Sinan ÇİFTYÜREK
“Fikirler de yaşlanır….
Fikirler, doğru fikirler de olgunlaşır, yaşlanır ve gün gelir aşılır. Hiçbir olgu ve düşünce gelişme-değişme-yaşlanma evrelerinin kaçınılmazlığını içeren diyalektik yasadan kendi yakasını kurtaramaz. Eğer düşünce, nesnelerin insan beynindeki yansımasıysa, nesnel koşullardaki her değişim ve gelişme bire bir anında olmasa da insan düşüncesini de değişime, yenilenmeye uğratır ya da buna zorlar. Örgütlenme sorununu irdelerken kılavuz olarak değerlendireceğimiz birinci nokta budur.
Dün doğru olan görüş ve yaklaşımlar bugün yanlış olmayabilir ama yaşlanmış ve aşılmış olabilir” (S. Çiftyürek Aydınlanma ve Örgütlenme sy;112 Gün yayıncılık)
Sosyalist Mezopotamya’nın bir önceki sayısında, “Gündem: Ekonomik kriz ve Marksizm” başlıklı yazımda dünya ve Türkiye’de ki ekonomik kriz, sonuçları ve Marksizm’in bakışı üzerinde durmuştum. Kapitalizme karşı sınıfı mücadelesini esas bu yazıya bırakmıştım ki Sarı Yelekliler hareketi boy verdi. Bu sayıda Sarı Yelekliler üzerinden işçi emekçi hareketini ele alacağız.
I – Küresel işçi emekçi hareketinin yakın seyri…
1989-90 başında SSCB ve diğer sosyalist rejimler yıkılmış; siyaset küresel olarak bir adım sağa kayma sürecine girmiş; komünist partiler peş peşe ya adını “liberal demokrat”, “sosyal demokrat” “Yeşil Parti” vb. olarak değiştirdiler ya da kadroları toplu kopuşlarla bu adlarla var olan parti ve hareketlere katıldılar. Sıkça vurguladığım; siyasal sürecin belli başlı aktörleri olarak; komünistler ağırlıkla sosyal demokratlaştılar, sosyal demokratlar liberalleşti, liberaller muhafazakârlaştı, muhafazakârlar neo muhafazakârlar yani faşizm ile iç içe siyasal dinamiklere dönüştüler. Özetle siyasetin en solunda ki komünist hareket alanı boşaldığından devindirici dinamik olmaktan çıktı. Siyasetin solundaki komünist hareket siyasetin belirleyeni olarak devre dışı kalmıştı ki bu devam ediyor!
1990’lı yıllar, işçi emekçi hareket ve sol için siyasal hava oldukça boğucu ve umutsuzluk yüklü idi! Derken geçen 10 yıllık bir suskunluk-muhasebenin ardından sokak ve meydanlar yeniden antikapitalist sloganlarla yürüyen işçi emekçilerle dolmaya başlıyor!
Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) 1 Aralık 1999’da ABD’nin Seattle kentindeki toplantısı sırasında, on binlerin katıldığı beklenmedik kitlesel protesto eylemi gelişmişti. Neo liberal kapitalizme direniş Seattle’de baş göstermiş ve domino etkisiyle hızla ABD’nin diğer kentlerinin yanı sıra Melbourne’da, Prag’da, Seul’de, Nice’de, Quebec’de, Davos’ta ve Göteburg’da 100 binlerce insan Seattle örneğini izlemişti. Bu dalganın etkisi sokaklarda hissedilirken bu kez 2001’de Cenova’da 350 bin işçi emekçi sel olup meydanlara aktı. Cenova’ya, işçi sınıfının yığınsal katılımının yanı sıra daha net bir duruşla antikapitalist mesajlar da vererek “ben geliyorum” demişti.
Seattle ve ardılları ile özellikle de Cenova’da ki kitlesel hareketlerin öne çıkan sloganları olarak; “Kapitalizmi yık, yerine daha hoş bir şey koy”, “Başka bir dünya mümkün”, “Dünyamız satılık değil”, “Kâr değil insan”, “Kapitalizm öldürür, kapitalizmi öldür”, “Yaşasın uluslararası dayanışma” “İşte demokrasi dedikleri bu” ya da Cenova Sosyal Forumu’nun “Siz: G-8, Biz: 6.000.000.000”… gibi sloganlarla neoliberalizm üzerinden kapitalizmin hedef alındığı görülmekteydi.
Neoliberalizme “hayır” diyerek sokağa, meydanlara akan yüz binler hatta milyonlar arasında bir avuç tekelci sermayenin dışında herkes vardı. Sınıfsal bileşenlerine bakıldığında işçiden işsize, çevrecilerden gençliğe, üretici çiftçiden kent orta sınıflarına, LGBTİ+’den hayvan severlere yani %1’in dışındaki %99’unu kapsıyordu. Sınıfsal kapsamı böylesine geniş olunca haliyle siyasal bileşenleri de oldukça zenginlik içeriyordu. Öyle ki yeni sosyal demokratları oluşturan reformculardan yeşil harekete, komünistlerden devrimci sosyalistlere, sivil itaatsizliği savunan otonomcu yapılardan anarşist akımlara… varana kadar her renkten siyasal akımları barındırıyordu.
Yani “Emek ile sermaye arasındaki çelişki hem dünya çapında derinleşiyor hem de insan ile kapitalizm, doğa ile kapitalizm arasında büyüyen çelişki ile artan oranda örtüşüyor. Kapitalist sistemin insanla, insanlıkla büyüyen çelişkilerinin emek sermaye çelişkisinden beslenerek gelişmesi öyle bir noktaya gelmiş bulunuyor ki anti-kapitalist mücadele, özelde ücretli emek gücünün, genelde ise bir avuç egemenin dışında tüm insanlığın sorunu haline dönüşüyor” (21. Yüzyılda Özgürlük ve Sosyalizm Manifestosu, sy16, Gün Yayıncılık )
Seattle başlayıp hızla yayılmasıyla küresel olarak siyasal iklim değişmeye ve antikapitalist mücadele de ümitler yeniden yeşermeye başladı. Böylece işçi sınıfının, emekçilerin ve sosyalist hareketin önüne adeta beton duvar örmek isteyen “tarihin sonu” benzeri argümanlar da çok geçmeden yıkılmaya başlayacaktı. Kapitalizm tarihin sonu değildi, olamazdı, olmayacağını gri teorinin yanı sıra milyonların yeniden meydanlarda haykırmaya başlamasıyla canlanan yaşamın yeşil ağacının da emriydi.
Antikapitalist hareketin tüm zenginliğiyle canlanması beraberinde sosyalist harekette yüzü 21. yüzyıla dönük tartışmaları da canlandırdı. Nasıl bir örgüt/örgütlenmeden, taktik ve stratejiye, devrimci şiddet ve barışçıl mücadeleye, reform ve devrim… tartışmaları da yeniden güncellik kazandı, devam ediyor.
Bir şey daha dikkat çekiyordu, küresel emek hareketinin coğrafik alanı da değişip genişlemişti. Kapitalist üretimin 1990’lı yıllardan itibaren, “sanayi taşıma hareketiyle” büyük Batından büyük Doğu hattına kaydırılmasıyla paralel, Vietnam-Çin-Hindistan-Mısır hattında 1,5 milyar civarında işçinin küresel kapitalizmin sömürüsüne açılmasıyla, antikapitalist mücadele artık küremizin her alanının gerçeği haline geldi ve derinleşiyor, derinleşecektir de!
Çünkü bizzat BM Gıda ve Tarım örgütü FAO raporuna göre: “Dünya nüfusunun %11 yani 800 milyon insan yetersiz besleniyorsa; Sahra altı Afrika’da yaşayan her 4 kişiden 1’i açlık çekmekteyse; beş yaşın altında hayatını kaybeden çocukların yarısı açlık nedeniyle ölüyorsa; açlık çeken her 5 kişiden 3’ü kadınsa; işsizlik bir sosyal kanser olarak gelişmiş kapitalist ülkelerde de tırmanıyorsa ve önemlisi sözde liberalizmin anavatanı ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkelerde ekonomik milliyetçilik güçleniyorsa… İşçi-emekçi hareket de güçlenecektir. Bunun işaretini en son kapitalizmin ana vatanı Fransa’da Sarı Yelekliler üzerinden görmeye başladık.
II – Sarı Yelekliler antikapitalist mücadelenin neresinde?
1990’lı yılların sonlarından itibaren küresel devrimci dalga, her defasında farklı coğrafyalarda başkaldırıp, talep ve hedeflerini sokakta sermayeye ve iktidarına deklere edip az-çok kazanımlarla geri çekildi. Çünkü gücü, çapı ve önemlisi siyasal ufku şu an kapitalizmi aşmaya yetmedi ama kapitalizmi yıkma kavgasından da vazgeçmedi. Çünkü 21. yüzyıl devrimci dinamiği bu kez kapitalizmle nihai hesaplaşmak istiyor, bu nedenle de her antikapitalist kalkışmayla, kapitalizm ağacının etrafını yokluyor, darbe vurup geri çekiliyor. Bu meseleyi etraflıca “Kapitalizmin Tarihsel Fiziksel Sınırları” adlı kitabımda ele almıştım, bakılabilinir.
Kapitalizmi yoklayan hatta siyasal iktidarını zora sokan 21. yy devrimci dinamiğinin ön dalgalarından bir diğeri bu kez Fransa üzerinden boy gösterdi, talep ve hedeflerini sokakta dünyaya deklere etti ve belirli kazanımlarla geri çekildi ya da süreçte o da sönümleşecek. Dün Seattle…. Cenova, sonra Taksim Gezi derken bu kez Sarı Yelekliler idi direnişin adı!
Fransa’da 17 Kasım 2018’den itibaren, Sarı Yeleklilerin yani Fransız işçi-emekçilerinin, kapitalizme ve onun neoliberal Macron iktidarına karşı başlattığı direnişin önemli kazanımlar elde etmesi ve giderek komşu ülkelere yayılması sadece Fransız halkı için değil küresel olarak işçi emekçiler için yeni bir soluk oldu!
Sarı Yelekliler neydi, nasıl başladı?
Sarı Yelekliler protestosu, Fransa’da süren ekonomik durgunluğun ağır sosyal sonuçlarına, sosyal yardımlarının azaltılması ve Ocak 2019’dan itibaren gelecek vergilerle akaryakıtın litre fiyatının olağanüstü artırılması kararı da eklenince kendiliğinden direniş olarak17 Kasım’da başladı. Neoliberal politikalara tepki olarak ve denilebilir ki örgütsüz bir kendiliğinden örgütlülük olarak gelişti. Yani direniş parti veya sendikaların çağrısıyla başlamadı. Direniş esas sosyal medya üzerinden ve esnek organizmalarla kendiliğinden başladı.
Sarı Yeleklilerin ne olduğunu ve siyasetin neresinde durduklarını en iyi tarif eden iki veri var elimizde; Biri sokakta-meydanlarda geliştirdiği dişe diş direniş, ikincisi 42 maddelik talepleriyle ne oyduklarını ne istediklerini ve nasıl istediklerini ortaya koydular. 42 taleplerine tek tek bakıldığında tamamıyla neoliberal kapitalizmi hedef aldıkları görülür. Bileşenleri yani tabanında sağ hatta ırkçı faşist Ulusal Birlik hareketinin etkisinde yer alan emekçilerin de yer alması bu gerçeği değiştirmez. Değiştirmez çünkü 1930’ların Almanya ve İtalya deneylerinden hatta 1980 öncesi MHP deneyinden biliyoruz ki kriz yıllarında sağ ve faşist siyaset, işçi ve emekçileri örgütlemek için antikapitalist söylem ve propaganda geliştirir.
Sınıfsal bileşenlerine bakıldığında tıpkı Seattle, Cenova, Gezi gibi Sarı Yeleklilerin safları da en tepedeki büyük sermaye temsilcileri dışında herkes yani %99’u barındırıyordu. İşçi-işsiz-üretici, köylü-kent ve kır, orta sınıflar, öğrenciler…
Bu sınıfsal bileşenin siyasal yansımaları da olacaktı oldu da. Radikal soldan radikal sağ olarak Le Pen’nin Ulusal Birlik’ine, çevreci yeşil hareketten anarşist harekete ve hatta siyasetle ilgisi olmayanlara kadar! Ancak bundan kalkarak Sarı Yelekliler için “faşizmin ayak sesleri” demek saçma olur. Ulusal Birlik’in başlangıçta daha çok adının anılması bir yanıyla sol-komünist hareket ve sendikaların hem mesafeli duruşu hem de tıpkı 1930’ların krizi benzeri emekçi kitle hareketlerinin sol, sosyalist hareket kadar sağ, faşist hareketin etki alanına da açık olmalarıdır. Dediğimiz gibi Sarı Yeleklileri anlamak isteyen her kim varsa öncelikle talepleriyle kimin için ve kimden ne istediklerine ve sokaktaki hükümetle çatışmalarına baksın! Kısacası Sarı Yeleklilerin eylemi, 21. yüzyılda küresel kapitalizme karşı sınıf mücadelesinin yeni zeminlerde, yeni mücadele ile örgütlenme biçimleriyle gelişeceğinin yeni ve güçlü bir işareti ya da hamlesidir.
Sarı Yelekliler “sağ” hatta “faşist ulusal” desteklidir diye eleştirildi ama giderek sol renge bürünmeye başladı, ne de olsa Fransız halkının 200 yıllık isyan-direniş geleneğini arkalıyordu. Ve ne de olsa Fransa’da isyan ve direnişin adı her daim sol idi her ne kadar bu kez rengi sarı olsa da!
Sarı Yelekliler nereye evrilir? Öncekilerine göre daha inatçı daha kitlesel daha uzun soluklu olsa da Sarı Yelekliler de 21. yüzyıl antikapitalist dinamiğin yeni bir hamlesi olarak yoklayıp geri çekilecek ama geride yeni direnişlerin arkalayacağı çok şeyi bırakarak!
Sarı Yelekliler neyi başardı?
Sol, sosyalist hareket ile küresel işçi sınıfı değerlendirebilirse Sarı Yelekliler hareketi; mücadele tarzı ve örgütlenmeye ilişkin yeni yaklaşımlar, biçimler geliştirdi. Özetle bu kazanımların belli başlıları olarak:
Birincisi; “Hak verilmez alınır” ilkesini sokakta yeniden yazdırıp içerik kazandırdı. Neo liberal eşitsizliği işçi emekçilerin ve de küremizin çekemeyeceğini ilan etti. Burnundan kıl aldırmayan, büyük sermayenin has adamı Macron ve hükümetinin adeta burnundan getirerek sokaktan kendisine geri adım attırdı. Açıkçası militarist Fransız iktidarını geriletti. Zamları önce ertelettirdi bununla yetinmeyip iptal ettirdi. Yani sokak-iktidar kavgasında sokak belirleyici oldu. Bu az şey değil.
İkincisi; inatçı, militan ve zamana meydan okuyan direnişiyle işçi emekçiler ve sol için boğucu neoliberal atmosferin kuşatıcılığına ciddi darbe indirdi. Mevcut sendikaları ise önce seyirci kıldı sonra istemeyerek de olsa peşinden sürükleyerek saflara dahil olmaya mecbur bıraktı.
Üçüncüsü; Seçimli demokrasinin ve onun kurumları olan başkanlık, parlamento, partiler hatta sendikalara yani belirli aralıklara seçime giden ve belirli süreliğine yetki alan tüm kurumlara güvensizlik, kendiliğinden hareketi tetiklemiş ya da yıllara dayanan güvensizlik 17 Kasım çıkışını beslemişti. İşte, beşinci cumhuriyetin kurumlarının içi boşalmış demokrasi oyununa karşı Sarı Yelekliler doğrudan demokrasiyi yani sokağın içeriğini belirlediği demokrasiyle gündeme güçlü taşıdı. Doğrudan demokrasiyi tekrar hatırlattı!
Dördüncüsü; Son yirmi yıldan beri yaşanan kendiliğinden kitlesel hareketler talepler bütünlüğünden yoksun idiler. Sarı Yelekliler, 42 maddelik talepler bütünlüğü ile bunu aştılar. Sunulan 42 maddelik talepler bütünlüğü, bünyesinde farklı siyasal eğilim ve taleplerini barındıran yeni sol, sosyal demokrat bir partinin programı gibi duruyordu. Farkı şuydu, bu 42 maddelik program birileri tarafından oturulup masa başında yazılıp önerilmemişti. Hayatın içinden yüz binlerin doğrudan eyleminin ürünü ve somutta 29 Kasım günü 30 bin kişinin katılımıyla düzenlenen anketlere dayanarak belirlendi yani siyasal deklarasyonlarını meydanlarda yazıp ilan ettiler.
Beşincisi; Sarı Yelekliler klasik manada örgütlü bir direniş olarak gelişmedi. Yüz binleri sokağa haftalarca taşıyan ve çetin barikat savaşlarına yönlendiren hareket A veya B partisi ya da sendikal çağrı ile örgütlenmesi değildi. Macron iktidarının en büyük sermaye gruplarının çıkarlarını esas alan uygulamalarının bardağı taşırmasıyla genel değişim dinamiği olarak kendiliğinden harekete geçmesiyle başladı.
Fransa komünist partileri ve sol parti, sendikalar başta olmak üzere parti ve sendikalar eylemin çağrıcısı ya da örgütleyicisi değillerdi! Tersine Sarı Yeleklilerin ana dinamiğinde mevcut parti ve sendikalara güvensizlik hakimdi. Bu nedenle hükümetle görüşmelerin aracı olacak bir temsili organ da ayrıca istemediler. Temsili organ/komite aracılığıyla hükümetle görüşmek, pazarlık yapmak yerine sokakta-meydanlarda yani doğrudan demokrasi meydanlarında ve herkesin gözü önünde taleplerini kabul ettirerek Fransız iktidarına geri adım attırmayı hedeflediler ve başardılar da. Pazarlık edecek bir lider ya da temsili organlarının olmamasını avantaja çevirerek zayıf olan yanlarını çok daha güçlü yanları haline getirdiler.
Altıncısı; Nasıl ki Taksim Gezi direnişi mevcut sosyalist, komünist parti ve yapıların politik ve örgütsel yapılarını aştıysa, Sarı Yelekliler de hem militan duruşu, inatçılığı, kitleselliği hem de “lidersiz, merkezsiz” yapısıyla sola, komünist harekete ders verdi.
20. yüzyıl komünist parti örgütlenmesinde; genel olarak merkezler tanrı genel sekreterler ise peygamber rolündeydi ve o zamanın gerçeğiydi ama 21. yy’da aynen tekrarlanamaz deyip 21.yüzyıl parti örgütlenmesi için GÖVDEDE GÜÇLÜ ÖRGÜTLENME önerdiğimde, dalga geçenler şimdi “LİDERSİZ-MERKEZSİZ” Sarı Yeleklilere baksınlar! Evet, Taksim Gezi’den ders çıkarmadılarsa bari bugün Sarı Yeleklilere baksınlar belki 21.yy emek ve komünist harekete ilişkin bazı sonuçlara varırlar. Merkezde değil gövde de güçlü örgüt önermem üzerinde herkesi tekrar düşünmeye çağırıyorum.
Katı merkeziyetçi, tek tipçi fordist emek örgütlenmesi (rejimi) ile paralel 20. yy siyasal örgütlenmesi ile alternatif örgütlenme gövdede güçlü örgütlenmeye dair yıllar önce yazdığım kitaptan uzun alıntı aktaracağım;
“Demokratik merkeziyetçi bir örgütlenme. Doğru, fakat gücünü (enerjisini) esas merkezde (piramidin tepesinde) toparlamayan bir örgüt modelini yaratmakla yüz yüzeyiz… İdeolojik-politik güç ve enerjinin (çekim merkezinin) parti yapısının her yerinde aynı yoğunlukta yaratılabildiği bir örgütlenmede ısrar etmemiz gerekiyor.
Başka bir ifadeyle, merkezden örgüt tabanı algılanabilen, tersinden de tabandan örgüt merkezi algılanabilen bir örgütlenme. Bu demokratik merkeziyetçilikle çelişmez, tersine tamamlar, ona muazzam devindirici bir güç katar. Tıpkı insan anatomisi gibi, insanın neresi ağrırsa oranın o an için merkez olması…
21.yy komünist partisi, merkezden tabana doğru, güçsüzleşen-yetkisizleşen bir örgütlenme ile yaratılamaz. Yaşanan deneyler salt merkezde güçlü olan partinin, merkezle birlikte tüm partinin yıkılışını SBKP üzerinden bize gösterdi. Ayrıca doğrudan demokrasinin gittikçe burjuva sol tarafından hatta özünden kopartılmış biçimsel işleyişiyle Post Fordist üretim süreçlerinde de uygulamaya konulduğu tarihi evrede gücünü sadece merkezde yoğunlaştıran örgütlenmeyle yol alınamaz.
Özetle, parti sadece ve esas olarak merkezde değil, örgütün tüm birimlerinde aynı yoğunlukta güçlü olabilmektir. Bu yaklaşımın temel esprisi; yönetenin kendinden güçlü olanı yönetebilmesidir.” (Aydınlanma ve Örgütlenme, S. Çiftyürek sy 155,156, 157 Gün Yayıncılık Birinci Baskı Ağustos 2003)
21.yy antikapitalist devrim dinamiği, 20.yy gölgesinden çıkabilmeli. Bunu yazılarımda özellikle “Lenin Marks’a nasıl yaklaştı biz Lenin’e öyle yaklaşalım” yazısında ele almıştım. Sol, komünist hareket 20. yy gölgesinden çıkamazsa, Sarı Yelekliler hareketinin kitlesel deviniminde ırkçı ulusalcı hareket yararlanır ki Fransa anketleri de bunun işareti. İşte Mayıs 2019’da yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerine yönelik yapılan anket sonuçları siyaset tablosunu az çok veriyordu; Ulusal Birlik’i %24 ile açık ara önde, Macron’un Cumhuriyet Yürüyüşü partisi %18, Cumhuriyetçi Parti %11, Mêlenchon’un Boyun Eğmeyen Fransa’sı %9, Yeşiller %8.5, Sosyalist Parti %4.5 ile en sonuncu ki geçen dönem iktidardaydı. Bir zamanlar %30’lar civarında oy desteği olan Fransa komünist Partisi ise oranlamada sıraya bile giremiyor.
Yedincisi; Sarı Yelekliler sermayeye ucundan dokunmakla Fransız burjuva demokrasisinin tüm cilalarını dökmeyi başardılar. Çünkü özel mülkiyete dokunmak sadece Fransa’nın değil AB burjuva demokrasinin kırmızıçizgisiydi. Sarı Yelekliler sermayeyi dolaylı tehdit ettikleri için Fransız iktidarı, Türk dışişlerinin bile kınamasına fırsat verecek bir şiddeti uyguladı.
III – Kürdistan işçi sınıfı ve görevlerimiz
Kürdistan ve bölge işçi hareketinin gerek ekonomik gerekse siyasal eylemliliğinin zayıf olmasında bazı genel ve özgün etkenler rol oynamaktadır.
Birincisi; Komünist hareket ve kadrolar “sınıf, halk, emekçi kitleler” diye diye sınıftan ve halktan kopmaktadırlar. Emekçi kitlelerle ekonomik-sosyal talepleri üzerinden bire bir temas yok denecek kadar zayıf! Sosyal medya üzerindeki etkili kampanya ve propagandanın parti-kitle, parti-sınıf ilişkisine olumlu katkısı ise yok denecek kadar az.
İki; komünist hareketin, 20. yy devrim dinamiği ve liderlerinin gölgesinden çıkamamış olması. Yani 21. yy “Lenin, Stalin, Mao, Che hatta Mahir, İbo yoldaş böyle söyledi” demenin ötesine geçerek kendisi olmayı başaramamış olması. Demem şu ki, komünist hareketin program ve tüzükleri, 21.yy değişim dinamiklerinin talep ve hedeflerini ve örgütsel gerekliliklerini içermekte halen oldukça uzak durmaktadır.
Üç; Asya-Ortadoğu-Kürdistan’ın son 25 yıldan beri süren küresel savaşın alanı olması önemli rol oynamaktadır. Genelde işçi hareketi başını emperyal, gerici siyasal ikliminden, halkımız ise yakıcı haklı ulusal bağımsızlık mücadelesinin boğucu etkisinden başını kaldıramamaktadır. Bu durum ekonomik-sosyal hak mücadelesini bile etkilemektedir. Zaten Erdoğan/AKP iktidarı da özellikle son yıllarda, içerdeki savaşla yetinmeyip sınır ötesi savaş siyasetiyle de halkların siyasal yönelimini milliyetçilikle belirme çabasında.
Savaş konsepti meselesi, Fransa ile Türkiye ırkçı-milliyetçi partilerin işçi-emekçi eylemliliğine ilişkin tutumlarında da görülür. Ulusal Birlik, Sarı Yeleklileri desteklerken, Bahçeli ”Sarı yelek terörüne özenen bedelini çok ağır öder. Sarı yelek giyen çıplak yatmayı göze almalı” deyip CHP-HDP’yi “Türk Altay-Kırgız” tarzı işkence olan “mankurt” ile tehdit etti.
Ancak bu tehdide rağmen, Sarı yeleklilerin eyleminin, Türkiye ve Kürdistan işçi sınıfının üzerinde etkisinin olduğu olacağı muhakkak! İşçi hareketinde zaten belli bir kıpırdama var. Mesele, ekonomik krizin yarattığı ağır sorunları da dikkate alan komünist, sosyalist hareket ile sendikaların görevlerini yerine getirmesinde odaklanıyor. Mesele, 21. yüzyılı kucaklayan politik ve örgütsel yönelimleri üretebilmektir.
Sonuç olarak; 1 milyon 800 bin işçinin asgari ücret altında; 7 milyon işçinin ise asgari ücretle çalıştığı, yani 30 milyon civarında işçi ailesinin, DÖRT KİŞİLİK AİLENİN AÇLIK SINIRI OLAN 1.943 TL ve YOKSULLUK SINIRI olan 6.328 TL’nin çok ama çok altında ücretle yaşam kavgası verdiği; Türkiye ve Kürdistan işçilerinin OECD ülkeleri arasında en uzun haftalık çalışma saatlerine ve en yüksek iş kazası ölüm oranına sahip olduğu süreçte sosyalist harekete büyük görevler düşüyor. Sosyalist hareket ne yapacak, biz Kürdistan’da ne yapacağız? 25.12.2018
Yazarlar
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018