Yalçın ERGÜNDOĞAN
Hatırlayanlarınız olur mutlaka. 2005 yılındaydı. FBI , ABD'nin karşılaştığı en büyük tehlikenin, çevreciler ve hayvan hakları savunucuları olduğuna ilişkin bir alarm vermişti.
ABD'nin genel anlamda 'terörist' eylemlerden, El Kaide gibi yabancı yapılanmalar dışında çevreci ve hayvan hakları grupları gibi sivil toplum kuruluşlarını sorumlu tutması o dönemde, Senato'daki Çevre ve Sosyal Hizmetler Komitesi'nin şaşkınlığına ve tepkisine neden olmuştu. Suçlamaları yapan FBI yetkililerinin en çok üzerinde durduğu gruplar; yaşam savunucusu çevre örgütleri, ABD merkezli Hayvan Kurtuluş Cephesi 'Animal Liberation Front' (ALF) ve Dünya Kurtuluş Cephesi ‘Earth Liberation Front’ (ELF) olmuştu.
FBI yeni raporlarında da, bu “tehlikenin” altını çiziyor mu henüz bilmiyorum. Ama bildiğimiz şey çok açık. Tüm canlıların yaşamı, büyük bir küresel saldırı ile karşı karşıya.
* * *
Geçtiğimiz hafta da, TC. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "2017 Yılı Elektrik Yatırımları Toplu Açılış Töreni"nde yaptığı konuşmada nükleeri ve “milli kömür”ü savundu. Genelde yaptığı gibi, bu kez de çevrecileri hedefine oturtarak; "Şimdi nükleere giriyoruz. Nükleer de birilerini rahatsız ediyor. Rahatsız olsanız da olmasanız da biz nükleer enerjiyi de yapacağız" dedi.
Oysa “milli” de olsa, “gayrı milli” de olsa genel olarak dünya fosil yakıtların kullanımını da “nükleer”i de terk ediyor. Tabii güçlü bir nükleer lobi halâ faaliyette ve görünür gerçeklerin üstünü örtmeyi, perdelemeyi, tehlikeyi gizlemeyi beceriyor. Ya da bu becerilerini sergileyebilecekleri Türkiye gibi ülkeler bulabiliyor…
Kömür kullanımı meselesinde, Çin’den ABD’ye, Hindistan’dan İngiltere’ye dünya kömürden vazgeçti. Greenpeace (Yeşil Barış)’in CoalSwarm ile birlikte hazırladığı rapor; tüm dünyanın hızla kömürlü termik santrallerden uzaklaştığını gözler önüne seriyor.
Rapora kaynaklık eden araştırmaya göre; “2010’dan bugüne kömürlü termik santral işleten ya da inşa eden 1675 şirketin 4’te 1’i sektörden çekildi. Bir başka deyişle 370 kömürlü termik santral -Türkiye’nin ihtiyacı olan enerjinin yaklaşık 6 katı- emekliye ayrıldı ya da projeler hiç hayata geçirilmedi.”
NÜKLEERİN NE BOMBASI, NE DE ENERJİSİ!..
Nükleer ise; çok daha vahim. Bakın, daha çok yeni bir olay. Tüm canlıların yaşamı ve sağlığı açısından tehlikeli (Rutenyum-106) radyoaktif izotop içeren bulutlar, geçtiğimiz aylarda İstanbul ve Trakya bölgesinin üzerinden geçerek Avrupa’ya ulaşmış.
Bulutların izlediği güzergahın haritası yayınlanınca bu bulutların, üzerimizden geçtiğini öğrenmiş olduk. 29 Eylül tarihinde ilk önce İtalya, Avusturya ve Almanya’da tespit edilen, ardından 6 Ekim’de Fransa Nükleer Güvenlik Enstitüsü (IRSN) tarafından doğrulanan ve 1986 yılında yaşanan Çernobil faciasında olduğu gibi paniğe yol açan aşırı dozda radyasyonlu bulutların, büyük olasılıkla Rusya kaynaklı olduğu sanılıyor.
Rusya Meteoroloji Dairesi’nin ölçüm verilerine dayanılarak hazırlanan ve Rus basını tarafından kamuya duyurulan raporda yer alan haritada, en yüksek radyasyon Eylül ayı ortalarında ilk önce Rusya’nın Ural dağları doğusundaki Çelyabinsk ile Ozersk kasabalarında tespit edilmiş. (Bu iki kasabada Rusya’nın nükleer atıklarını işlemden geçirdiği “Mayak” adlı iki fabrikası bulunuyor.) Ardından Rusya’daki bir dizi şehir ve kasaba üzerinden geçerek Karadeniz kıyısına gelen radyasyon yüklü bulutlar doğrudan İstanbul Boğazı’na yönelmiş. Rüzgârın yönü değiştiği için Akdeniz istikameti yerine Trakya bölgesine dönüş yapan bulutlar buradan sırasıyla Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Hırvatistan üzerinden İtalya, Avusturya ve Almanya’ya kadar ulaşmış…
Türkiye’de herhangi bir kurumdan ve yetkililerden ne bir açıklama ne de bir uyarı henüz yapılmış değil tabii ki.
Bu yakın örnekte de görüldüğü gibi nükleer; çevre, canlı yaşamı ve tabii insanlık adına göze alınamayacak kadar büyük bir tehlike.
Nükleer ile elde edilen enerji, şu anki dünya çapındaki verilere göre; ‘yenilenebilir enerji’lerden daha az enerji üretiyor. Bu gerçeği fark eden gelişmiş ülkeler hızla nükleeri terk ediyor. Görünen o ki; önümüzdeki yıllarda nükleer enerjinin payı daha da azalacak.
Çernobil ve Fukuşima felaketlerinden sonra pek çok gelişmiş ülke santrallerini kapattı ve de yeni santraller için hazırladıkları planları iptal etti.
Oysa, Türkiye'de 3 nükleer santral planlanıyor. Türkiye, rüzgâr ve güneş toplam potansiyeli açısından Avrupa'da birinci sırada. Greenpeace verilerine göre; Türkiye bu potansiyelin yüzde 1'ini bile kullanmıyor.
Bir nükleer santralin kurulmasına karar verildikten sonra tamamlanması ortalama 10 yıl sürüyor. Üretime başladıktan ortalama 40 yıl sonra ise artık tükendiği için yine oldukça masraflı olan kapanma ve söküm süreci başlıyor.
Bir de, Nükleer enerji sadece elektrik üretebildiğinden ısınma ve ulaşım gibi taleplere de cevap veremiyor.
Oysa yenilenebilir enerjilerin hem kurulum süresi çok daha kısa hem de çok daha fazla istihdam yaratıyor.
Greenpeace (Yeşil Barış)’in, Avrupa Yenilenebilir Enerjiler Konseyi'yle [EREC] birlikte hazırladığı ‘Enerji [D]evrimi’ raporuna göre; Türkiye 2020 yılında daha az maliyetle 17 nükleer reaktörün üreteceği elektriği rüzgar ve güneş gibi temiz kaynaklardan sağlayabilir. 2050 yılına gelindiğinde ise, birincil enerji talebinin (yani ulaşım, ısınma, elektrik, sanayi üretim dahil tüm enerji ihtiyacının) yüzde 59,4'lük kısmı yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşılanabilir.
Bu gerçekler ortadayken, yerel ya da küresel alanda hedefe oturtulmuş olsalar da; yaşam savunucularının nükleerin “ne bombası, ne de enerjisi”, “rüzgâr, güneş bize yeter!” demekten vazgeçmeleri beklenemez elbette.
DOĞAYLA SÖZLEŞME
Küresel saldırıya, küresel mücadeleyle yanıt vermek gerekliliği üzerine düşünenlerden, bir yaşam savunucusunun önerisini de, bu vesile ile yeniden hatırlamakta fayda var.
Ünlü, çağdaş bir Fransız düşünürü olan Michel Serres, ‘Toplum Sözleşmesi’ ile biçimlendirilen insan topluluklarının yaşadığı dünyaya bu sözleşmenin artık yetmediğini, yetersiz kaldığını ifade ediyor. Bu yetersizliği gidermek için de yeni bir sözleşmenin gerekliliğinin altını çiziyor. “Doğayla, kendimiz ve gezegenimiz için dürüstçe bir ‘sözleşme’ imzalayabilir miyiz?” diye de soruyor.
Yayınlandığı yıllarda düşünce dünyasında büyük yankı uyandıran “Doğayla Sözleşme (Contrat Naturel)” kitabında M. Serres, insan türünün kendi türünün de sonunu hazırlamakta olduğuna vurgu yaparak şunları ifade ediyor.
O halde, bu konularda kullanıp durduğumuz çevre sözcüğünü unutun gitsin. Bu sözcük biz insanların , evrenin göbeği, doğanın efendileri ve sahipleri olan bizlerin, çevremizde dönüp duran şeyler sisteminin merkezinde durduğumuzu varsayıyor. Bu, dünyanın merkezine yerleştirilmiş Yeryüzünün (bizi temsil ettiği nasıl düşünülebilir?) narsizmimizi, bizi şeylerin merkezine ya da mükemmel tamamlanmışlıklarına yükselten o hümanizmacılığı yansıtan bitmiş bir çağı anıştırıyor. Hayır. Yeryüzü düşleyemediğimiz atalarımız yokken de vardı, bizler bugün olmasak da var olabilirdi ve olabilecek, çocuklarımızdan bir teki bile olmaksızın, yarın da, çok daha sonra da var olacak; oysa biz onsuz var olabilemeyiz. Öyle ki şeyleri merkeze, bizi de onların çevresine ya da daha iyisi, onları her yere bizi de, tıpkı asalaklar gibi, onların bağrına yerleştirmek gerekiyor.
Bakış açısındaki değişiklik nasıl ortaya çıktı? İnsanların gücüyle ve insanların tutkusu adına…” Ve M. Serres toplum sözleşmeleri, anayasalar gibi; bir de doğayla sözleşme yapılmasının gerekliliği üzerine yüksek sesle düşünüyor ve sorular soruyor:
“Ortak yaşam hukuku karşılıklıkla tanımlanır: Doğanın insana verdiğince, insan da, bir hukuk öznesi haline gelmiş olan doğaya vermek zorundadır. Bilgilerimizi edindiğimiz bilimlerimizin nesnelerine örneğin, karşılık olarak ne veriyoruz? Oysa eskiden,çiftçi emeği sonucu birkaç meyvesini kopardığı toprağa olan borcunu, ona karşı gösterdiği ilgisiyle, güzellik olarak ödüyordu. Dünyaya neyi geri vermek zorundayız. İade programlarımıza ne yazmalı?..”
“Dünyayı esirgemek için aramızdaki barışa ve kendimizi esirgemek için dünya ile barışa karar vermek zorundayız…” (Doğayla Sözleşme, Michel Serres, Yapı Kredi Yayınları.)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.12.2019
3.02.2019
26.11.2019
4.01.2019
29.10.2019
8.07.2019
8.07.2019
3.06.2019
4.02.2019
28.01.2019