Yasin AKTAY
Barış Pınarı ile birlikte Suriye’de yeni bir durum oluşmuş oldu ancak bu durum henüz tam bir istikrara kavuşmuş değil. Aslında bir bakıma Suriye’de kalıcı bir çözümde karar kılınmasına kadar istikrara kavuşmaması da çok normal. Nihayetinde Türkiye’nin operasyonu da akut hale gelmiş bazı sorunların acil çözümüne dönük bir adım. Ancak bu operasyonun kendisinin Suriye’de dengeleri yeniden belirlemiş olduğu muhakkak.
Türkiye’nin operasyonunun belirlenmiş iki temel bir de uzun vadeli stratejik amacı vardı.
1. Kendi sınırlarını fiilen vaki olan gerçek bir tehdide karşı korumak.
2. Suriye içindeki göç dalgalarının sürekli Türkiye’ye uzanan göç dalgalarını Suriye içinde karşılamak ve bu arada Türkiye’de bulunan Suriyelilerden isteyenlerin kendi ülkelerine dönebilecekleri uygun, güvenli bölgeler oluşturmaktı.
3. Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak, Suriye’yi Suriye halkına bırakacak zeminin kaybolmasını engellemek ve ülkede iç barışı tehdit edecek oluşumları engellemektir.
Türkiye’nin kendi sınırlarını korumak ve kendisine yönelen tehditleri önlemek gibi son derece haklı bir sebeple yaptığı operasyonun haklılığını sorgulayanlara karşı halihazırda Suriye’de bulunanların orada nelerle meşgul olduklarını karşılaştırmalı olarak sormak mukadder hale gelmiştir. Suriye’de halihazırda kim ne yapıyor ve gelecek için nasıl bir Suriye planı var?
Bu sorular açısından bakıldığında Suriye’de kimin varlığının hangi düzeyde bir meşruiyeti olduğu veya olmadığı da açıkça görülür. Bu manzaradan bakıldığında peşin peşin söylenmesi gereken ilk şey Suriye’de sadece Suriyelileri düşünerek, Suriye’nin toprak bütünlüğünü dert ederek, Suriye’yi sadece Suriyelilere bırakmayı düşünerek bir çözüm önerebilen, pratiğiyle bunu ortaya koyan Türkiye’den başka kimse yok.
Tek tek gidelim isterseniz.
Esed’in bütün Suriye halkını bir arada tutma kabiliyeti kalmamıştır. Kendi halkını katlederek, kendi tarihi, kültürel, güzelim şehirlerini yakıp yıkarak, kendi halkına karşı bir savaş açmış biri olarak Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruma şansı kalmamıştır. Bu zalim idareden istikrarsızlık, parçalanma, güvensizlik, katliam, en kaba insan hakkı ihlallerinden başka bir şey sadır olmaz. Halihazırda da Suriye’de düşündüğü Rusya ve İran desteğiyle elinde tutabildiği alanlarda en baskıcı yöntemlerle iktidarını sürdürebilmekten başka bir şey yok.
Rusya’nın kendi halkını katleden bu diktatörü koruyarak onun suç ortağı olmanın ötesinde, Suriye halkını bir bütün olarak düşünme ufku ve niyeti olmadığı gibi Suriye ile ilgili kendi özel çıkarları öneliklidir. Burayı kendi nüfuzunun bir genişleme alanı ve üssü olarak değerlendiriyor ve bu ne kadar masum insanın hayatına, sistematik insan hakkı ihlaline mal olursa olsun umurunda değil.
İran da Suriye’yi sadece kendi siyasi nüfuzunun bir genişleme alanı olarak görüyor. Siyonizme karşı bir cephe olarak görse de Suriye’deki istikrarsızlığın bu şekildeki devamıyla Siyonizme paha biçilmez bir lütufta bulunuyor. İsrail’in katlettiği Filistinli Müslüman sayısından çok daha fazlası desteklediği Esed rejimi tarafından katledildi, katlediliyor ve bunlar olurken aslında Siyonist vizyon en ideal bir biçimde onlar eliyle yürütülmüş oluyor. İran’ın bütün Suriye halkını, toprağını bir bütün olarak bir arada tutabilme ufku, iradesi ve planı yok. Yanlış olmasın planı olabilir ama bu plan, insansızlaşmış ve tamamen Şiileştirilmiş bir Suriye olma şartına bağlıdır.
ABD Suriye’ye kendi halkını katleden ve çocuklara karşı kimyasal silah kullanan, terör örgütlerinin hamisi olarak görülen Esed’i devirmek için geldi. Bunun iyi kötü o günlerde uluslararası bir haklılığı ve meşruiyeti vardı. Ancak Suriye’ye geldikten sonra hedefi bir anda değiştirerek karşısında peydahlanan DAEŞ’le mücadeleye odaklandı. Bu mücadele uğruna Suriye içindeki diğer terör örgütü PYD ile işbirliği yaptı, onu destekledi, şımarttı ve onlar üzerinden sadece Suriye içindeki bölünmeye, bir arada yaşamayı imkansız hale getirebilecek etnik temizlik pratiklerine hizmet etmiş oldu. Suriye’de durdukça suç dosyası daha da fazla kabaran bir ABD var şimdi karşımızda. ABD’nin Suriye’nin geleceğine dair birleştirici, barışçıl, insancıl hiçbir vizyonu ve planı yok.
Bir de Arap Birliği var. Onların Suriye’de ne yaptığını, kimi destekleyip kime karşı olduklarını anlamak mümkün değil. Nasıl bir Suryie vizyonuna sahip oldukları da belli değil. Rusya, İran, ABD ve mahdumları JPG terör örgütü cirit atarken Suriye’nin Araplığını bilmezken, Türkiye Araplara da etnik temizlik uygulamış olan YPG’ye karşı operasyonu başladığında Suriye’nin Arap olduğunu hatırlayıverdi.
Hatırladı hatırlamasına ama uzun bir hafıza kaybından sonraki bir hatırlama gibi. Aradaki bütün yaşanmışlığı yok saymanın sersemliğini yansıtan bir hatırlama.
Bütün bu tablo içinde Suriye’yi, toprak bütünlüğüyle, istikrarıyla ve sadece Suriye halkına ait görerek politika geliştiren tek ülkenin Türkiye olduğu çok net.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019