Yasin AKTAY
Milli Eğitim'de son günlerde yaşanan atılımları, lafı hiç dolandırmadan "demokratik açılım" paketinin içine yerleştirmeyi teklif ediyorum. Belki böyle sunulması bir hataydı ama demokratik açılım sürecinin bütün adımlarının münhasıran Kürtlerle ilgili olması gerekmiyor. Oysa atılan bütün adımlar ülkenin demokrasisiyle ilgili sorunlarına değiyor, onları etkiliyor, böylece Kürt sorunu da atılan bütün adımlardan çözüm istikametinde yol alınmak suretiyle etkilenmiş oluyor.
Faili meçhullerin üzerine gidilmesi, siyasette askeri ve yargısal vesayetin geriletilmesi, darbeci zihniyetle hesaplaşılması, insan hakları düzeninin geliştirilmesiyle ilgili yasal düzenlemeler... Bunların hepsi aynı zamanda demokratik açılım sürecinde de birer dev adım olarak kaydedilebilir.
Kuşkusuz müzmin demokratik sorunlarımızın önemli bir kısmı zihniyetle ilgilidir ve bu zihniyetin işlendiği en önemli zemin Milli Eğitim düzenimizdir. Milli Eğitim'de okutulan derslerin müfredatı, muhtevası ve tarzı o kadar ideolojik ki, bu müfredattan demokratik zihniyete sahip insanların yetişmesi ancak üretim hatası olarak nitelenebiliyor. Tarih derslerindeki hamasilik ve yarı-mitolojik, siyah-beyaz olarak kurgulanan ve gerçek şahsiyetlere hiç bir yer bırakmayan anlatıları dinleyen çocuklardan sağlıklı kişilikler çıkması bir mucize olabiliyor ancak. Şükür ki, insan gerçeği bu mucizelere tamamen kapalı değil de bu eğitim düzeninden yine de hatırı sayılır miktarda sağlıklı veya yeterince bozulamayan insan çıkabiliyor.
Geçtiğimiz haftalarda liselerde Milli Güvenlik derslerinin mevcut şekilleriyle kaldırılması, öncesinde de 19 Mayıs törenlerinin stadyumlardan çekilerek okul içinde anma törenlerine dönüştürülmesi çok önemli adımlar olarak kayda geçti. Bugünlerde ise Milli Eğitim'in gündeminde zorunlu eğitimin 12 yııla çıkarılması ama bu esnada kedemelendirilerek çeşitlendirilmesi var.
28 Şubat sürecinde cuntacıların en önemli hedefi İmam-Hatiplerdi. Zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılması onlara bu okullara saldırmak için büyük bir fırsat sağlayacaktı. Temel eğitimi 8 yıla çıkarıp bunu kesintisiz hale getirince İHL'lerin orta kısmı kapatılmış olacak, katsayı uygulamasıyla da İHL'lerin üniversitelere gitmesi engellenince okullara rağbet azalacağından belki kendiliğinden kapanması umuldu. Bu uygulamaya hızla geçerken, hakları kaybolan öğrencilere ise adeta kapatılmış-toplanmış suçlular muamelesi çekilerek ne normal liselere geçiş yapmalarına müsaade edildi ne de müktesep hakları tanındı.
Diğer yandan bunu yaparken doğrudan İHL'leri hedef alma yürekliliğini de göstermediler. Bunu bir sistem olarak sunduklarını savunmak için bütün meslek liselerini kapsayan bir proje olarak uyguladılar Bu esnada ortaya çıkacak sanayideki ara-eleman ihtiyacı veya öğrencilerin mesleki oryantasyanuyla ile ilgili hiç bir bilimsel-pedagojik hazırlıklarının olmadığı çok açıktı. İHL'lileri imhaya o kadar kilitlenmişlerdi ki, bunun neye mal olacağı umurlarında bile değildi.
Okulu kendi içinde karmaşık sınıfsal ayrıştırmaların fırsat alanı olarak görecek kadar ince bir siyasetleri de yoktu. Açıkça siyasetleri kaba bir imha siyasetinden ibaretti. Belki İHL'leri imha ederken uyguladıkları tek ince siyaset, yanlarına meslek liselerini de katmış olmalarıydı, belki böylece herşeye rağmen "İHL karşıtlığı töhmetini" ciddiye aldıklarını ve bundan da bir şekilde kaçındıklarını göstermiş oluyorlardı.
Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasına yapılan itirazlar, olaki bir hesap hatasına dayanıyorsa hatırlatalım ki 12, 8'den büyüktür. Eğitim süresi azaltılmıyor artırılıyor. Ama bu sürenin ilk 4 yılından sonra ikinci dört yıl eğilimlere göre yönlendirmelere imkan verecek şekilde düzenleniyor. Bununla hem meslek eğitiminin çeşitlenmesi ve takviye edilmesi hedefleniyor hem de bütün pedagojik değerlendirmelerle en uygun sistem geliştirilmiş oluyor.
Doğrusu geliştirilen sistem Türkiye'ye özgü bir sistem değil, Avrupa ülkelerinin çok azı dışında hepsinde bu sistem var. İmam-Hatiplerin orta kısımlarının da yeniden açılmasına imkan vermesinin dışında, bu kademeli yapılanmada itiraza konu olan diğer husus kız çocuklarının ikinci kademeden itibaren açık öğertim sistemiyle bu sisteme katılmasına imkan verilmesi.
Aslında açık öğretim sistemi bir imkan olarak sadece kız çocuklarına hitap etmiyor. Şu veya bu nedenle örgün okula gidemeyebilecek durumda olanlara sunulan bir imkandan ibaret. Zaten zorunluluk süresi artırılarak baskı unsuru olma ihtimali artan eğitimde açık öğretim imkanı toplamda kız çocuklarının eğitim oranını azaltmaz artırır. Hedef eğitim imkanını artırmak suretiyle kadının statüsünü yükseltmekse bunun da açık bir imkan sunacağından hiç kuşku duymamak lazım. Kaldı ki, bu kadar çeşitlenmiş bir okul sisteminde açık öğretimi örgün eğitime tercih edenlerin oranı çok az olur. Ama bir imkan insanların kendilerini biraz daha özgür hissetmelerini sağlar. O da az bir şey değildir.
Hepsinden daha önemlisi, eğitimin artık bazı insanları dışlamanın değil, aksine memleketin bütün vatandaşlarının gelişimini eşit derecede önemseyen bir konu olmasıdır.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019