Ümit KARDAŞ
Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi eleştirisi ve güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisi Millet İttifakı'nı oluşturan partilerle birlikte Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’nin öncelikli gündemi haline gelmiş durumda.
Bu aşamada söz konusu partilerin süreç odaklı, halkın katılımını sağlayarak anayasaya meşruiyet kazandıracak bir “sıfırdan anayasa inşası” konusunu öncelikli görmedikleri anlaşılıyor.
Bugün uygulanan sistemin çoklu, çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü, hukukun üstünlüğüne dayalı bir demokrasiyle ilgisi bulunmamakta. Tek kişiye verilen ve denetlenme imkanı bulunmayan yetkiler merkezi gücü sınırlanamaz haline getirirken, gücün kolaylıkla hukukun dışına çıkması sonucunu doğurmuş durumda.
Güçlendirilmiş parlamenter sistemden ne anlaşıldığı önemli. “Sahih bir demokrasi” (= çoğulcu, özgürlükçü, katılımcı) – “adaleti hedefleyen yargı” ( = bağımsız, tarafsız, tabii hakim, adil yargılanma hakkı ) “günışığında bir bürokrasi” (= şeffaf, denetlenebilir, hesap verebilir ) “ yetkiyi yerelle paylaşan merkez “(= sağlık, eğitim, iç güvenlik, ulaşım, bayındırlık, ekonomi, tarım, hayvancılık, turizm gibi alanlarda bölgelere yetki devri ) konularında öngörülecek hedefler önemli.
Türkiye’de neden yukarıda belirtilen hedeflere ulaşılamıyor? Türkiye’deki demokrasi ve hukuk eksikliği daha çok kurumlarda, siyasette ve bürokraside, demokrasi ve hukuk kültürü ve geleneği bulunmayışıyla ilgili. Türk-İslam sentezi ideolojisi muhalefet partilerinin hizalandığı bir çizgi olduğundan demokrasi-hukuk hedefine önemli bir zihniyet değişikliği yaşamadan ulaşmak mümkün gözükmüyor.
Parlamenter sistemin en gelişmiş örneği İngiltere’de görülmekte. Tarihsel süreçte feodal bir tepki olarak ortaya çıkan demokrasinin büyük belgelerinden biri olan Magna Carta Libertatum’un (Büyük Özgürlük Fermanı-1215 ) özelliği kralın yetkilerini sınırlamada ve hukukun sınırları içinde kalmasını temin etmedeki etkisiydi.
Kral ile soylular arasındaki bu denge, Britanya’nın Fransa’da olduğu gibi mutlakıyete kaymasını, Almanya’da olduğu gibi küçük prensliklere bölünmesini önlemiş yani Kıta’nın iki hastalığı olan despotizm ve anarşiyi engellemişti. Ayrıca Amerikan demokrasisi de, feodal hakları için ayağa kalkan, dik başlı İngiliz baronlarına çok şey borçluydu.
Ferman, İngiliz kamu hukukunda önemli temel bir belge olacak, krallar bu belgeye uyma taahhüdünde bulunacaklardı.1628 tarihli Petition of Rights ( Haklar Dilekçesi ) ve 1689 tarihli Bill of Rights ( Haklar Bildirisi ) Magna Carta’ya dayandırılacaktı.1679 tarihli Habeas Corpus Act ( Kişinin hukuk güvenliğiyle ilgili yasa ), 1701 tarihli Act of Settlement ( Tevarüs kanunu ) ile birlikte bütün bu belgeler İngiliz parlamenter demokrasisinin temelini oluşturacaktı.
İngiltere’de ideolojisi bulunmayan bu belgelerin müşterek amacı bir yandan parlamentonun yetkilerini genişletip, monarkın bu haklara saygı duymasını sağlamak diğer yandan da siyasi özgürlük ortamını genişleterek diğer hak ve özgürlükleri güvence altına alacak adımları atmaktı.
XVIII. yüzyılda parlamenter rejimin bütün çarkları yerine oturmuştu. İki meclisli parlamento, başbakanın otoritesi altında görev yapan kabine ve ulusal birliğin sembolü olan ancak gerçek anlamda siyasi güç sahibi olmayan kral.
Parlamenter rejim İngiltere’de önceden düşünülmüş bir doktrinden kaynaklanan bir rejim olmayıp, uygulamada karşılaşılan zorlukların üstesinden gelinmeye çalışılırken mantığa ve gerçekçiliğe dayanan bir sistem olarak doğup gelişme göstermiş durumda.
Birleşik Krallık (United Kingdom), İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’yı içine alan siyasi bir kavramı ifade eder. Bu ülkeler merkez olan İngiltere’den özerklik modeliyle yönetilir. İngiltere’nin yazılı bir anayasasının olmadığı söylense de, Anayasa, örf hukukunun, tarihsel bildirilerin, kanunların ve en önemlisi oturmuş geleneklerin yüzlerce yaşındaki koleksiyonundan oluşur.
Hak ve özgürlüklerin koruyucusu olan hakimlerin yüzyıllar içinde yarattıkları ortak hukuk (common law) sistemin teminatı kabul edilir. Eklektik niteliği, bu birikime esneklik kazandırır. Atıfta bulunulacak yazılı bir belge olmadığı için, hiçbir şey “anayasal değil” diye ilan edilemez.
ABD Yüksek Mahkemesi, bazı yasaları anayasal olmadığı gerekçesiyle engelleyebildiği halde, İngiltere’de bu durum insan hakları açısından sorun oluşturduğundan, AİHM pek çok davada Birleşik Krallık aleyhine karar verdi. Bunun üzerine 2000 yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi iç yasa olarak kabul edilerek hak ve özgürlükler güvenceye alınmaya çalışıldı. Yazılı bir anayasa yapılması ise halen bir tartışma konusu.
Birleşik Krallık’ta resmi törenlere ve yazılı metinlere bakıldığında Kral ( ya da taht kadınlara açık olduğundan mevcut kraliçe) çok geniş yetkilere sahipmiş gibi görünür. Ancak kral, kabinenin üstlenmeyeceği hiçbir sorumluluğu üzerine alamaz.. Kral, “hüküm sürer ama hükmetmez”. Etkin görev başbakanınkidir.
Kral, birliğin sembolü olup, siyasal işlevi siyasi-hukuki düzenin uyum içinde işleyişini kolaylaştırmaktır. İngiliz kamu hukukunda “Kralın Sorumsuzluğu” ilkesi kabul edilmiştir. Kral, parlamentoyu ancak başbakanın isteği üzerine feshedebilir. Bakanlardan birinin değiştirilmesi yine başbakanın isteği üzerine olabilir. Kral yasaları veto yetkisini 1707’den bu yana kullanmamıştır.
Sonuç olarak kral, “Büyük İngiliz Ailesi”ni birleştiren sürekliliği ve birliği sağlayan bir semboldür. Görülmektedir ki; İngiliz parlamentarizmi içinde, kral tarihi kurumsal vurgusunun dışında parlamenter rejimlerdeki birleştirici, yetkileri daraltılmış, sembolik bir cumhurbaşkanı konumundadır.
İngiltere’de parlamento iki meclisli olup, asıl güç seçimle iş başına gelen Avam Kamarası’ndadır. Lordlar Kamarası üyeleri seçimle iş başına gelmezler. Bu meclis soylular, deneyimli kişiler ve politikacılardan oluşur. Lordlar Kamarası, Avam Kamarası’nda büyük ve disiplinli bir çoğunluğa sahip olan başbakanın yetkilerini denetlemede etkili tek kurumdur. Yasaların Kraliçe tarafından onaylanması ise bir formalitedir.
Çok seyrek olmasına rağmen Avam Kamarası, bir güvensizlik oyuyla başbakanı düşürebilir. Buna karşılık başbakan da etkili bir silaha sahiptir. İstediği bir zamanda Kraliçe’den parlamentoyu feshetmesini ve yeni seçimleri yapmasını isteyebilir.(Güvenoyu-fesih dengesi)
Sistemin başarısı ve gücünün, disiplinli ve güçlü iki partiye sahip olması ve bu siyasi partilerin iç işleyişlerinde demokratik kültür ve kurallara uyulması ve yine halkla bütünleşen, halkın nabzını tutan örgütsel mekanizmalara, iletişim kanallarına sahip olarak parti üyelerinin, yönetimin ve başkanının demokratik bir şekilde karşılıklı etkileşimlerinden ileri geldiği söylenebilir. Parti başkanları seçimde başarısız oldukları ya da parti programıyla ters düştükleri zaman görevlerini bırakmayı bilirler.
İngiltere’deki parlamenter sistem bu çizgide gelişirken Osmanlı İmparatorluğu'nda durum nasıl gelişti? İmparatorlukta İngiltere’de olduğu gibi padişahı çevreden sınırlayacak güçlü feodal bir sınıf bulunmamaktaydı.
Magna Carta’dan 593 yıl sonra gelen 1808 tarihli Sened-i İttifak cılız bir hareket olarak kaldı, kısa bir süre sonra da II. Mahmut tarafından çöpe atıldı. İmparatorlukta Fransa’da olduğu gibi bir burjuva sınıfı da oluşmadı. Burjuvaziyi oluşturabilecek Gayrimüslim kesimler de çeşitli nedenlerle bu işlevi göremediler.
Padişahın gücünün karşısında onun gücünü dengeleyebilecek güçlü sınıflar oluşmadığından çok geç olarak yine Gayrimüslimler üzerinden Batı’nın baskısıyla ve bürokrasinin etkisiyle padişahın gücü sınırlanmaya, hak ve özgürlükler hukuki teminat altına alınmaya çalışıldı.( 1839- Tanzimat Fermanı, 1856- Islahat Fermanı )
1876 Anayasası ( Kanun-u Esasi ) ile Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi yönetimi yarı meşruti bir yapıya geçti. Bu yapı içinde çift meclisli bir Meclis-i Umumi’de, daha çok yetkilere sahip ve Padişah tarafından seçilen kişilerden oluşan bir Heyet-i Ayan ve Padişah, Meclis-i Vükela, Şura-yı Devlet tarafından kuşatılmış halkın seçtiği tek temsili ve demokratik organ olan Heyet-i Mebusan bulunmaktaydı.
Kuşkusuz bu gelişimi İngiliz klasik parlamentarizminin gelişme sürecini ve bu gelişimin sınıfsal tabanlarını göz önüne alarak değerlendirmek doğru olmaz.1876 Anayasası’nın getirdiği sistemde, monarkın yetkilerinin bir meclisle sınırlanması, yeterli olmamakla birlikte önemli bir gelişmeydi.
1876 Kanun-u Esasisi ile kurulan parlamentonun Heyet-i Mebûsan kanadı ilk kez 13 Aralık 1877'de toplandı. İktidarın savaş politikalarının ve yolsuzlukların gündeme getirilmesi nedeniyle parlamento II.Abdülhamit tarafından 14 Şubat 1878'de süresiz kapatıldı.
Anayasanın 29 yıl askıya alındığı uzun bir baskı döneminden sonra 23 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet yeniden ilan edildi. 8 Ağustos 1909’da Kanunu Esasi’de yapılan bir dizi radikal değişiklikle padişahın yetkileri azaltılarak parlamenter rejime adım atıldı. Bu çizgi sonraki anayasalarla birlikte parlamenter rejim yönünde ilerledi.
Osmanlı İmparatorluğu'nda monarşinin meşruti bir nitelik kazanması, II. Meşrutiyet’le birlikte gelen 1909 Anayasa değişiklikleri ile sağlandı. Bu değişiklikle, ilk kez, yasama ve yürütme organları padişahtan koparak demokratik organlar durumuna geldiler. Heyet-i Mebusan’ın yetkileri arttırılarak güçlendirildi.
Temsili niteliği ve yetkileri olan bir meclise karşı sorumlu bir bakanlar kurulu konuldu ve bakanlar kurulu bakımından güvenoyu mekanizması işlemeye başladı. Ayrıca yürütmenin silahı olan “meclisi fesih” yetkisi, padişahın tek başına kullanacağı bir yetki olmaktan çıkarılarak belli koşullara bağlandı. Böylece monarkın yetkileri azaltılarak gerçek bir meşruti monarşiye geçildi. Yasama- yürütme arasında yumuşak bir ayrılık öngörüldü ve düşürme-fesih dengesine dayalı klasik parlamentarizme adım atıldı.
II. Meşrutiyet Gayrimüslimler, Kürtler başta olmak üzere toplum kesimlerince coşkuyla kutlandı. Anacak her zaman yaşanacağı gibi bunun da yalancı bir bahar olduğu birkaç yıl içinde anlaşılacaktı.
23 Ocak 1913 günü Enver Bey ve Talat Bey’in başını çektiği bir grup İttihat ve Terakki üyesi (Yâkub Cemil, Mümtaz, Mustafa Necib, Ömer Nâci gibi) tarafından hükûmet binası Bâb-ı Âli'nin basılmasıyla kanlı bir askerî darbe gerçekleştirildi. Bu baskın sırasında Harbiye Nazırı Nâzım Paşa öldürüldü, Sadrazam Kâmil Paşa kafasına silah dayanarak zorla istifa ettirildi. Darbe sonrasında iktidar İttihat ve Terakki'nin eline geçmiş oldu.
Parlamenter rejime geçiş yönündeki çabaların geniş bir halk kitlesine dayanmaması, İttihat ve Terakki’nin tek parti durumuna gelip ordunun da desteği ile baskı, terör yöntemleri ile muhalefeti sindirmesi, parlamenter sistemin başarısız olmasına neden oldu.
1921’den sonraki gelişmelerle devam edeceğim.
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
8.03.2025
27.02.2025
20.02.2025