Ural ATEŞER

SICAKLIK...
18.09.2015
2100

Türkiye'de Sivil Toplum Kuruluşu (STK) denen nesneler, bir kere kuruluş değil kurumdur coğunlukla... Bu ifadeyle denmek istenen kuruluşlara ise dünyanın her yerinde "Non Governmental  Organization -NGO" deniyor... Yani devletle, hükümetle ilişkisi olmayan örgütler...

Kanunla kurulmuş meslek odaları, Faaliyetleri kanunla tespit edilmiş kurumlardır... Türkiye'de ender rastlanan "vatandaş inisiyatifleri", "mahalle inisiyatifleri, bölgesel ya da yöresel "çevre inisiyatifleri" gibi birliktelikler hiç bir siyasi akıma, partiye ya da fraksiyona bağlı olmayan sivil toplum hareketleridir... Bunlardan birkaçı bu özelliklerini, koruyarak kuruluş haline gelirlerse, işte o zaman STK hüviyetini kazanırlar... Üyeleri ya da gönüllüleri biraraya gelme amaçları dahilinde, bazen şu, bazen de öteki siyasal kararı ya da faaliyetleri eleştirir ya da desteklerler...

Türkiye'de ise mesleki kurumlar dahil, sendikalar ve benzeri temsilciler hep bir siyasi hareket ya da partiye biat etmiş, onların yan kuruluşları gibi çalışmaktalar... Bunları Sivil Toplum Kuruluşu diye yutturanlar ise her renkten ve meşrepten siyasi hareketlerdir...

Mesela bu kurumlar "Gezi"yi mi destekledi... Haydaaaa bütün o cenah için STK'dır artık onların adı... Bu nitelikteki gruplar hükümetin işine gelecek bir hareketi mi desteklerler... Haydaaaa bütün hükümet karşıtı hareket ve kişiler bunların STK olmadığını, hükümet yalakası olduğunu öne sürerler... Bu kısır döngü, çocuk ölümlerini kendi tarafına yontan timsah göz yaşlarından başlar, "barış" adına yapılan  hareketlere kadar uzar... HDP yanlısı bir "barış" çağrısı mı yapıldı... HDPKK yanlıları için çok olumludur..., Yok HDP'yi içermeyen bir barış çağrısı mı yapıldı... Bunu yapanlar hükümet yalakalarıdır...

Bir avuç aydın demokrat ise bu cephelerden hiç birine biat edip hizmete girmediği için çırpınır durur...

Son günlerin "moda" çağrısı BARIŞ... Savaşın, çatışmanın ve kargaşanın odağı olanların bile ağzında bir "barış" çağrısıdır başını almış gidiyor... Hiç taraf tutmadan söylüyorum... Bunların tamamının ağzında barış kavramı kirleniyor... Bir taraf için barış çağrısı "Tayyibin  ve partisinin" yok olmasını içermelidir... Diğer taraf içinse barış çağrısı hiç bir şekilde "Kürt" unsur içermemelidir...

Bakar mısınız... Bir taraf "bayraklarınızı alın gelin" diyor barış yürüyüşü yapmak için, HDP eşbaşkanı ise, siz gelin Ankara'da toplanalım Cumhurbaşkanı'ın sarayına yürüyelim" diye karşılık veriyor...

Birileri de çıkıp,"yahu bayrak mitinglerine o zaman karşı çıkanlar nasıl oluyor da şimdi bayrak mitingiyle barış çağrısı yapabilir" demiyor... Herkes eline karanfiller alsın, güvercinler uçuralım ve Türkü'yle, Kürdü'yle, Ermeni'siyle, Laz'ıyla, Çerkezi'yle, Rum'uyla, velhasıl bu ülkenin tüm güzel mozaiğiyle barış için yürüyelim, biz Türkiyeyiz diyelim" demiyor... Varsa yoksa kendi projesi olmayana saldırmak... Dikkat edin... Öneri yok bu saldırı/eleştirilerde...

Ben diyorum... Bırakın bayraklarınızı evinizde... Bırakın birilerine nefret kusmayı... Bırakın PKK'ye, Cumhurbaşkanı'na, herhangi bir siyasi partiye karşı miting yapmayı... Bir gün, sadece bir gün bütün düşmanlıkları unutun ve gerçekten ülkede barış için biraraya gelin... Hiç bir şey kaybetmezsiniz... Getirin ölen delikanlıların, genç kızların yaralı analarını, kardeşlerini bir günlüğüne yanyana...Yine ne iseniz o kalırsınız... Ama hiç olmazsa sizden olamayan birileriyle bir kaç saat olsun kolkola girme fırsatı bulursunuz ve sıcaklık hissedersiniz...

Olmaz demeyin... Olmaz olmaz... Biraz hayal kurun... Noolur... Ben yetmişimde hala hayal kurabiliyorum... Bir deneyin... Hadi...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar