Ural ATEŞER

SEÇİMMİŞ...
14.08.2015
6198

Seçim oldu... "Seni başkan yaptırmayacağız"cılar, %60 oyla, başkan olmak isteyeni başkan yaptırmadılar... Tamam mı... Peki seçimler ne için yapılır... Başkan yaptırmamak için mi, yoksa memleketi yönetecek bir çoğunluk sağlamak için mi...

Neler oldu bir hatırlayalım... Bir tarafta %40 bilmemkaç oy alan bir parti, öte yanda alaturka bir seçim ittifakıyla %60 civarında bir blok... Normal demokratik kültürü olan bir memlekette bu tablodan bir hükümet çıkar... Bizde çıkmaz...

 HDP seçim kampanyaları sırasında, bugün özlemini çektiğimiz ölümsüz dönemi birlikte becerdiği AKP ile hiç bir koşulda birlikte olmayacağını söyledi mi... Söyledi... Buna karşılık AKP de HDP'yi birlikte çalışmak için  öngörmedi... Dolayısıyla bu ikisinin bir hükümet kurma durumu imkansızlaştı... Aması maması yok... Bu ihtimal ortadan kalktı...

 Seçimde önce, "biz bu işi MHP ile bile yaparız" diyen HDP MHP ile konuşma aşamasına bile gelemedi ve MHP HDP'nin içinde olduğu bir çözümü hiç de parlamenter kibarlığa yer vermeyecek biçimde reddetti... Yani, HDP ve MHP'nin içinde olacağı bir çözüm de mümkün olmadı...

 MHP'nin AKP ile bir arada olma ihtimali ise, HDP'nin kesinlikle bir arada olmak istemediği AKP'nin "çözüm süreci"nde diretmesiyle mümkün olmadı...

 Yani, %60'lık blok'un kendi arasında memlekleti yönetecek bir  birliktelik yaratması mümkün olmadığı gibi, AKP ile MHP ve HDP'li hükümet formulleri de ortadan kalktı...

 Elde kalan tek  muhtemel çözüm AKP-CHP koalisyonuydu... Buna demokratik ülkelerde "büyük koalisyon" adı verilir ve oralarda temel olarak Hristiyan Demokratlarla Sosyal Demokratlar bizdeki gibi bir durumda gölgelerini aşıp "büyük koalisyonu" uzlaşma kültürüyle kurarlar... Almanya senelerdir böyle yönetiliyor... Ama burada sihirli kelime "demokrat" olmaktır... Yani Hristiyan parti de Sosyalist parti de her şeyden önce "demokrattır"...

 Türkiye'de ise, devlet kuran İttihat Terakkici İnönü "biz ortanın solundayız" dediği için kendisini sosyaldemokrat zanneden bir parti ve fitratında demokratlığın "D"si olmayan bir parti var karşımızda... Şimdi bunlar suçu birbirlerine atacaklar, basındaki ve buralardaki amigoları da papağan gibi karşılıklı birbirlerini suçlayacaklar... Benim işim olmaz bunlarla... Şuna bakarım... Hangi konularda anlaşamadılar... Türkiye'nin temel demokratikleşmesi sorunlarını çözecek programları tartışılar da onlarda mı anlaşamadılar... Hiç zannetmem... "Cumhurbaşkanının bulunduğu binaya gitmem"de başladı tartışma, sonra da "cumhurbaşkanıma söz söyletmem"de devam etti bu minval üzerine... Bir de baktık ki, emansipasyonunu tamamlayamamış bir %40 partisi, anayasal olarak hiçbir partinin üyesi olmayan seçilmiş Cumhurbaşkanı tarafından yönetiliyor hala... Neresi demokrat bu partinin...

Türkiye'nin tarihinde ilk kez ülkenin biraz olsun Batı Avrupa Birliği normlarında demokratikleşmesi için dinamiklerin buluştuğunu görmüştük ve uzunca bir süre de az da olsa umutlanmıştık... Hala objektif olarak buna inanmakla birlikte, çok açık, bu dinamiklerin iki ayağı da makası aça aça birbirlerine düşman hale getirildiler ve sonunda ülkeyi yönetilemez bir çıkmaza sürüklediler...

 Bir tarafta hala "tek adam partisi" hüviyetinden çıkıp bir "parti" olamayan AK Partisi; öte yanda yedi kocalı Hürmüz misali, PKK-KCK ve daha bilmemne isimli "vasileri" tarafından 80 milletvekiliyle politika yapamaz hale getirilen HDP... Buna bir de, son 50 senedir Türkiye'de ideolojik ve politik olarak taş taş üzeri koyup hiç bir şey becerememiş "sol" kırıntıların "devrim" rüyalarıyla Kürt hareketinin içine virüs gibi girmesini ekleyelim...

 Durum bu... Yeni seçim geliyor... Başladı "yaptırmayız", "ettirmeyiz" vaveylaları... Öte tarafta muhtarların bile bir ispiyon örgütü gibi çalışması özlemleri falan, falan... Eğer Türkiye'nin gerçekten demokratikleşmesini isteyenler, hangi cenahta olurlarsa olsunlar, akıllarını başlarına toplayıp, yukarıdaki noktaları değerlendirerek bu seçime girmezlerse, bizi hiç de iyi olmayan, can sıkıcı, üzücü ve sancılı günler bekliyor... Bu durumu iştahayla bekleyip ellerini ovuşturanlar seyrediyorlar koltuklarında... Hiç kimse başkasına bok atmasın... Seçimden önce de yazdım... "Tencere dibin kara, seninki benden kara"... Akıllar başlara toplanıp, düşmanlık ve kin yarışı değil, alaturka da olsa, görece bir demokratik seçim kampanyasını özlüyorum... Olur mu... Valla ben hala hayal kurabiliyorum...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar