Ural ATEŞER

GERÇEK HEDEF…
16.02.2015
2076

 Bakın... Dünden beri boşa kürek çekiyoruz... Cinayeti mazur gösterecek mantık, inanç bu toplumun çoğunun beyninde var... Bu mantık ve inanç her gün, her dakika insanların beynine işleniyor... En vahimi de bu mantık ve inancın, tüm halkın vergileriyle ahkâm kesip bunu fetva diye ortaya atan Diyanet İşleri olması... TV'lerde her akşam önemli bir çoğunluğun oturma odalarını misafir olan TV vaizlerinin olması... Bunlara her gün binlerce soru geliyor en mahrem konularda ve bunlar da bu soruları kendi karıncalanmış beyinlerinin ürünleriyle cevaplıyorlar...

Bakın beyni kuştan da küçük bir "erkek bozuntusu” ne demiş... "Siz de mini eteği giyip soyunup laik sistemin ahlaksızlaştırdığı sapıklar tarafından tacize uğrayınca da bas bas bağırmayacaksın” (http://www.turkiyegazetesi.com.tr/magazin/237622.aspx)... Hadi buradan buyurun… Hiç kimse bu erkek bozuntusunun önemsizliğini öne sürüp genelleştirilemeyeceğini falan söylemesin… Bu cümleyi her türlü medyada her gün duyan kaç milyon kişi açıktan ya da sessizce söylüyordur sizce… Bunları söyleyenler, inançlarını bununla besleyenler alınmıyor bizim bu hedefi işaret etmemizden… Onlar, herkesten daha iyi biliyorlar çünkü…

Peki, gerçek hedefi işaret ettiğimizde, nasırlarına basılmış gibi basbas bağırıp bizi islamofobik olmakla suçlayan, hemen hükümeti ve İslam’ı koruma refleksleri ortaya çıkan bu saftrik “demokratlara” ne oluyor… Oysa açıkça söylüyoruz… Bin yıldan beri tüm peygamberli dinlerde kadın böyle tanımlanmıştır diye… Açıkça söylüyoruz, Diyanete karşı ülkedeki tüm siyasi parti ve oluşumların el-pençe-divan durduklarını; bu konuda hiçbir siyasi parti ve oluşumun farklı tavrı olmadığını… Ama hayır… Beyinleri gözlerini esas hedefe yöneltemiyor…

Hatta  bir aklıevvel de, “Garipoğlu’nun cinayetini neden Musevilere bağlamıyorsunuz” gibi bir deli saçması soru soruyor… Yahu bu ülkede her gün, her gece tüm medyada kadın tacizleri, kadın cinayetleri konusunda “hafifletici sebepler” üreten Musevi kaynaklar mı var… Kadın cinayetlerine hafifletici sebepler üreten bir “Musevi Diyanet İşleri” mi var… “Akıllı düşman, akılsız dost” sözü aklıma geliyor hep…

Bu inanç dalgasının son yıllarda arttığını iddia edenler de gözleri gerçek hedeften kaçırıp siyasi düşmanlıklarına malzeme arıyorlar… Kadının toplumdaki, çalışma hayatındaki, evdeki, velhasıl her yerdeki yeri hep buydu… Ama “bir tıkla” yarım saat önce Mardin’de, Mersin’de, İstanbul’da ya da nebileyim nerede olan bir olayı öğrenemiyorduk… Küçücük kızlar o zaman da yaşlı erkeklere imam nikâhıyla satılıyordu… Tecavüze uğrayan kadınlar kendi aileleri tarafından infaz ediliyordu… Kadına karşı her türlü taciz ve saldırı “mazur” görülüyordu… Bugün hem toplumsal bilincin artması, hem bilgi akışının yaygınlaşması ve en önemlisi, oluşan görece demokratik ortamda her türlü melanetin medyada yaygınlaşması olayların günümüzde yoğunlaştığı izlenimini veriyor bize… Her türlü melanetin yaygınlaşması derken demokratik ortamdan şikayet ettiğim sanılmasın... Her türlü görüşün medyada olmasindan şikayetçi olamam...

Basın özgürlüğünün olmadığı ileri sürülen dönemde Cumhurbaşkanı’na hırsız demenin serbest olmasını demokratik olarak “kabullenip”, meczupların yayınlarını, Diyanet’in olumsuz “fetvalarını” kabullenmemek olsa olsa bizim yarımakıllı demokratlarımıza ait olabilir… Burada dikkat edilmesi gereken ise, kendisine “hırsız” diyen medyaya karşı Cumhurbaşkanı kişisel davalar açabilmekte… Ama halkın beynine kadın düşmanlığını tohumlayan, kadın tacizlerine, kadın cinayetlerine mazeret üreten medyaya karşı kimse karşı durmuyor… Kimse derken, kendilerine "demokrat" diyenleri kastediyorum… Bu konularda “mazeret” üreten Diyanete karşı bir söz duyuyor musunuz sokaklarda “laik eğitim” isteyenlerden… Yok hep olduğu gibi hedef şaşırtmaları onların görevi… “Tayyip gitsin de” Diyanet de kalsın, kafalardaki kadın düşmanlığı da kalsın… Yeter ki Cihangir’den, Kadıköy’den, yani “bizim semtlerden” uzak olsun…

Toplumun inanç, gelenek, ahlak kurumları sorgulanmadan, devletin ve devleti yönetenlerin her şeye burnunu sokmaları sorgulanmadan kimse timsah gözyaşları dökmesin… Bir devir olur “Kemalist gençler yetiştireceğiz” diyenlere hizmet eder bu kurum ve şahıslar; bir devir gelir “inançlı gençler yetiştireceğiz” diyenlere hizmet eder Diyanet’i de, devleti de, devleti yönetenleri de… Hedefi şaşırmayalım…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar