Ural ATEŞER

EMANSİPASYON
1.02.2015
3969

 Emansipasyon en çok kadın hareketlerinin sloganı olarak bilinir... Kendi kişiliğini bularak bağımsızlaşmak diye çeviriyorum ben Türkçeye...  Hayatın her alanında bu konu sosyal olarak var olmak isteyen bireyden, her türlü oluşuma kadar önemlidir...

Çocuğun ebeveynlerinden emansipasyonu... Hani vardır ya kocaman adamlar, kadınlar kazık kadar olmuşlardır, meslekleri vardır ama evinin perdesine hala anneleri, ya da kullanacakları arabalara hala babaları karar verir...

Tedavi için gittiğim Almanya'da bir kaç gün kadim dostum Selcuk'da kaldım... Sık sık görüştüğüm eski sendikacı meslektaşlarımdan Gustav Wilden'le birlikte yemek yedik... Her zaman olduğu gibi aktif politikada çalışan ve Türkiye'yi yakından izleyen Gustav, birden bire "HDP'nin emansipasyonu tamamlandı mı, yoksa hala PKK'nin gölgesinde, kendi kişiliğinden ve bağımsız karar yeteneğinden yoksun mu" diye bir soru attı... Tartışmayı ve görüşleri aktarmak değil amacım... Ama aniden fark ettim ki, Türkiye'de siyasi partiler bizim vesayet dediğimiz türden bağımlılıklarını atıp emansipe olamıyorlar... En önemlisi de bu konu bizi hiç meşgul etmiyor...

Herkes şöyle bir düşünsün... İktidarda AK Parti mi var senelerdir, yoksa Tayyip Erdoğan mı... AK Parti emansipasyonunu tamamlayıp, Erdoğansız kendi ayakları üzerinde durabilen, Erdoğan'dan bağımsız ve Erdoğan'a rağmen kararlar alıp yürürlüğe koyabiliyor mu... AK Parti organik bir varlık olarak kendi gelişimini ve evrimini yapacak kapasiteye ve yeteneğe sahip bir siyasi parti mi... Şimdi biliyorum... Erdoğan hayranları, amigoları hiddetlenecekler ve bu sorularımı "Erdoğan düşmanlığı" olarak kabul edecekler... Etsinler... Ama, yalnız kaldıklarında, kimselerin duymayacağı bir şekilde bu soruları kendilerine sorsunlar...

Aynı sorular HDP için de geçerli, öteki siyasi partiler için de geçerli... Hatta sosyalist-Marksist sol için de geçerli... Çünkü onlar da emansipe olup, 150 seneden fazla geçmişteki metinlerle Marksistlik yapma bağımlılıklarından kurtulmalılar... Neyse küsürattan fazla önemi olmadığı için, bunları bir kenara bırakıp HDP'ye tutalım ışıkları...

Hiç kuşkusuz, senelerce süren ve ağır kayıplara, acılara malolan Kürt hareketinin bir ürünü olarak ortaya çıkıp, değişik adlarla bugüne geldi HDP... Şimdiye kadar, PKK'nin legal gözü-kulağı olma, onun hakkında toplumun hassasiyetlerini törpüleme (desansibilizasyon) yolunda azımsanmayacak işler de yaptı... Kürtlerin tarihinde ilk kez, Kürt olmayan çeşitli çevrelerin de desteğiyle (hangi amaç için olursa olsun) 6 Milyon seçmenin oyunu alıp siyasi sahnede ergenliği atlatmış olmalıydı... Hala kızının/oğlunun perdesi hakkında karar verme yetkisini elinde tutmakta ısrarcı olan anne-babalar gibi olacağına, PKK de HDP'nin kendisinden emansipasyonunu desteklemeli ve HDP'nin PKK'ye rağmen ve ondan bağımsız kişiliğini geliştirmesine izin vermeliydi... Ya da HDP kendisi bu konuda direterek bunu hak etmeliydi... Ebeveynden emansipe olan çocukların ana-babalarını reddetmeleri gerekmediği gibi, emansipe olmuş bir HDP'nin de PKK'yi reddetmesi gerekmez... Ama PKK'nin kararlarıyla, eylemleriyle arasına bir mesafe koyup, kendini parlamenter siyasi mücadeleye vakfetmesi gerekirdi... Devlet de, PKK'yi ilgilendiren konularda direkt olarak PKK'yi muhatap alıp HDP gibi 6 Milyon oyla parlamenter sistemin bir parçası olmuş bir partiiyi "aracı" olarak kullanmayı düşünmemeliydi... Emansipe olmamış bir HDP ve onun yöneticileri, tıpkı Ak Parti'nin Erdoğan'dan bağımsız ve ona rağmen hareket edememesi gibi, ne PKK'ye ne de onun çeşitli "kurumlarına" yaranamıyor... Bir gün bir şey söylüyorlar, hemen tashih etmek zorunda kalıyorlar... Tıpkı hükümetin aldığı bazı kararları Erdoğan'ın "kulak çekmesiyle" tashih etmesi gibi...

Ve böylece bir yetki kargaşası içinde, hükümet, devlet adına HDP'li temsilcilerle (Öcalan'ın da muhtemelen onayladığı) bir mutabakata vardığında, hemen arkasından Erdoğan bu mutabakatı yok sayabiliyor... Sonra da Erdoğan "sözcüleri" bunun bir mutabakat olmadığını ispat emek için bir taraflarını yırtıyorlar... Öte taraftan HDP'nin razı olduğu, hatta Öcalan'ın kabul ettiği çok sayıda mutabakatları bu sefer PKK ve onun "organlarının" sözcüleri yok sayabiliyor... Tabi iki tarafın da kemikleşmiş amigoları bunları kabul etmez... Kendileri ak kaşıktır da, ötekiler "tu kaka"dır...

Memlekete ve evime döndüğümün sabahında kafama takılan soruydu bu emansipasyon meselesi... Yazdım, kurtuldum... Umarım bir pencere açabildim... Aslında hiç zannetmiyorum ya... Hala hayal kurabiliyorum ve bundan dolayı çok mutluyum...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar