Tuncer KÖSEOĞLU

Tuncer KÖSEOĞLU
Tuncer KÖSEOĞLU
Serbestiyet.com Tüm Yazıları
Tahtacı
26.04.2013
2210

 Yıllar önce bir arkadaşımın oğlunun doğum gününe gitmiştim. Yiğit, o gün beş yaşına giriyordu. Söz döndü dolaştı Yiğit’e geldi. Ve her çocuğa yüzlerce kez sorulmuş olan klişe soruyla Yiğit de yüzleşti:“Ne olmak istiyorsun Yiğit?” Yiğit’ten cevap: “Vidanjör şoförü olmak istiyorum.” Çocuğun verdiği bu cevaba şaşıran iktisat okumuş annesi öfkeli bir ses tonuyla oğluna “Ne yani sen şimdi milletin pisliğini mi temizleyeceksin” dedi. Yiğit’ten yine cevap: “O işi de birisinin yapması lazım değil mi anne.”

Gazeteci tayfası nedense yaptığı işi çok fazla önemser. Hele bir de hasbelkader köşe kapmışsa sorma gitsin. Yazdığı her yazıdan sonra Dünya’nın kendi etrafına döndüğünü sanır ki bu sadece egonun tavan yapmasını sağlamaz, koca bir yalanla ömür sürmesine neden olur. Geçen gün bizim sokağa demokrasi gelmesi için kaldırımları söktüler. Demokrasi çalışmaları neticesinde bir hafta sokak kapalı kaldı. O süre zarfında çöpler de toplanmadı tabii. Bir sabah işe gelirken, şöyle düşündüm: Bir hafta gazete okumasam ne kaybederim. Oysa bir haftadır çöpler doğru dürüst toplanamadığı için rahatsızım. Demek ki neymiş; çöpçünün senin hayatına kattığı değer, senin onun hayatına kattığın değerden fazlaymış... O zaman afili yürüme sakın yolda, yemezler o havayı. Bunu düşündükten çok kısa bir süre omuzlarım düştü tıs tıs yürüdüm gazeteye...

Çocukken ben de marangoz olmayı hayal ederdim. Toprağın olduğu her yerde bir ağacın olduğu, Allah’ın cömert davrandığı bir yerde büyümüştüm. Ağaçlarla bu kadar içli dışlı olunca, insan ister istemez ona şekil vermeyi düşünür. Evimizin tam karşısında babamın teyzesinin oğlu Sabri Amca’nın marangoz atölyesi vardı. Arada gider ona yardım ederdim. Karşılığında ise tahta parçaları alırdım. O tahta parçalarından güzel arabalar yapar arkadaşlarıma hava basardım. Daha iyi bir araba yapmak için verilenle yetinmez, aşırdığım da olurdu. Aha buraya yazıyorum bu itirafı. Hakkını helal etsin!..

Bir gün Sabri Amca’nın atölyesinden çığlık sesi geldi. Sabri Amca elini hızar makinesine kaptırmıştı. Hastaneye kaldırılırken kanlı elleriyle gördüm onu. Bir hafta sonra atölyesini açtığında iki parmağı sargılıydı. Sabri Amca’nın diğer elinde de başparmağının kesik olduğunu gördüm. Daha önce fark etmemiştim bunu. Endüstri meslek lisesine giderken ağaç işleri bölümünü değil, torna-tefsiye bölümünü tercih etmemin nedeni de o kazaydı işte. Gerçi sonradan tornacılığı da beceremedim. O ayrı. Bununla birlikte yaşamım boyunca bir tahtaya yaşam vermeyi düşleyerek gazetecilikte çeyrek asrı iyi ve kötü yanlarıyla geride bıraktım. Bu süre zarfında zaman zaman “ne işin var burada, dön ait olduğun yere” diye düşündüğüm çok olmuştur. Yine öyle zamanlarım geldi sanırım. İçimde karşı konulmaz bir gitme hâli... Ardıma baktığımda ruhunu kaybetmemek için mücadele ederken yüreğinden bol miktarda yonga koparılan bir adam olmak yerine, birkaç parmağı eksik olsa da üzerinde insanların neşeli kahkahalar atarak yemek yediği bir masaya hayat veren basit bir tahtacı olmak isterdim. Ne kadar basit olabiliyorsa o kadar basit işte. 



[email protected]

twitter@TncrK

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar