Yasin AKTAY
Dinin toplumu bir arada tutmak, huzuru sağlamak, toplumu kaynaştırmak, barışı temin etmek gibi işlevleri üzerinde sıkça durulur. O kadar ki, sosyolojinin en büyük isimlerinden biri olan Emile Durkheim toplumu bir organizma olarak tasavvur etmiş ve her toplumsal kurum veya birimin bu yapıda bir beden içindeki organlar gibi bir işlevi yerine getirdiğini düşünmüşken dine daha da ötede bir işlev yakıştırmıştır. Din bütün bu organların birbirleriyle uyumlu çalışmasını sağlayan birarada tutan ve kaynaştıran bir sistem unsuru olarak çalışır. Bu işlev için çimento veya tutkal gibi mecazlar da kullanılmıştır.
Üstelik Durkheim dinin bütün bu işlevlerinin altını çizerken aslında dine veya dinin hiçbir iddiasına olduğu gibi inanmamaktadır. Ona göre dinin iddiaları doğrudan kabul edilebilecek iddialar olmamakla birlikte her birinin özel bir anlamı vardır. O anlam da toplumun varlığını ve bütünlüğünü kurmak ve korumaktır. Aslında böylece Durkheim dinin kökeninin ne olduğu sorusuna da kendine göre bir cevap vermiş oluyor: Din toplumun bizzat kendisinin bireylere empoze ettiği ve nihai amacı kendini kurmak ve hayatiyetini devam ettirmek olan bir şeydir. İnsanlar tanrıya taptıklarını zannederler ama taptıkları aslında toplumun kendisinden başka bir şey değildir.
Yüzyıl önceki dinin kökeni ve anlamı tartışmalarında Durkheim, Tanrı’nın öldüğü veya ölmesi gerektiği iddialarına karşılık, ne öldüğü ve ne de öldürülebileceği şeklinde ilginç bir cevap veriyordu. Ancak toplumsal işlevi dolayısıyla ölmemiş veya ölmeyecek olan Tanrı zaten onun için hiç yoktu. O, toplumun bizatihi kendisiydi ve insan toplumsallığı var olduğu sürece de yaşamaya devam edecekti. Çünkü insanın toplumsal varlığı bu beraberliğe bir ruh ve anlam verebilecek bir simgeselliğe her zaman ihtiyaç duyacaktı. Belki tanrıların türü, rengi veya görüntüsü değişecek ama bir tanrıya hep ihtiyaç olacaktı.
Bu tartışma bir yana bugün dinin barışı temin etme veya toplumsal bütünleşme ve dayanışma işlevini yerine getirme hususundaki performansına bakıldığında başka bir paradoksla karşı karşıya kalıyoruz. Din birleştiriyor mu, daha mı çok parçalıyor? Din barıştırıyor mu savaştırıyor mu? Dinin çatışmaları gideren ve huzuru temin eden yanı mı daha ağır basıyor yoksa dünyanın her yanında çatışmaları körükleyen yanı mı?
Bugün dünyanın süper gücü olan ABD’de tam da Durkheim’in istediği türden bir sivil din anlayışının hakim olduğu kabul ediliyor. Ama ABD’nin bugünkü din anlayışı dünyaya bir barış ve huzur getirmek bir yana, dünyayı tam bir din savaşına sürüklemek hususunda emsali görülmemiş bir ihtiras ortaya koyuyor. ABD’de din, bazı özel seanslarda sergilenmeye çalışıldığı gibi insan sevgisi aşılamak bir yana, sürekli olarak bazı ırklara veya dinlere mensup kafirler-şeytanlar varsayıp bütün bir ABD halkını onlara karşı kışkırtmakla meşgul.
Evanjelizm insanları içinde bulunduğumuz binyılın başında kopacak büyük savaşa hazırlıyor. Bu savaşta bilhassa kafir, putperest olarak tanımlanan Müslümanlar tam bir nefret ve düşmanlık hedefi olarak kopacak savaşta acımadan yok edilecek düşmanlar olarak kurgulanıyor. Bugün yürüttükleri terörle mücadele tiyatrosunun teröristten ziyade sivil insanların hayatına mal olması o yüzden zerre kadar üzmüyor, endişelendirmiyor onları.
Çünkü ölenler nasılsa nefret edilen, bütün kötülüklerin taşıyıcısı kafir, barbar Müslümanlardır. Bir dinin insanın gözünü bürüyecek kadar nefret ve ırkçılık üretebiliyor olması aslında sorunun başıdır. Üstelik bu din tam da bu agresif performansıyla gerçekten de Durkheim’in tasarladığı gibi ABD içinde belli din cemaatleri arasında daha fazla grup dayanışması, bağlılığı ve kimliği oluşturuyor. Durkheim’in söylediklerini ciddiye alan din sosyolojisinin çözmesi gereken asıl paradoks da burada yatıyor.
Kuşkusuz kin, nefret ve düşmanlık üretme potansiyeli bakımından ABD’deki Evanjelizm yalnız da değildir. Bugün İsrail’de Yahudilerin de gözü önünde Filistinlilere yapılan apaçık zulüm ve haksızlıklar, bu kadar çok din mensubunu kendileri için istemedikleri bir kötülüğü başkalarına rahatlıkla yapma noktasına nasıl getirdiği sorusunu sordurmaz mı? Bir topluluğun başka bir topluluğa zulümde bir kaynaşma ve dayanışma noktasına gelmiş olması bir din anlayışı veya yorumu tarafından körükleniyor. Tabi buna bugün Myanmar’da Müslümanlara yapılan zulümde Budist dininin sergilediği performansı da, Srebrenitsa’da işlenen zulme karşı sergilenen Hıristiyan duyarsızlığı da ekleyebilirsiniz.
Dinin birleştirici veya grup dayanışmasını artırıcı performansı konusunda sanırım bizi kuşkuya düşürecek örnekler değil bunlar. Çünkü bilhassa dinler arasındaki karşılaşmalar veya çatışmalar her din grubunun kendi içindeki dayanışmasını ve birliğini daha da artırmaktadır.
Bugün dinin küresel ölçekte gördüğü işlevi hep birlikte daha fazla yaşamış oluyoruz. Sahne bir çok konuda olduğu gibi din alanında da küresel ölçekte bir sahne ve dinin rolü de küresel ölçekte oynanıyor. Bu ölçekte de her dinin kendi karakteri, nitelikleri ve dünyaya söyledikleri giderek temayüz etmektedir.
Hangi din insanlara ne vaat ediyor, ne sağlıyor ve ne getiriyor? Bu dinin mensupları da dinin mesajını ve misyonunu küresel ölçekte yüklenmek durumunda kalıyorlar. Ne kadar istense de bundan kaçış olmadığını görüyoruz son zamanlarda. Siz vazgeçseniz diğer aktörler vazgeçmiyor. Siz başka türlü bir dünya arzulasanız da size o dünyaya bir kaçış imkanı sunulmuyor. Bakalım bindi(ril)diğimiz bu alamet bizi nereye götürecek?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları














































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019