Ümit KARDAŞ
Osmanlı Devleti’ndeki dinin merkezde araçsallaştırılması, şeyhülislamlık makamının devletin merkezî örgütü içine çekilmesi ve devletin çıkarları doğrultusunda kullanılması anlayış ve pratiği Cumhuriyet tarafından aynen tevarüs edildi. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın siyasetten ve siyasi çekişmelerden etkilenmemesi mümkün olmadığı gibi, güç dengelerine göre dönem dönem güvenlik bürokrasisinden ve onun laiklik anlayışından etkilenmemesi de mümkün değildir.
Emeviler’den başlayarak bugüne kadar din merkezde iktidar tarafından araçsallaştırılıp yozlaştırıldı. Cumhuriyet döneminde bunun en somut ve ileri örneğini sahih İslam’a da zarar vererek ve devletin boyunduruğu altındaki Diyanet İslam’ına sarılarak AKP gösterdi. Onun için kurumu kutsallaştırıp, başkanına lüks araba ve uçak vermeye kalkmaları hiç de yadırganacak bir durum değil. HDP, sahih bir demokratik- laik anlayışla yaptığı bu eleştirilerde tamamen haklı olup, iktidarın samimiyetsizliğini ortaya çıkarmıştır.
Devletin, toplumun ve bireylerin dinî yaşamlarını ve anlayışlarını denetlemesi ve yönlendirmesi laiklik ilkesine aykırıdır. Hattâ açıktır ki Diyanet İşleri Başkanlığı’nın varlığı devletin laik olmadığının bir göstergesidir. Laiklik ilkesinin bir boyutu din, vicdan, inanç ve ibadet özgürlüğü olup, toplumsal barış için fevkalade önem gösteren diğer boyutu da dinin devlet işlerine, devletin de din işlerine karışmamasıdır.
Peki, olması gereken nedir? Devlet tüm dinler, inançlar ve mezhepler karşısında tarafsız ve eşit mesafede olacak, destek vermek istiyorsa da bunu her kesime eşit olarak sunacaktır. Demokrasinin ve laik hukuk devleti olmanın gereği budur.
Devletin dinî yaşamdan tamamen çekilerek bu alanı sivil topluma bırakması zorunludur. Dünyadaki demokratik örneklerde din ile devlet arasındaki ilişki pek çok farklı şekilde ele alınmış olmakla birlikte, Diyanet benzeri bir yapılanmaya rastlanılmaz. İngiltere’de devlet hiçbir dine ve dinî kuruma yardım etmemekte ancak bazı binaların bakım ve onarımı için mali destek sağlamakta. Dinî örgütler ise yardım dernekleri statüsüne sahip oldukları takdirde vergi muafiyetinden yararlanabilmekteler. Fransa’da cemaatler dernekler şeklinde örgütlenebilmekte ve bu derneklere vergi indirimi sağlanmakta.
Almanya’da işveren olarak kabul edilen kiliseler vergi, aidat, bağış toplayabilmekte, dinî eğitim verebilmekte. Eyaletler kendi anayasalarına uygun biçimde bölgelerindeki kiliselerle anlaşmalar yapabilmekte. İtalya’da Katoliklik dışındaki diğer bütün mezhepler kendi örgütlenmelerini kurmakta özgürler. Yurttaşlar gelir vergilerinin 0,8’ini istedikleri mezhebe verebilmekte, yaptıkları bağışları vergiden düşebilmekteler.
Görülüyor ki gerçekten laik olan ve toplumu barış içinde ve özgürce yaşatmaya çalışan rejimlerde Diyanet İşleri Başkanlığı gibi nevi şahsına münhasır bir kurum bulunmamakta. Bu kurumun Sünni, Alevi, Hıristiyan, Musevi ve herhangi bir dine ve inanca sahip olmayan tüm yurttaşların vergilerinden oluşan bütçeden pay alarak çoğunlukta oldukları için sadece Sünnilere hizmet vermesi hukuka, adalete ve ahlaka aykırıdır. Bunun dışında bir dinin veya mezhebin resmileşmesi onun donmasına ve başka ideolojilerin aracı durumuna düşmesine neden olur.
Aleviler özelinde ise konu sadece, alınan vergi, temsiliyet sorunu veya laikliğin doğasına aykırılık da değildir. Aleviler bu kurumun şahsında devletin onlara karşı uygulamayı gelenek hâline getirdiği kadim asimilasyon politikalarının tümünü görürler. Bu kurum varlığı ve tekliği ile Alevilere, dini ancak benim anladığım tarzda anlayabilir ve benim çizdiğim sınırlar içerisinde yaşayabilirsin demektedir.
Devlete egemen olan anlayış doğrultusunda, din yorumu ve yaklaşımları dönüşebilen, yeri geldi mi müfrit bir milliyetçiliği meşrulaştıran, yeri geldi mi yolsuzluk meselelerini hutbelerinden çıkarmakta beis görmeyen bir kurumun varlığını Aleviler, devletin onaylamadığı her türlü inanca karşı potansiyel bir silah olarak görürler ki bunda hiç de haksız sayılmazlar.
www.umitkardas.com
twitter.com/umit_kardas
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
8.03.2025
27.02.2025
20.02.2025