Ural ATEŞER

DEVLETADAMI TAVRI
26.06.2015
2737

 Seçimlerden sonra baya ümitlenmiştim... Artık biraz da olsa devletadamı adabına göre davranılacak, devleti yönetenler sokakta ayağına basılan kabadayı gibi herkesle ağız dalaşına girmeyecek, tehditler savurmayacak diye... Öyle ya... Bu davranışların prim yapmadığı, yapanı sevimsizleştirdiği, itici ve bölücü olduğu çoğunlukla görülmüştür diye düşünmüştüm...

Türkiye'de siyasi rekabet, siyasi düşmanlık olarak kabul edildiğinden, her yönden eleştiriler belden aşağı vurma şeklinde yapılır... Üstelik bunda istisna da yoktur... Hem iktidar, hem de muhalefet siyasi mücadeleyi şeytan taşlama olarak anlarlar ve bu konuda kullanılmayacak "malzeme" yoktur... Yatakodası videolarından tutun da, ailenin mal varlığına kadar her konuda videolar/belgeler mevcuttur bir yerlerde, birilerinin elinde... Bir de bunlara doğru olsun olmasın, etik olsun olmasın her türlü kişisel tezvir, iftira, aşağılama metotları eklenir...

Konulara bakar mısınız... Cumhurbaşkanı'nın konutundaki hela milli mesele halini aldı... Buradaki bir yemek masasının maliyeti üzerine yapılan spekülasyonlara meslek örgütü Mimarlar odası bile katıldı (Üyeleri olan mimarların mesleki konuları-sorunları arasında olsa gerek Cumhurbaşkanı'nın yemek yediği masa!!!)... Bunun gibi neler, neler... Bunu yapanlar bilirler muhattaplarının çok çabuk provoke olacağını ve boynunun damarlarını şişirerek bağırıp çağıracağını, tehditler savuracağını... Muhattapları da onları hiç mahçup etmez çok şükür...

Anlaşılmaz olan, bu metotlar sadece muhalefet tarafından kullanılmaz... İktidar adına seçim kampanyalarında hala camide içki içilmesinden, başı bağlı "bacımızın" Kabataş'daki mağduriyetinden, başkalarının Ermenişlerle, Yahudilerle işbirliği içinde olduğundan söz ederken kullanılan dil ve metot muhaliflerden farklı değil... Böyle oluyor bu memlekette siyaset, iktidarıyla, muhalefetiyle...

Bazıları diyor ki, "eeee, adam ne yapsın... O kadar saldırılıyor ki, ne helası kaldı, ne masası ya da bilmemneysi... Adamı mecbur ediyorlar hiddetlenmeye..." Unuttukları nokta, sözü edilen kişi herhangi bir "adam" değil mecbur edilsin... Sözü edilen kişi "devleti yöneten"... Bunu diyenler babasını iyice sinirlendiren çocuğun dayağı hakketiğini de kabul ediyorlar mı acaba...

O masanın ve konuttaki yemek malzemelerinin hemen tamamının eski konuttan devir olduğu, yeni cumhurbaşkanı döneminde yeni bir şey alınmadığı, gerekirse elbette alınacağı, helanın altın kaplama olmadığı ve benzeri spekülasyonlar, makamın yüzlerce olduğunu sandığım görevlilerinden biri tarafından bir basın toplantısıyla açıklanmaz mıydı.. Ya da hukuki yollar aranacaksa bunu da yine makamın personeli arasında olan hukukçular tarafından yapılması ve basına bildirilmesi mümkün değil miydi...

Neyse... Sonunda, memlekette bazı şeylerin ve "adamların" değişmediği, eski tas eski hamam düzeyini devam ettirdiği, "raconu ben keserim arkadaş" tavrını daha çok yaşayacağımızı benim de kabul etmem gerekiyor... Böyle oluyor bizde zurnayla peşrev...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar