Ural ATEŞER

MARTILAR…
2.02.2015
2154

 Deniz her yerde aynı deniz değildir… Denizle insan ve hayat birleşmelidir… Kadıköy sahilinde, Adalara’da, hele de Boğaz’da gece karşıdaki ışık denizinin denizin sularında yansımasını seyretmenin zevkine değer biçilmez… Bunun değerini, senelerce İstanbul’dan ayrı yaşamak zorunda olanlar bilirler…

Kuzey Denizi’nin gri siyah suları, gece olunca zifiri karanlığa bürünür… Simsiyah bir boşluktur göz alabildiğine… Orada deniz olduğunu suyun kenarına gelince ancak fark edersiniz… Benim Elbe Nehri’ni ya da Ren Nehri’ni Kuzey Denizi’nden daha çok sevmem ve oralarda kıyılarda hele de uzun gecelerde Boğazı düşünmem boşuna değildi… Hatta belli noktalara dalıp, “ne kadar da Beşiktaş’a benziyor” dediğim, ya da Adalar’dan Dragos’u seyredermişim gibi hisse kapılıp heyecenlandığım noktalar vardı oralarda… Bir de martılar… Nehir boylarında sabahları canhıraç haykıran, süratle uçuşan martılar… Seneler böyle uzadı da uzadı ve ben İstanbul’u neredeyse her yerde görür hale geldiğimde otuz kocaman sene geçmişti…

Gecelerde, İstanbul’da denizin sularıyla Işık denizinin birleşmesi, her sene daha da çirkinleşen şehir siluetini saklar ve insanı bir rüya âlemine götürür…

Antalya’da yaşamaya karar verdiğimde, bana cazip gelen, bir Akdeniz, bir de martıları görebilme umuduydu… Antalya’yı tanıdıkça, bunlara, Falezlerin muhteşem görüntüsü ve onların ayaklarında Akdeniz’in Turkuaz sularının Falezleri yalayışı, bir de şehrin neresinden bakarsanız insanı kucaklayacakmış gibi yükselen, Toroslar’ın heybetli silueti eklendi…

İlk hayal kırıklığını, Antalya’daki ilk gecemde, beni misafir eden eski bir yoldaşın evinden denize bakarken yaşadım… Akdeniz, gece, Kuzey Denizi gibiydi… Zifiri bir karanlık, göz alabildiğine… Tek ışık yok… İçim sızladı açıkça… Hele sabah uyandığımda martıların haykırışlarını özlemem, onların gece boyu şahit oldukları heyecanları, şehveti anlatan haykırışlarının yokluğunu fark etmem benim için büyük şaşkınlıktı… Martılar yoktu koca Akdeniz’in bu kıyısında…

Ben ilk defa İstanbul’da, martıların özellikle sabahın erken saatlerindeki haykırışlarını, gecenin muhteşem sevişmelerini dedikoducu insanlar gibi birbirlerine anlatmaları olarak algıladım…

“MARTILAR…

Çok geç oldu, ben gideyim

dedi adam...

Gitmesen olmaz mı

dedi kadın...

Adam gitmedi...

Martlar bile

Sabahın ilk ışıklarında

koro halinde

sevinçliydiler... (2010)”

“MARTI ÇIĞLIKLARI

Martılar,

sevgililer gibidir bir bakıma...

Ada'nın,

Boğaz'ın,

Kadıköy'ün

martıları...

Bir ömür boyu

vapurlara refakat ederler de,

hiç kimse kendini onların yerine koymaz...

Hiç

Merak ettiniz mi, sabahları neden çığlık çığlığadır

martılar...

Geceyi nasıl yaşamışlardır da

sabahı çığlık atarlar...

Martılar

ve

onların sabahın şafağını yırtan çığlıkları,

bizim kan ter içinde sevişmemizin melodisidir...

Uzaklarda,

martısız sabahlarda,

anlarsın,

anlarsın da

çaresi yoktur artık... (2012)”

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar