Yasin AKTAY
Avrupa demokrasisinin krizi, basitçe ve kısaca şöyle tanımlanabilir. Demokrasinin işleyişi giderek Avrupa’yı Avrupa yapan değerlerden koparacak şekilde işliyor.
Gerçi “Avrupa’yı bugünlerde Avrupa yapan” desek belki daha doğru olur. Çünkü aslında Avrupa’yı tarihte bir çatı altında toplayan değerler çok da demokratik, insancıl, evrensel, insan haklarına dayalı değerler olmamıştır. Hatta daha ileriye gidelim, aslında tarihte, 19. yüzyıla kadar Avrupa’yı bir çatı altında toplamış olan tek konu İslam karşıtlığı olmuştur.
İslam karşıtlığı ya dini bir temelde Avrupa’ya Haçlı kimliğini hatırlatmış, o kimlik etrafında bir bağnazlığı harekete geçirmiş ve bu bağnazlık Avrupa’nın kurucu kimliği haline gelmiştir. Bu kurucu kimliğin dünyaya herhangi bir insancıl mesaj veya proje taşıması hiçbir zaman mümkün olmamıştır.
Bugünlerde demokrasinin işlediği en önemli kanalı seçimler olarak alırsak, hangi Avrupa ülkesinde ne zaman bir seçim olsa oralarda yabancı düşmanlığı, İslamofobi ve içe kapanmacılığın çok daha fazla prim yapmaya başladığı görülüyor. Aydınlanma çağından beri bir yanıyla dış dünyaya demokrasi ve insan hakları satan Avrupalılar bir yandan da sömürge tecrübeleriyle dokundukları dünyayı kurutan, onu insanlıktan mahrum bırakan bir vahşet tarihine sahipler.
Buna rağmen Avrupalıların, arkalarında hiçbir bagaj yokmuş gibi konuşup evrensel insani değerlerin kaşifi gibi davranmayı çok iyi bildiklerini kabul etmek gerekiyor.. Bu pişkinliği bugüne kadar başarabiliyor olmalarını şimdilik sahip oldukları ama giderek tükenmekte olan güçleriyle açıklayabiliyoruz.
Seçimler Avrupa’nın o bastırdığı ırkçı yüzünü gizleyemediği, makyajını döken sıkıntılı süreçlere dönüşüyor. Almanya’da 24 Eylül’de gerçekleşecek olan seçimler bu sıkıntılı sürecin tek örneği değil elbet. Ama bu seçimlerde taraflar arasındaki bütün tartışmaların en önemli konusu neredeyse Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan olmuş. Aslında Almanya’nın bir sürü sıkıntısı var, bir seçimde seçmenin sorgulayabileceği ve tartışma konusu yapabileceği, partiler arasında kimin daha iyi çözüm bulabileceği hususunda değerlendirme konusu olabilecek bir sürü konu var. Ama bütün bu sıkıntıların hepsini bir kenara bırakmış siyasiler Türkiye’yi tartışıyor, Erdoğan’ı eleştiriyorlar. Gerçekten de dışarıdan bakan biri Erdoğan’ın Alman seçimlerinde bir taraf olduğunu sanacak, zira herkesin rakibi Erdoğan ve herkes ona cevap yetiştirmeye çalışıyor.
Bütün kanalların ortak yayın yaptığı, Sosyal Demokrat Parti’nin lideri Schulz ile Hıristiyan Demokrat Parti lideri Şansöyle Merkel’in canlı olarak yaptıkları tartışmanın neredeyse ana konusunun Erdoğan olması, Almanya’nın mevcut gerçekliğiyle ne kadar örtüşüyor? SPD lideri olan Schulz’un Avrupa’nın sosyal demokrasisi adına halkına vaat ettiği şeyin, sonu ırkçılık olan bir Türkiye karşıtlığı olmasından ne umabilir? Popülizm her zaman demokrasilerin en büyük handikaplarından biri, ama bu popülizmin konusunun ırkçılık olması ve sağcısıyla solcusuyla bütün siyasi partilerin popülizm konusu olarak Türkiye ve İslam karşıtlığında birleşebilmeleri, Avrupa’daki sorunun sanılandan çok daha derinde olduğunu gösteriyor.
Almanya’da hem CDU hem de SPD’nin İslam ve Türkiye karşıtlığı temelinde birleşmeleri ve birbirleriyle adeta bu konuda yarışa girmelerinin toplumda İslam nefretinin ciddi bir karşılığı olduğuna dair bir beklentiye dayanıyor elbet. Ama gerçekten de bu ne kadar doğrudur? İdeolojik popülizm konuları bazen halkın duygularının yanlış anlaşılmasına dayanabiliyor. Halk kendisini gerçek sorunu çözüm beklerken bu tarz ideolojik tutumlara daha mı fazla rağbet ediyordur? Bu sorunun her toplumda ve her zaman aynı cevabı olmaz Doğrusu Almanya’da bugün Türkiye karşıtlığının bir ideolojik karşılığı olabilir ama ne kadar olursa olsun insanlara bütün meselelerini unutturacak kadar olmamalı.
Aslında bugün bu akılla hareket eden Alman siyasetçilerinin yönettikleri ülkenin ekonomisine hakim olan akıldan bu kadar uzak olmaları da ciddi bir soru işareti ortaya koyuyor.
Dünyada kârdan başka bir amaç gözetmeden hareket eden büyük Alman firmaları kendi devletlerinin ideolojik tutumlarından ve siyasi telkinlerinden hiç etkilenmeden, bu telkinleri hiç umursamadan yollarına devam ediyorlar.
Alman demokrasisinin krizinin patlak verebileceği noktalardan birisi de tam burasıdır. Almanya’nın iş dünyasına hakim olan rasyonellik, politikacılarından giderek sakıt olabiliyor. Almanya’da devlet kendi iş ve yatırım dünyasının beklentilerine cevap vermek yerine Türkiye’yi ve Müslümanları hedef alan ideolojik tartışmalarla vakit kaybetmiş oluyor.
Türkiye’yi kendi başarısızlıklarının günah keçisi haline getirip kendi sorumluluklarını üzerlerinden atmış oluyorlar. Böyle yaptıkça da Alman ve Avrupa toplumunun asıl motor gücü olan sanayi ile aralarındaki bağ kopuyor.
Avrupa’da siyasiler istedikleri kadar Türkiye’nin AB’ye girişi hususunda isteksiz davransınlar. Alman iş dünyası Türkiye’yi fiilen AB’ye almış durumda. Daha doğrusu, Türkiye ile Avrupa arasında iş dünyası noktasında çoktan bütünleşme gerçekleşmiş durumda. O yüzden Türkiye’ye rest çekmek istediğinde bu resti ilk açığa düşüren bizzat Alman iş çevreleri oldu.
Seçimler Almanya’yı Avrupa’nın bugünkü değerlerinden hızla kopmasını beraberinde getiriyor. Yoksa, mevzu artık Türkiye değil.
Zaten Türkiye’yi dahil etmeyi başaramamış bir AB projesi başlıbaşına AB’nin kendini, iddialarını, projesini gerçekleştirme konusunda kendi iflasını duyurmasından başka bir anlama gelmiyor. Fiilen, sahada, ekonomik alanda gerçekleşen bu bütünleşmenin siyasilerin engellerine takılması, siyasetin gelişmelerin çok gerisinde olduğunu gösteriyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019