoksa kentlerde barikat savaşları sürdürülürse, Mart ayı (Newroz) eylemlilikleriyle, halkın yeniden kitlesel olarak sokaklara çıkış hedefi de gerçekleşmeyebilir. Böyle bir ihtimal var! Dolayısıyla şu an yaygın konuşulan, Mart eylemlilikleriyle birlikte kırsal alanda silahlı mücadeleyi yeniden başlatmak da sürece katkı koymayacak. Biliniyor, kırsal alanda silah çözüm getirmediği için kentte silah denendi, deneniyor!
Üçüncüsü; yerle bir edilen kentlerimizde canını ancak kurtarabilen halk; elbette devleti sorguluyor, sorgulayacak. Bunca olup bitenden sonra Kürt halkının devlete, AKP’ye yüzünü dönmesi mümkün değil. Devletin vahşeti, kopuşu derinleştirecek! Devlet dağa, kente, mahalleye kalekollar kurarak, öğrenci yurtlarını, hastaneleri, okulları özel kuvvetlerin kışlalarına dönüştürerek Kürdistan’da sadece askeri aparat ile ayakta duramaz. Burası açık!
Ama bir şey daha var; barikat/hendek siyaseti nedeniyle PKK de halk tarafından sorgulanıyor. HDP oy vermiş kitlenin önemli bir kesimi hendek siyasetini yanlış buluyor. Bunu görmek ve duymak için Diyarbakır sokaklarında, kahvelerinde gezmek, oturmak yeterlidir. Bir HDP’li Ceyda Kara’ya, “Kandil HDP’yi batırdı. Daha da başka bir şey demeyeceğim” diyerek durumu özetler! Ahmet Türk de, “Sıkıntılı bir süreç bu. İnsanlar devletin bu zulüm politikasına nefretle bakıyor. Ama bize karşı da kırgınlar. ‘Devlete bu katliamı yapmak için niye fırsat verildi?’ diye bize bir tepkileri var” diyecekti.
Barikat savaşlarına Demirtaş’ın açık desteği HDP’nin üstlendiği ikili misyondan biri olan Türkiye’nin SYRİZA’sı olma hedefine darbe vurduğu gibi Kürt partisi olma meselesinde de yara aldığını belirteyim. Alternatif bir Kürt partisi çıkarsa HDP/DBP geleneğinin zorlanacağı görülüyor!
Dördüncüsü; kepenk kapatmak benzeri eylemler de artık halkta bıkkınlık yaratmış durumda çünkü özellikle olur olmaz bu tür eylemlere başvurulduğunda halkın kendisine zarar vermenin dışında devlet ve hükümet üzerinde bir caydırıcılığı yok! Kepenk kapatma eylemi meselesi üzerinde de artık düşünülmelidir.
Beşincisi; Devletin esas korkusu, bugün Rojava ve Güney’in Kuzey üzerindeki siyasal, kültürel etkisini engellemek! Bunun için Cizre-Silopi-Nusaybin başta olmak üzere sınırda beton duvarlar örmeyi sürdürüyor. Bu gidişle Doğu, Güney ve Güneydoğu sınırlarını beton duvarlarla örerek Kuzey Kürdistan’ı diğer üç parçadan yalıtlamaya çalışacak. Devlet; beton duvarlarla halkımız arasındaki etkileşimi engelleme derdindeyken, biz ne yapacağız ki etkileşimi geliştirip güçlendirelim! Öncelikle parçalar arasında siyasetin ortak hareket etmesinin ve karşılıklı kültürel etkileşim kanallarının güçlendirilmesi üzerinde düşünelim!
Altıncısı; daha önce yazdığımı burada tekrarlayayım; “Devletin dayattığı savaşa Kürdün yanıtı silah olmamalı. PKK kırsal merkezli gerilla savaşını uzun yıllar sürdürdü ve yöneticilerinin sıkça belirlemesiyle ‘silah yapacağını yaptı, artık kullanmak istemiyoruz’ noktasına gelindi. Kent merkezli barikat savaşları da bir yılı aşkındır deneniyor. Bu yöntemle sonuç alınmayacağı açık! Onca çağrı, çaba, bedele rağmen kitleler barikat savaşlarını desteklemiyor. Geriye elimizde sonuç almada ısrarlı davranılacak mücadele silahı olarak sivil itaatsizlik kalıyor!” Hazır Koşu Yolu Parkı’ndaki 27 Şubat eylemiyle kitle sokak eylemliliği yeniden canlanmışken! 27-02-2016
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018