Yıldıray OĞUR
Bu aralar sosyal medyada muhafazakar çevrelerde içerikleri çok dönen bir hesap var: Islamist Hafıza.
Hesap; arşivlerden çıkardığı 70’ler, 80’ler, 90’lar ve 2000’lerin videolarını paylaşıyor.
Videoların bir kısmı İslami hareketin eski nostaljik görüntüleri. Marşlar, eylemler, sohbetler...
Ama esas ilgi çeken videolar o kadar da hoş olmayan hatıralara ait olanlar.
Laik kesimin, medyanın, devletin, askerlerin dindarlara yönelik baskılarının, nobranlıklarının unutulmuş arşiv görüntüleri bunlar.
Başından başörtüsü çekilen okul birincisi hemşire, başörtüsüyle okumak isteyen Suudi Arabistan’a gitsin diyen Demirel, Meclis’ten “dışarı dışarı” sloganlarıyla kovalanan Merve Kavakçı, GATA’ya alınmayan Emine Erdoğan, Hayrunnisa Gül ile tokalaşmayan askerler, Cumhuriyet mitinglerinde, başka laiklik temalı eylemlerde yine dindarları hedef alan konuşmalar, Menderes’in akıbetini hatırlatan Türkan Saylan, hizmetçisinin AK Parti’ye oy vermesiyle “İstikrar senin neyine Vesayet” diye dalga geçen kabarık fönlü laik teyzeler ve şimdi haklarında konuşurken beş kere düşündükleri dindarları o günlerde tahkir eden, bütün bu baskı ve yasakları hararetle savunan gazeteciler...
Binlerce kişinin paylaşıp yorum yaptığı videolar, daha sonra önce diğer sosyal medya platformlarında dönüyor, sonra esas WhatsApp gruplarına düşüyor.
Açılan bu arşivle temel olarak şu mesaj veriliyor: Sana yapılanları hatırla ve onlara asla güvenme...
Zaten video paylaşımlarının üzerine sık sık AK Partili siyasetçiler, gazeteciler, kanaat önderleri yorum yazarak CHP’nin ve laik zihniyetin asla değişmediğini vurguluyorlar, videolar CHP’deki değişime kredi açan liberal, muhafazakar yazarlara, DEVA, Gelecek partililere “ibret” için gönderiliyor.
Bu aralar arşivlerin daha sık karıştırılmasının; ekonomik sorunlar ve kötü yönetimin herkesin hissettiği derecelere ulaşıp AK Parti’nin oylarının erimeye başlamasıyla tabii ki bir ilgisi var.
Ayrıca ortada daha önce olmayan bir tehlike de var, son 20 yıldır ilk kez AK Parti bir seçimi kaybedebilir ve yine ilk kez artık içinden de alternatif partiler ortaya çıktı.
Bu videolar dağılma emareleri gösteren kitlenin direncini, inancını, kemiyetini artırmak için kullanılıyor. “Bölünürsek varoluşumuza karşı olanlara karşı gücümüzü kaybederiz, CHP ve benzerlerine iktidar yolunu açmak da bakın böyle tehlikelidir” denmiş oluyor.
Bu mesajın iktidar için şu anda “enflasyonu düşüreceğiz, ekonomiyi toparlayacağız”dan daha güçlü bir propaganda malzemesi olduğu açık.
Bu arşiv videoları, 90’larda Refah Partisi yükselirken laik anaakım medyada Şevki Yılmaz, Erdoğan, Hasan Hüseyin Ceylan, Hasan Mezarcı’nın 80’lerde daha sert İslamcılar iken yaptıkları konuşmaların videolarının döndürülmesine benziyor.
O zamanlar o videolar laik direnci artırmak, değiştim diyen Refah Partililerin takiyye yaptığını ortada duran kitleye göstermek için kullanılıyordu.
Bugün de bu videolar dindarların direncini artırmak, öfkelerini diri tutmak, “değiştim, artık eski CHP değilim” diyen CHP ve Kılıçdaroğlu’nun aslında taktik yaptığını, değişmediğini ispatlamak için kullanılıyor.
Evet, bugün muhalefet bloğunun içinde Davutoğlu, Babacan, Karamollaoğlu, Akşener hatta Gül gibi isimlerin yer alması muhalefetin eski muhalefet olduğu tezinin ikna ediciliğini azaltıyor.
Ama Türkiye bir demokrasi ve hukuk cenneti değil.
Kimse kimseye gül bahçesi vaat edecek halde de değil. İktidarla sınandığında bu sınavı geçebilen pek olmadı. Onlarca örneğiyle sabit ki muhalefette verilen sözler ele biraz güç geçtiğinde kibirle unutuldu.
Tecrübeli vatandaşlar o yüzden birbirine karşı güvensiz, tepelerdeki değişimin taktiksel olduğunu düşünüyor, o yüzden demokrasi nosyonu daha güçlü entelektüellerin açtığı krediler artık o kadar itibarlı değil.
Çünkü herkesin komşusu, işyerindeki arkadaşı Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu değil. Siyasetteki uzlaşma, dikkatli üslup, değişim çabası medyanın ve insanların davranışlarını, dillerini kolayca değiştirmiyor.
O yüzden de Türkiye’de düşman olarak görünen kesimlere güvensizlik; risksiz, garantili bir pozisyonken, değişime kredi açmak büyük risk almak demek.
Bugün hala liberal ve solcu laikler, 2010’da “yetmez ama evet” diyerek dindarların yolunu açmakla suçlanıyor. Bunun tam tersi de 10 yıl sonra bugün CHP’ye kredi açanlara yapılabilir.
Üstelik bu riski görmek için arşivleri bile açmaya gerek yok
Halk TV, Tele 1 ekranlarında edilmiş rövanşist bir cümle, Özgür Özel’in Ortaçağ zihniyeti açıklaması, Fikri Sağlar’ın bir konuşması bir anda “İşte size bunlara güven olmaz demedik mi” nin deliline dönüşebiliyor.
Özellikle son bir yılda anketlerde muhalefetin yükselmesi ve iktidarın düşüşe geçmesiyle muhalif çevrelerde 2018 cumhurbaşkanlığı seçimleri, 2019 yerel seçimlerindeki dikkatli, uzlaşmacı üslup kendisini erken bir iktidar özgüvenine bıraktı.
Bu erken iktidar özgüveninin en somut örneği bu hafta Elazığ’da yaşanan intihar sonrası başlayan tarikat ve cemaat yurtları tartışması oldu.
Belki muhalefet liderleri Kılıçdaroğlu ve Akşener tabanlarından yükselen dalgaya kapılmadılar ve hatta bu yüzden eleştiri de alıyorlar ama muhalif televizyonlar, gazeteler ve sosyal medyadan günlerdir “tarikat ve cemaat yurtları kapatılsın” ve peşi sıra “tarikat ve cemaatler kapatılsın” sesleri yükseliyor.
O kadar ki en liberal pozisyon “Kapatmak çözüm değil” kaldı.
Bazı liberaller bile özgülenme özgürlüğü, din özgürlüğü diye tartışmaya kapalı bir özgürlük ve hakkı unutup cemaatlerin ve tarikatların içindeki köleleri özgürleştirme, “korkunç ve yobaz” ailelerinin baskısından çocukları kurtarma misyonerliğine soyundu.
Üstelik bütün bu aşırı duyarlı ve öforik hassasiyet gösterilerinin bir meseleyi anlamak ve çözmeye çalışmaktan uzak iktidar kavgasının bir parçası olan siyasi sloganlardan ibaret olduğunu anlamak çok da zor değildi.
Televizyon, telefon ve bilgisayar ekranlarından muhafazakarlar için çok tanıdık bir düşmanlık, küçümseme, aşağılama duygusu aktı.
Çözemediği her meselede eli önce sopaya giden bir iktidara karşı muhalefet edenlerin çoğunun da muhalefetinin sopaya değil, o sopayı tutan ele olduğu bir kere daha ortaya çıkmış oldu.
İktidarın mevcut halinden memnun olmayan ama alternatifinde de hala varoluşuna yönelik bir tehdit hisseden, varoluşu tehdit altındayken hukuk, demokrasi kaygısı da gütmeyen muhafazakar çevrelerde son bir haftada özellikle WhatsApp gruplarda sık sık şu cümleler kuruldu: “Bunların hakkından Reis geliyor”, “Reis bunlara az bile yapıyor.”
Aslında bu cümlelerde ‘Reis’in yaptıklarının pek de doğru olmadığının da bir kabulü var. Ama sonra “ülke şartları daha iyisine, daha demokratına, daha hukuka uygun olanına hazır değil, ne yapalım” diyor cümle.
Karşı tarafta da eline güç geçse benzerini yapmaya talipler varken, insanlardan demokratik sabır, hoşgörü beklemek herhalde pek mantıklı değil.
Bildikleri, tanıdıkları, en azından kendilerine daha az dokunacak bir otoritarizmin mağduru olmayı, tanımadıkları bir otoritarizmin mağduru olmaya tercih etmeleri de ayıplanamaz.
Aslında uzun süredir gidişattan memnun olmayan muhafazakarlar “Reis bunlara az bile yapıyor”cular ile “endişeli muhafazakarlar” arasında gidip geliyor.
Endişeli muhafazakarlar ve bu kaygıları medyada dillendirenler aslında muhalefetle iletişim kurmaya çalışan ve ikna edilmeye açık muhafazakarlar demek.
Ama onlar bile uzun süredir nobranlık, küçümseme, “ne mağduriyeti ulan” gibi tepkilerle, Türkiye’deki mağduriyetler tarihini AK Parti ile başlatan bir laik Kadir Mısırlıoğlu revizyonist tarihçiliğiyle karşılaşıyorlar.
Halbuki sadece Google’a “Nurcular yakalandı” diye yazıp 1930’lardan 1980’lere kadar çıkan gazete küpürlerini okuyunca bile o Elazığ’daki evin orada olma motivasyonu anlaşılabilir, 1980’lerde çocuğuna Enes adını vermenin bile nüfus memurlarıyla mahkemelik olmayı gerektirdiği bir ülkede bir babanın kendi çocuğunu kendisi gibi yetiştirmekteki ısrarının aşağılanma ve ayıplanmadan başka bir anlama çabasını hak ettiği görülebilirdi.
Ama bu aydınlanmacı nobranlık ile dini taassup ikiliğinde herhangi bir anlama çabasının yeri yok.
Türk işi sekülerizme bulaşmış liberaller bile devleti evlerin, yurtların kapısına dayayıp köleleri özgürleştirmeyi hayal ediyor.
Daha küçük bir azınlık her iki tarafa dönüp bu meselelerin karşılıklı rövanşizmle, gücü ele geçirenin diğerini bastırmasıyla kapatmayla, yasakla çözülmeyeceğini anlatmaya çalışıyor ama günün sonunda onların orta yolculuğunu yalanlamaya karşı cepheden nefretine hakim olamayan bir radikalin “ Davutoğlu ve Babacan’ın bile yargılanmaktan kurtulmayacağı” gibi bir siyasi dayılanması yetebiliyor.
Muhalefetle açık ve aleni iletişim içinde olanları izleyen daha büyük kalabalıklar onlara bile reva görülenleri görünce adım atmaktan vazgeçiyor.
Siyasallaşmış yargının mağduru olmuş olanların bundan çıkardığı ders, bir gün yargıyı ele geçirip başkalarını mağdur etmek, örgütlenme özgürlüğüne karşı baskıları eleştirenlerin hayali hoşlarına gitmeyen vakıf ve derneklerin kapısına kilit vurmak olunca, kimse de elindeki yargı, devlet sopasını kaybetmek, buyur biraz da sen bizi döv demek istemiyor.
Dolar 20 lira olsa da bu ayrıcalığı kaybetmek istememekte de haklılar.
O zaman da diyalog kurmaya çalışan endişeli muhafazakarlar yaptıkları küçük kaçamaktan hayal kırıklığına uğrayarak evlerine dönerken, meydan ise “Bunların hakkından Reis geliyor”, “Reis bunlara az bile yapıyor”culara kalıyor.
Geçen haftaki muharebede olduğu gibi...
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025
28.07.2025
26.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
13.07.2025