Vahap COŞKUN
Serbest Fırka’nın kurulmasından kısa bir süre sonra yerel seçimlerin zamanı gelir. Partinin bazı ileri gelenleri, kuruluşlarının üzerinden çok süre geçmediğinden bahisle bu seçimlere katılmamak taraftarıdır. Onlara göre partinin kuvvetlenmesi için daha vakte ihtiyaç vardır; bir yıl sonraki seçimlere daha güçlü girmek adına biraz daha beklenmesi doğru olacaktır. Fakat arkadaşı Fethi Bey’e muhalif bir parti kurmasını söyleyen Mustafa Kemal, aynı zamanda o partinin seçimlere katılmasını da istemiştir. Nihayetinde parti seçimlere girer.
Serbest Fırka kurulmasının akabinde büyük bir halk ilgisine mazhar olur. Her yerde partinin şubeleri açılır, Cumhuriyet Halk Fırkasından (CHF) şikâyet edenler parti saflarına yoğun katılım gösterir. İlgi sandıklara da yansır ve birçok yerde SF, CHF’yi geride bırakır. Lâkin CHF, elinde tuttuğu devletin tüm kudretini kullanarak sandıklara müdahale eder, oyları değiştirir. Sandıklar açıldığında seçimi CHF’nin kazandığı ilan edilir ama buna kimse inanmaz. İnanmayanların başında Mustafa Kemal gelir.
Jandarma partisi
Mustafa Kemal bir sabah emrindekilere seçimlerin nasıl gittiğini sorar. Cevap beklediği gibidir: “Her tarafta partimiz kazanıyor efendim.” Bir müddet düşünceye daldıktan sonra ise “Hayır” der. “Partimiz kazanmıyor; idare, polis ve jandarma partisi kazanıyor. Memleket rejiminin selameti bu yoldaki politika kazançlarında olmaz.”
Yani Mustafa Kemal de seçimlerin zor, baskı ve hile ile alındığının farkındadır. Lâkin buna müdahale etmez. Hattâ bizzat kendisi bu neticeyi tahkim edecek bazı faaliyetlerde bulunur. Misal, Samsun hadisesidir (*). Samsun’da belediye başkanlığını SF’nin adayı kazanır. Çünkü Samsun’da Vali Kazım Paşa’nın inisiyatifiyle seçimler hür bir ortamda cereyan eder ve CHF mutlak bir mağlubiyet alır. Mustafa Kemal bundan ötürü valiye büyük bir kızgınlık duyar; seçimde ortaya çıkan tabloyu şahsına yönelik toptan bir muhalefet sayar.
Seçimler biter, SF kapatılır, Mustafa Kemal yurt gezisine çıkar. Önce Sivas’ı, ardından Samsun’u ziyaret eder. Onuruna verilen yemekte belediye başkanını göremeyince kızgınlıkla onun nerde olduğunu sorar. Başkan bulunup getirilir ve sofraya oturtulur. Mustafa Kemal, onu sol tarafına alır ve aralarında biraz sonra olacakları haber veren bir konuşma geçer:
- Ne o! Reis Beyefendi! Yoksa rakı günah diye içilmiyor mu?
- Hayır, efendim, yemek yemiş bulundum da!
- Ya! Demek bizim geleceğimizi bilmiyordunuz, öyle mi?
- Yok, efendim; teşrifi devletinize bütün halkla beraber bendeniz de muntazırdım.
- Şu halde beraber yemek yiyebileceğimizi düşünebilirdiniz.
- Evet, efendim, bendeniz de o şerefe nail olmak ümidinde idim; fakat çağrılmadım.
“Halka karşı mahcup olamam”
Bunun üzerine Mustafa Kemal, başkanı yemeğe çağırmadığı için önce valiyi azarlar. Ardından söz döner dolaşır, SF’ye gelir. Mustafa Kemal, SF’yi nasıl kurmaya karar verdiğini anlatır. Ancak sonraları SF’nin kendisinden beklenenleri yerine getiremeyeceğini ve ülkedeki gerici-devrim karşıtı güçlerin SF’den istifade edeceğini gördüğünü belirtir ve SF’yi bu yüzden lağvettiğini açıklar. Sonra da Başkan’a döner:
- Şimdi, reis Beyefendi, zat-ı aliniz de artık feshedilmiş olan bir fırkanın belediye reisi olarak vazifenize devam etmek istemezsiniz, değil mi? İstifa ediniz, yeniden intihap yapılsın, belki gene zat-ı aliniz seçilirsiniz.
Fakat başkan, Paşa’nın emir içeren talebine “olur” vermez:
- Bendeniz, Paşam, SF’yi tanımıyorum. Reisliğe de o partinin namzedi olarak seçildiğimi kabul etmiyorum. Bu intihap, halkın şahsa karşı bir itimadı şeklinde tecelli etmiştir. Mesele, sırf seçimin serbest olmasından ibarettir. Eğer bu vaziyette itiraz edersem halkın bu teveccüh ve itimadına küfranı nimette bulunmuş olurum. Eğer bendenizin bu işte kalmam arzu buyurulmuyorsa hükümetin elinde kuvvet vardır. Şurayı devlet vardır. İntihabı fesh eder. Bendeniz de o zaman halka karşı mahcup vaziyette kalmam.
“Her şeyden evvel terbiyesiz!”
Başkanın beklenmeyen çıkışına bir karşılık vermez Mustafa Kemal ve “Düşündüğünüz doğru! Arzu ettiğiniz gibi olsun” der ve sohbetin yönünü başka konulara çevirir. Muhabbetin koyulaştığı ve kadehlerin sıklaştığı bir anda başkan -- yarın görülecek mühim işleri olduğundan bahisle -- Mustafa Kemal’den izin alır ve saygıyla masadan kalkar. O çekip gittikten sonra Mustafa Kemal, valiye patlar:
- Vali Paşa Hazretleri! Belediye Reisi seçtiğiniz bir adamın yaptıklarını gördünüz mü? Her şeyden evvel terbiyesiz! Şehirlerine misafir geliyoruz, soframıza yemek yiyerek geliyor, içki ikram ediyoruz, içmiyor. Sonra da Reisicumhur sofrasında, biz kalkmadan kalkıp def olup gidiyor. Reisinizin hareketlerini beğendiniz mi?
Mustafa Kemal’in kızgınlığı geçmez. O gece sabaha kadar sofrada başkan konuşulur.
Peki, “sonuç ne oldu?” derseniz, olan şu: İki gün sonra, Mustafa Kemal ile birlikte seyahat eden Mülkiye Müfettişi Necati Bey, valiyi görevden alır. Belediye seçimleri feshedilir ve seçimlerin yenilenmesine karar verilir.
“Emir demiri keser”
Seçimle işbaşına gelen bir belediye başkanına müdahale etmek, demokratik açıdan büyük bir sorun. Elle tutulur bir gerekçe göstermeden, seçilmiş birini arzusu hilafına görevinden uzaklaştırmanın kabul edilebilir bir tarafı bulunmuyor. Keza “belediye başkanları kendi istekleriyle istifa ettiler” deyip halkın zekâsıyla dalga geçmenin de bir âlemi yok.
Fakat bugün için daha büyük bir sorun var: O da yorulmadıklarını ve gayri hukuki bir işleri ya da bağlantılarının olmadığını söyleyen belediye başkanlarının, kendilerini o makamlara getiren halkın iradesini savunamamalarıdır. Tek Parti baskısı altında dahi selefleri kendilerini seçen halkın oylarına sahip çıkarken, bugün benzer bir muameleye tabi tutulanların “emir demiri keser” diyerek kendilerinin dahi inanmadığı yapmacık bir dâvâ edebiyatına sarılmalarıdır.
Yazık!
NOTLAR
Samsun hadisesi için bakınız: Süreyya İlmen: Zavallı Serbest Fırka, Derin Tarih Yayınları, 2015, s. 76-78.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025