Taha Akyol

Taha Akyol
Taha Akyol
Tüm Yazıları
Tefessüh…
8.08.2025
15

Kültürümüzün büyük isimlerinden Şemseddin Sami, 1901 tarihli Kamus-ı Türki adlı lügatinde “tefessüh” kelimesinin karşılığını “çürüyüb dökülme” diye vermişti. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde şöyle:

Çürüme bozulma, kokuşma,

Kişi, toplum vb. özelliğini, niteliğini yitirerek bozulma, kokuşma.”

Bütün bu anlamların hepsini yaşamakta olduğumuz için, yazımın başlığında kısaca “tefessüh” dedim.

Zamanımızın kavramlarıyla “yolsuzluk, kayırma, nepotizm, rüşvet, haksız kazanç, nüfuz suistimali, ihaleye fesat, torpil, montaj, sahte diploma, sahte akademik unvan…” diye uzun bir yazı başlığı olmazdı.

Tefessüh”ün diğer bir yüzü de “bizden” olduğunda ya da “işimize geldiğinde” üstünü örtmek, korumak… “Onlardan” olduğunda aslanlar gibi dört bir koldan saldırmak hatta suç montajı yapmaktır…

TEFESSÜH SOSYOLOJİSİ

Uzun yılların tecrübeleri gösteriliyor ki, şehirleşme, sanayileşme gibi büyük sosyal değişme dönemlerinde “tefessüh” yaygınlaşıyor. Başta, imar rantlarının patlaması ve ihalelerin artması, kamu istihdamının genişlemesi gibi yeni kazanç imkanlarının oluşması bütün “tefessüh” yollarını cazipleştiriyor. “Tefessüh”ün böyle bir sosyolojik zemini var.

Bu yüzden, “gelişmekte olan ülkeler”de “denetim” ve “şeffaflık” özel bir öneme sahiptir. Siyasetin son derece duyarlı, denetim organlarının etkin ve bağımsız, şeffaflık ve liyakat ilkelerinin geçerli olması zorunludur.

Bu konudaki göstergelerden biri Kamu İhale Kanunlarının uluslararası standartlara uygun olup olmamasıdır.

Gelişmiş ülkeler bu yollardan geçtikleri için, denetim hukuku ve denetim kurumları, şeffaflık, fikir ve ifade hürriyeti konularında hayli zengin hukuk birikimine ve kurumlara sahiptirler.

Mesela Sayıştay Avrupalıların bir kurumudur, bütün dünyaya yayılmıştır. Bizde Tanzimat devrinde kuruldu.

BU İKTİDAR DÖNEMİNDE

Bizde iktidarın ilk on yılında AB sürecinin gereği olarak denetim ve şeffaflık yönünde düzenlemeler yapıldı, mesela 3 Aralık 2010’da Sayıştay Kanunu, AB kıstaslarına büyük ölçüde uyumlu hale getirildi. Sonraki yıllarda ise iktidarın Sayıştay yetkilerini kısıtlama teşebbüsleri AYM’den döndü, fakat bu bir niyet tezahürüydü. (AYM Karar no: 2012/207)

AB Komisyonu “2016 İlerleme Raporu”nda, iktidarın Sayıştay denetimlerini daraltmasını eleştirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu sözler “denetim” kavramına nasıl baktığını gösterir:

Sayıştay'ın icracı kurumlardaki denetimini sadece açık arama veya ceza penceresinden bakarak yapmaması gerektiğini düşünüyorum” (30 Mayıs 2022)

Siyasi Etik Kanunu’nu niye uzun yıllardan beri çıkarılmıyor?! Meclis’te böyle bir teşebbüs de yok. Bu tavrın siyasette etik değerleri önemsizleştirdiğini kim inkar edebilir.

Kamu İhale Kanunu neden değiştirilmiyor? Eski Bakan Lütfi Elvan, eski bakanlığı sırasında Mehmet Şimşek bunu gerekli gördüğü halde?

Belki en vahimi, AB istediği halde ve “Vizesiz Arupa”nın şartlarından biri olduğu halde Yolsuzlukla Mücadele ve Şeffaflık Kanunlarının yıllardan beri çıkarılmamış olmasıdır.

Türkiye’nin enflasyonda ve de organize suçlarda Avrupa birincisi olması sebepsiz değildir.

CB SİSTEMİNDE

CB sistemi, kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı olarak, Cumhurbaşkanına yasama ve yargı üzerinde de geniş yetkiler verdi. Devlet katında Cumhurbaşkanı onayı olmadan hiçbir atama yapılamaz, karar alınamaz. Eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın şu sözleri, devlet çarkının nasıl işlediğine dair bir şahitliktir:

Bir şef ya da daire başkanı 'Külliye'ye sormam lazım' sözünü ediyor. Biz bunu söyleyenleri bilmek istedik. Çünkü işine gelince işi hallediyorlar, işlerine gelmeyince 'Külliye'ye soralım' diyorlar...” (11 Mart 2011)

Siyaset ve sosyal bilimler dünyamızın saygın isimlerinden Prof. Beşir Atalay’ın isminin, kurucu olduğu üniversiten silinmesi, “göze girme” kültürünün bu sistemde ne tür davranışlara yol açtığının bir örneğidir. Atalay iktidar mensubu olsaydı, kim cesaret edebilirdi buna.

Böyle bir ortamda hangi kurum, hangi denetim organı, hangi savcı bağımsız hareket edebilir?

İşte bu tabloda, cezasızlık ve denetimsizlik kültürü hiç olmadığı kadar artıyor, “e devlet” sahtekarları bile çekinmeden neler yapıyor, görüyorsunuz.

İsmet Paşa’nın Başvekili Refik Saydam, “A’dan Z’ye her şey bozuk” demişti. Benzer bir sistemde bugün de böyle…

Nasıl kapsamlı bir sistem ve hukuk reformu lazım, siz düşünün.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar