Yasin AKTAY
Terörle mücadele etmenin teröristle mücadele etmekten ibaret olmadığı bir gerçektir. Terörün mutlaka her zaman derin sosyolojik, siyasal bir zemini vardır ve bu zemini düzeltmedikçe bu zeminin ürettiği teröristlerle uğraşarak bir yere varılamayacağı konu gündeme geldikçe tekrarlanan bir ezberdir. Gerçekte karşılığı olan da bir ezber.
Ancak terörün gerçek sosyolojik zemininin ne olduğunun tespiti konusunda hem rivayet muhtelif hem de sosyolojik zemin o kadar sabit değil. Sürekli değişim halindeki bir sosyolojik ve siyasal zeminde terörün devam ediyor olmasının sebepleri de, bu sebeplere dair görüşler ve tutumlar da zamanla değişim gösteriyor.
Mesela PKK terörünü yıllarca devletin Kürt meselesine yanlış yaklaşımları üzerinden açıklamaya çalışanlar oldu. Doğrusu devletin Kürtlere karşı yanlış yaptığı, Kürtleri inkar ettiği, dillerini konuşmaya, kültürlerini ifade etmeye ve bunun siyasetini yapmaya yasak koyduğu bir ortamda kendini ifade etmek için terörden başka bir yol kalmadığı yönündeki analizler terörü haklılaştırmaya yarıyordu. Ama devletin Kürt sorunu karşısındaki siyasetin, terörü hiçbir şekilde meşrulaştırmasa da, teröre güçlü bir psikolojik destek olarak çalışıyor olduğu da sır değildi.
Bu zeminin terör örgütü tarafından istismar edilmesi çok kolaydı ve terörist üretmesi kaçınılmazdı. Terörle mücadele için öncelikle terörist üreten bu zeminin yok edilmesi gerekiyordu. AK Parti devletin Kürt sorunu karşısındaki paradigmasınıdeğiştirdi. Kürtler bir sorun değil, bu ülkenin ayrılmaz bir parçasıydı. Kürtlerin varlığı da, dillerini konuşma, öğrenme ve yayın yapma özgürlükleri temin edildi, bu konuda durumlarının daha da ilerletilmesi talebine matuf siyasetlerinin önündeki bütün engeller kaldırıldı. Kürtler bir sorun değil bu ülkenin sahibiydi; Türkler kadar, Türkiye’de yaşayan Araplar, Çerkezler, Boşnaklar, Arnavutlar, Lazlar, Zazalar, Gürcüler vs. kadar.
Bu, sadece terör sorununu çözmek için ortaya konulmuş bir çerçeve değil, AK Parti’nin kendi vizyonuna uygun olarak daha demokratik, daha insani ve daha İslami bir çerçeve olduğu için ortaya konulmuştur. Türkiye’de herkesin kendi dilini konuşma, kendi dinini yaşama veya yaşamama, kendi kültürünü ifade etme özgürlüğü vardır. Bu özgürlükler ortamında terör örgütünün beslendiği yasal ve psikolojik zemin de, bahaneler de ortadan kalkmıştır.
Şimdi ise, yıllarca terörü desteklemiş psikolojik zemin ve bahaneler ortadan kalktığı halde terörün hala devam ediyor olması paradoksuyla karşı karşıyayız. Bu durum, terörü sosyolojiyle açıklayan eski analizlerin yanlış olduğunu mu gösteriyor?
Cevabımızı yukarıda da ifade ettiğimiz doğrultuda, hemen verelim: evet eskiden de terörün tek nedeni salt sosyoloji veya devletin yanlış uygulamaları değildi. Terör, kod adı “Kürt sorunu” olarak ifade edilen bu sosyolojiyi veya siyaseti sadece bahane olarak kullanıyordu.Bu siyaset veya sosyolojinin terör üretmesi kaçınılmaz bir sonuç değildi. Ama yine de Kürt sorununu çözüme kavuşturacak adımların atılması son derece isabetliydi.
Üstelik Kürt sorununun çözümü doğrultusunda atılan adımları müteakip, bu psikolojik zeminden etkilenerek, zehirlenerek dağa çıkmış gençlere bir eve dönüş imkanı verilmek üzere bir de çözüm süreci bile başlatıldı. Ancak bu süreci terör örgütünün nasıl kendi stratejileri için taktik bir fırsat olarak değerlendirdiği de görüldü.
Bugün terör her gündeme geldiğinde Kürt sorunundan bahsedilmesini gerektirecek bir ortam yok. Çünkü artık terörün hiçbir şekilde Kürt sorunuyla ilgisi kalmamış durumdadır. Terör örgütüne müzahir siyasal partinin Kürtlerin bir kısmından oy alabiliyor olması bile bu ilgiyi ispatlamaz.
Bugün PKK terörünün nasıl bir uluslararası ilişkiler ağının önemli bir konusu haline gelmiş olduğunu Suriye’deki gelişmelerde yeterince görüyoruz. Türkiye’de bitme noktasına gelmişken Suriye üzerindeki akıl almaz uluslararası paylaşım mücadelesinde bir kart olarak canlandırıldığını hep birlikte şahit olduk. Bugün Suriye’nin de bütün demografi, sosyolojik yapısına tamamen aykırı bir biçimde dünyanın süper gücü tarafından aşikarca desteklendiğini görüyoruz. Konu Türkiye’nin ürettiği bir sosyolojinin çok ötesinde bir yabancı müdahale sorunudur bugün PKK terörü. PYD, YPG elemanlarının bütün yönetici kadroları PKK’dan. Kamplarında Arapça ve Kürtçeden ziyade Türkçe konuşuluyor.
ABD PKK’nın Suriye koluna verdiği en az 7000 TIR ve binlerce kargo uçağı dolusu silahla haklılığını, argümanını, söylemini kaybetmiş bir örgüte muhtaç olduğu sosyolojiyi inşa ederek değil yıkarak veriyor olduğunu görmüyor muyuz.
ABD’nin PKK ve PYD’yi taşeron olarak kullanmak suretiyle bölgede oynamakta olduğu oyunun içinden görmeden sorunu salt demokrasinin sınırları içinde cereyan eden bir hadise olarak görmek en hafif veya masum ifadesiyle basitliktir, yüzeyselliktir. Ne ABD bu bölgeye demokrasi yoluyla geliyor ne de onun tonlarca silah vererek destekleyip beslediği terör örgütleri bölgede bir demokrasi inşa etmeye çalışıyor. Bilakis bütün yaptığı bölgeyi tamamen anti demokratik ve etnik temizlikçi bir yolla dizayn etmeye çalışmaktır.
Bir bakın bütün bu yaptıkları insanlık dışı uygulamalara rağmen kayyum uygulamasına “demokrasi” diyerek ilk feryat eden de onlar oluyor. Dertleri demokrasi değil, demokrasinin kendi anti-demokratik işgal faaliyetlerinin bir aracı olmaktan çıkmasıdır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019