Vahap COŞKUN
1 Ekim’de başlayan çözüm sürecinde işler rayında yürüyor. İktidar sözcüleri, PKK’nin fesih kongresini yakın bir tarihte toplayacağına dair peşi sıra sinyaller veriyorlar. PKK’den de bunları reddeden ya da sert bir karşıtlık içeren bir itiraz gelmiyor. Tabiatıyla kongrenin hazırlıklarının yapılması için güvenliğin sağlanması, kongreye Öcalan’ın liderlik etmesi ya da Öcalan’ın İmralı adasındaki koşullarının iyileştirilmesi gibi bazı talepler ileri sürülüyor.
Hepsi karşılanabilir bu taleplerin, öyle atla deve istekler olmadığından bir orta noktada uzlaşılabilir. Her iki tarafı da tatmin edecek ve süreci bir sonraki merhaleye taşıyacak mekanizmalar bulunur muhakkak. Çünkü Türkiye için PKK’nin silah bırakması, okyanusu aşmaya denk düşer, bu talepler ise dereden geçmek gibi. Herhalde okyanusu aşma hedefini önlerine koyan taraflar, başlarına gelen bunca hadiseden sonra, derede boğulmayacak basireti gösterirler.
PKK’nin silahlara veda etmesi, tarihin dönüm noktalarından biri olacak. Ancak Bahçeli’nin öncülüğüyle girişilen bu teşebbüse çeşitli nedenlerle muhalif olanlar, zaman içinde farklı tavırlar geliştirdiler. Önce, buradan müspet bir netice alınmayacağı söylendi. Bahçeli herkesin bildiği Bahçeli’ydi; onun el attığı bir işin hayırlara vesile olacağını düşünmek için insanın aklını peynir ekmekle yemesi gerekirdi. Kendilerine güvenleri tamdı; “Bir imkân olabilir, denemek lazım” diyenlere bakışları ise müstehziydi.
Lakin mevzu onların düşündüğünün tersi yönde aktı. Konu dallanıp budaklandı, iş ciddiye bindi. Çözüm patikasında somut adımlar atıldığında dil değişti ve bunun aslında pek de mühim olmadığı vurgulanmaya başlandı. “Zaten PKK’nin Türkiye’de hareket edecek hali yok” idi. “PKK silah bıraksa ne olur, bırakmasa ne olur!” minvalinde ifadeler dolaşıma sokuldu. Doğrusu değişen bir husus olmayacaktı, o nedenle yapılana çok büyük bir mana atfetmemek, olan-biteni abartmamak lazımdı.
Duvarda Asılı Silah
Oysa mesele öyle değil. Çünkü 41 yıldır devam eden bir çatışma var ve bu çatışma toplumu birçok yönden derinden yaraladı. Silahın insanlarda yarattığı menfi bir algı var. Dolayısıyla PKK silahlı varlığını devam ettirdikçe ve Türkiye’ye karşı silahlı mücadele iddiasından vazgeçmedikçe, silaha el atmasa bile bu algının değişmesi zor.
Keza silahla oluşan bir statüko da söz konusu. Devlet siyasi ve askerî yapılanmasını buna göre örgütledi; söylemini bunun üzerine kurdu ve sonu otoriterliğe varan her yolun taşını buna dayanarak döşedi. Duvarda asılı durdukça her an patlayacağı endişesi yaratan bir silah, yılar içinde kökleşen statükonun hayatiyetini sürdürmesinin en büyük aracı oldu.
İktidarlar geldi geçti ama her gelen iktidar baskıcı siyasetlerini silahın varlığıyla meşrulaştırdı. Son 40 yılda acı bir şekilde deneyimlendiği üzere bütün iktidarlar, PKK’nin silahını gösterip işaret edip bunun ülke için çok büyük bir tehlike teşkil ettiğine halkı ikna etmiş ve buna yaslanarak da hak ve hürriyet alanlarını daraltmış, hoşa gitmeyen talepleri bastırmış ve muhaliflere dünyayı dar etmiştir. Halkı korkutmak ve insanları özgürlüklerinden vazgeçer hale getirmek için PKK’nin silahını kullanmada, iktidarların çok mahir olduğu teslim edilmelidir.
Bütün bunlar göz önüne getirildiğinde PKK’nin silahlarını gömmesinin Türkiye için büyük bir anlam taşıdığı su götürmez. PKK’nin kendini feshetmesi Türkiye siyasetinde birçok taşın yerinden oynamasını ve oyunun yeniden kurulmasını sağlar. Evvelemirde, iç ve dış siyasette dört noktada bir değişimin yaşanacağı söylenebilir.
Ayı ile Dans
Birincisi, PKK’nin olmadığı yeni hal, Türkiye’nin bölge siyasetine doğrudan tesir eder. Bölgede yeni bir denge kuruluyor. Tarihsel arka planı olan devlet-dışı örgütler kuvvet kaybına uğruyor, vekil güçler sahadan çıkarılıyor ve çatışmalar doğrudan devletler arasında cereyan etmeye başlıyor. Dün Gürcistan’ı hedef alan Rusya, bugün Ukrayna’yı ateş tahtasına oturtuyor. Trump’ın idaresindeki ABD, bütün uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayarak sağdan soldan toprak istiyor. Hem de lafı hiç eğip bükmüyor, racon kesiyor, karşı çıkanı perişan edeceğini duyuruyor. İsrail, bir daha kolunu kanadını kıpırdatamasın diye Suriye’ye her geçen gün daha çok müdahil oluyor.
Devletlerin ve rejimlerin çöktüğü ya da çökme tehlikesiyle yüz yüze geldiği bu manzara, bütün devletleri kendi içinde güçlü olmaya mecbur ediyor. Güçlü olmak, yaralarıyla yüzleşmek, onlara çare bulmak ve bunun için irade ortaya koymakla mümkün. Türkiye açısından bu, PKK sorununu çözmek ve bölgesel düzeyde Kürtlerle ittifak kurmak manasına geliyor.
Kürt meselesinin varlığı, Türkiye’nin bölge siyasetinde en zayıf tarafını oluşturuyor. Çünkü Ankara, bölgedeki her gelişmeye daima Kürtlerin kazanımı ve kaybı üzerinden bakıyor. Ve çoğunlukla da Kürtlerin kaybına yatırım yapıyor. Bu da Türkiye’nin bölge siyasetini son derece öngörülebilir kılıyor. Mesela Türkiye’nin tansiyonunu zıplatmak isteyen bir ülke, hemen Kürtlerle ilgili bir açıklama yayınlıyor.
PKK’nin silah defterinin kapanması ve Kürtlerle işbirliği kurması, Türkiye’nin bu zaafını giderir. Türkiye artık bölgeye baktığında dikkatini sadece PKK’ye ya da Kürtlere vermez, sahnedeki diğer aktörleri ve dinamikleri görür ve siyasetini bunları hesaba katarak belirler. Bu da Türkiye’nin hareket alanının genişlemesini, daha esnek ve opsiyonları daha geniş politikalar izlemesini sağlar.
İkincisi, PKK’nin silahları terk etmesi Türkiye’nin ABD ve Batı ile olan münasebetlerini de etkiler. Çünkü bilhassa 2015’ten bu yana Türkiye ile ABD ve AB arasında sert rüzgârların esmesinin başlıca nedeni de PKK idi. PKK’nin ABD desteğiyle Suriye’de hatırı sayılır bir alanı kontrol edecek bir güce erişmesine Türkiye radikal bir tepki gösterdi ve ABD’ye karşı Rusya ile pozisyon aldı.
Oysa Türkiye, hiçbir vakit Rusya’nın niyetlerinden emin olmamış ve tarih boyunca hep bu devlete karşı tetikte durmuştu. Bir ayı ile dansa kalkıldığında dansın ne zaman biteceğine ayının karar verdiğini, Türkiye yakinen biliyordu. Silah külah işlerinin sona ermesi, Türkiye’yi bu sancıdan kurtarır ve ABD ile ilişkileri düzene sokar. Keza Kürt meselesinin çözümü için demokratikleşme adımlarının atılması, Türkiye ile AB arasında açılan mesafeyi de azaltır.
Yeniden Atılan Zarlar
Üçüncüsü, Türkiye’nin hâlihazırdaki siyasi tablosunu dönüştürür. DEM Parti, 2013-2015 çözüm sürecinin rafa kaldırılmasından sonra iktidara karşı keskin bir tavır aldı ve muhalefet blokunun etkin bir parçası oldu. 2018’den itibaren yapılan yerel ve genel seçimlerde, bazen doğrudan bazen de dolaylı olarak muhalefeti destekledi. İki neticesi oldu bunun: Bir taraftan, iktidar Kürt seçmenlerden uzaklaştı. Diğer taraftan da DEM Parti’nin koşulsuz bir şekilde muhalefetin yanında durması, muhalefeti “Başka seçenekleri yok, Kürtler bize mecbur” duygusuna soktu.
Silah gündemden kalktığında, iktidarın da muhalefetin de Kürtlere dönük bakış açılarını yenilemek zorunda kalacakları izahtan vareste olsa gerektir. Başarı ile tamamlanan bir süreç, iktidara Kürtler ile arasındaki makası kısmen de olsa kapatma şansı verirken muhalefeti de Kürtleri yanlarında tutmak için daha çok çaba sarf etmeye yöneltir. Silahın olmadığı bir vasatta siyasette zarlar yeniden atılır; hem iktidarın hem de muhalefetin daha yaratıcı ve daha esnek olmaları icap eder.
Dördünüsü ve en mühimi, PKK’nin silah bırakması, Türkiye’de rejimin karakterini de değiştirir. Kürt meselesi ve bununla bağlantılı olarak silahın ve çatışmanın varlığı, Türkiye’de otoriter bir siyasete, istikrarsız bir ekonomiye, kısır bir diplomasiye ve hak ve hürriyet dozu düşük bir hukuka sebebiyet verir. Bir başka ifadeyle, bu rejimin özgürlük ve refahta yetersiz kalmasının da, zora başvurmada abartmasının da kaynağında bu mesele yatar.
Silah devre dışı kaldığında; siyaseti baskıcı kılan, iktisadi hayatı kırılganlaştıran ve hukuku güdükleştiren en önemli faktör tasfiye edilmiş olur. Gayri-hukuki ve anti-demokratik tasarruflar, silahın olmadığı bir zeminde halka, bugün olduğu gibi, kolayca kabul ettirilemez. Silahın yokluğu rejimin yerleştirildiği çerçeveyi dağıtır ve rejimi yeniden tanımlanmaya icbar eder.
Ezcümle bu süreç, öyle dudak bükülecek veya gündelik birtakım hesaplar uğruna kıymetten düşürülecek bir süreç değil. Aksine hepimizin hayatına değecek bir potansiyel barındırıyor. Gerçekten “tarihi” sıfatını hak eden bir süreçten geçiyoruz. Bu kez fırsatı kaçırmamalı, olası tehlikeleri bertaraf etmek için sorumlulukla davranmalı, süreci kazasız belasız ilerletmeli ve başarıyla sonuçlandırmalıyız.
Zira barış ile taçlanan bir başarı hepimize iyi gelecek.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları









































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.10.2025
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025