Yıldıray OĞUR
Çocuk pedagogları ebeveynlere çocuklarıyla ilgili çok kritik bir tavsiyede bulunurlar:
“Çocuğunuzla kazanamayacağınız mücadelelere girmeyin.”
Yani sağlıksız diye çocuğuna hiç çikolata yedirmemeye ahdetmiş, bu yüzden çocuğuyla sürekli didişen bir ebeveyn günün sonunda çocuğuna çikolatadan daha çok zarar verir, nihayet teslim olup çikolatayı uzattığı anda da çocuğun gözündeki itibarından epey kaybeder.
Sosyal gerçeklerle kavga da böyle. Hem pedagojik değil hem de beyhude bir çaba, boşa harcanmış bir enerji.
Esas mevzuya gelmeden biraz uzaklara gidelim.
Örneğin geçen hafta İsrail’de bir yıldır iktidarda olan sekiz partili koalisyon dağıldı.
Yan yana gelmeleri bile düşünülemeyecek partilerden oluşan koalisyonun dağılmasının sebebi, koalisyonun büyük ortağı aşırı sağcı Yamina partisinden bazı milletvekillerinin, yerleşimci bölgelerinde yaşayan Filistinlilere haklar veren 55 yıllık bir yasanın uzatılmasına karşı dindar sağ muhalefetle birlikte hareket etmesi oldu.
Şimdi ya yeni bir hükümet kurulacak ya da ülke beşinci kez seçime gidecek.
En yakın ihtimal Likud lideri Netanyahu’nun yeniden başbakan olması. Onun başbakan olması da başını çektiği ittifaktaki Şas, Yahudi Birleşik Tevrat partilerinin iktidara gelmesi demek.
Bu partiler ultra Ortodoks Yahudilerin destek verdiği partiler.
Aslında kendilerine ultra Ortodoks Yahudi denmesinden hoşlanmıyorlar. Çünkü onların tabiriyle Haredilik ultra Ortodoks bir şey değil, esas Yahudilik bu.
İsrail nüfusunun en az yüzde 15’ini Harediler oluşturuyor.
Dış görünüşleri, giyim kuşamları zaten kimlik belgeleri gibi. Kapalı gettolarda yaşıyor, çocuklarını örgün eğitime göndermiyor, dini okullarında kendileri eğitiyor, askere gitmiyor, 24 saatlerini Yahudi şeriatına göre geçiriyor, eşleriyle yataklarından, yiyip içtiklerine kadar her şeylerini din belirliyor.
Zaten Netflix’teki diziler sayesinde bütün dünya bu cemaatlerin ilginç hayatını, cemaatin dışına çıkmak isteyenlerin yaşadığı travmaları öğrendi.
Muhtemelen o dizileri izleyenlerin çoğu “ne tuhaf insanlar, yazık bu kadınlara” dedi.
Ama bu dizileri izleyip toplu halde Haredi olmaktan vazgeçen duymadık.
Bu cemaatlerin içinde büyük aydınlanmalar yaşanmadı. Hayat devam etti, ediyor ve edecek.
En az 200 yıldır devam ettiği gibi.
Belki modern hayatta işleri daha zor, ama 19. yüzyılda da modern hayata karşı muhafazakâr bir içe kapanma olarak Avrupa’da ortaya çıkmıştı bu mezhep.
Uzun yüzyıllar boyunca Hıristiyanların baskılarını, aşağılamalarını, gettolara kapatılmayı, soykırımı atlattılar, İsrail’e geldiler, şimdi de İsrail’de varlıklarını sürdürmek için hem devlete hem de Filistinlilere karşı mücadele ediyorlar.
Varlıklarını korumak için İsrail siyasetini etkilemek için örgütleniyor, partiler kuruyor, Meclise giriyor, koalisyonların içinde yer alıyorlar.
Muhtemelen İsrailli sekülerler ellerine fırsat geçse bütün İsrail’de Yahudi şeriatını uygulamak isteyecek Ortodoks Yahudilerden hoşlanmıyor.
Ama artık onların eğitimle ‘aydınlanacağı’, modern hayat içinde eriyip gideceği, sekülerleşip yok olacağı bir dünya hayali kurmaktan vazgeçmiş, onlarla birlikte kamusal alanda yaşamaya alışmış, sokaklarda görünce parmak göstermekten, yüz buruşturmaktan vazgeçmiş olmalılar.
Çünkü başka hayatların yanlışlığına karşı faydasız öfke ve yanlış bilinç içindekileri kurtarmayı dert edinen beyaz adamın yükü, sorumluluğu ile hayat geçmiyor.
Kamusal alanda onların da var olacağını kabullenmek, hatta bu farklı hayat tercihinden yavaş yavaş mutlu olmak, beyhude bir aydınlanmacı misyonu ve öfkeyi bırakıp ülkedeki hukuk, insan hakları, özgürlüklerle ilgili standartları korumak ve ilerletmek için mücadele etmekten başka kestirme bir yol yok.
Bitmeyen bir mücadele bu. Tarih hep ileri doğru da gitmiyor.
Mesela ABD’de 50 yıllık kürtaj içtihadını kaldırdı Yüksek Mahkeme.
1973 yılından kalma kürtajı yasaklama yasağının kalkmasıyla, artık isteyen eyalet kürtajı yasaklayabilecek.
50 yıllık içtihattan, Trump döneminde atanan ve Yüksek Mahkeme’de cumhuriyetçilerin çoğunluğu ele geçirmesine neden olan muhafazakar üyeler sayesinde dönüldü.
Bu yeni üyelerin bazıları kiliselerin aktif üyesi çok dindar hukukçular.
50 yıl boyunca kürtaj yanlılarının hükmünün sürdüğü ABD’de şartlar değişti, şimdi de kürtaj karşıtları güçlendi.
Bu ABD’nin en kadim tartışması ve tam bir çözümü de yok.
Kürtaj karşıtları hep vardı ve ileride de olacak.
Çünkü ABD’nin kuruluşunda Avrupa’daki dini baskıdan kaçan püriten Hristiyanların kolonileri var.
Onlar ülkenin dağları, nehirleri, gölleri kadar herkesin içine doğduğu ülkenin doğasının bir parçası.
İçine doğduğumuz toplumun çeşitliliği doğduğumuz toprakların bitki örtüsü, iklimi gibi.
Onu değiştirmek için uğraşabilirsiniz ama o yokmuş gibi davranamazsınız, onun varlığını reddedemezsiniz, onun varoluşuna karşı çıkamazsınız.
Bütün bunları hatırlatmadaki sebep tabii ki İsmailağa Cemaati lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’nun ardından yaşanan tartışmalar.
Türkiye bir dini cemaatin darbe girişimi ve devleti ele geçirmesi gibi berbat bir deneyim yaşadı.
Devletin, toplumun, kanaat önderlerinin ve hepimizin bu deneyimden dersler çıkarması gerek. Devletten çok toplumun bu dersleri çıkardığı açık.
Uzun bir süre daha cemaatlere, tarikatlara şüpheyle bakılması, bu grupların kamusal alanı ele geçirme, devlete sızma, hayatı dönüştürme çabalarına karşı kitlelerin uyanık ve tetikte olmasının gayet anlaşılır nedenleri var.
Ayrıca şehirleşme, modernleşme ve sekülerleşmeyle cemaat ve tarikatların ontolojik sorunlar yaşadığı, yeni nesille aralarındaki mesafenin açıldığı, taktiklerinin ve yöntemlerinin eskidiği de açık.
Ama bütün bunlar sosyal gerçeği yine de ortadan kaldırmıyor.
Fatih Çarşamba’da 1872’den beri bir Nakşi-Halidi tekkesi var.
Arkasında bin yıllık Nakşibendi geleneği olan, 150 yıllık bir kurum var karşımızda.
Türkiye’de bu kadar uzun ömürlü az sayıda kurum, yapı, insan topluluğu kalmıştır.
Yanya’dan gelmiş İsmet Efendi’nin kurduğu tekkeyi, Ahıska’dan gelmiş Ali Haydar Efendi sürdürmüş, Of’dan gelmiş Mahmut Efendi de bugünkü haline getirmiş.
Tekkenin Rum Patrikhanesi’nin yanı başında kurulması muhtemelen bir rastlantı değil.
Padişah Sultan Abdülmecid’in de mürşidi olan tekkenin kurucusu Yanyalı İsmet Efendi, tekkenin binasını ilk satın aldığında Çarşamba, Fatih’in gayrimüslimlerin yaşadığı, Müslüman elitlerin oturduğu bir semtiymiş.
O yıllarda devlet, Rusların Ortodoks cemaati üzerindeki etkisine karşı Patrikhane’nin yanında bir tampon cemaat olarak Nakşi-Halidilerin önünü açmış olabilir.
Abdülhamid’in İçişleri Bakanı Memduh Paşa, İsmet Efendi tekkesine gömülecek kadar bu tekkeye müntesipti.
Ama bu tekke 150 yıl boyunca her zaman devleti yanında da bulmadı.
İsmet Efendi’nin yerine tekkenin başına geçen Ali Haydar Efendi, Fatih dersiamlarından, padişahların huzur derslerine katılan Osmanlı ilmiyye sınıfına mensup bir hocaydı.
Aynı zamanda devrin diğer İslam alimleri gibi Abdülhamit istibdadına karşıydı.
İstiklal Mahkemesi’nde İskilipli Atıf Efendi davasından tutuklu yargılanmış, sonra beraat etmiş ama devletin bitmeyen baskıları yüzünden içine kapanmıştı.
Ali Haydar Efendi’nin varisi olarak bıraktığı Mahmut Ustaosmanoğlu ise, Ali Haydar Efendi’nin damadı tekkenin postnişini iddiasından vazgeçmeyince, hemen yakında ihya edilen İsmailağa Camii’nden küçük Halidi tekkesini son 60 yılda bugünkü İsmailağa cemaatine çevirdi.
O, Fatih Çarşamba’ya geldiğinde bölge İstanbul elitlerinin oturduğu, cüppeli çarşaflı insanların parmakla gösterildiği bir muhitti.
Ama cemaat büyüdükçe Çarşamba da bugünkü halini aldı, bir gettoya dönüştü.
Bunlar da kolayca olmadı. Devletin gözü, 163. madde, kılık kıyafet yasakları sopaları hep üzerlerindeydi.
Yeniden hatırlanan 1982’de Üsküdar Müftüsü’nün öldürülmesi davasında yargılandı ama devrin bir sarıklı hocaya torpil geçmeyecek askeri mahkemesinde beraat etti.
Bir yıl sonra da DGM’de bu kez televizyona haram dediği bir konuşması yüzünden 163. maddeden yargılandı.
Yine Ustaosmanoğlu’nun ardından keşfedildiği gibi cemaat kız çocuklarını okula göndermek istemiyor.
Ama cemaat erkek çocuklarını da okula göndermiyor.
Yani kız ve erkek çocuklar arasında böyle bir ayrım yapmıyorlar.
Çünkü devletin kız-erkek karışık laik örgün eğitimine karşılar, bunun yerine kendi kurdukları medreselerde çocuklara eğitim veriyorlar.
Genelde cemaatin çocukları dışardan okulu bitiriyor ya da bazıları zorunlu eğitime katılıp daha sonra cemaatin ücretsiz olan medreselerinde tahsil hayatlarına devam ediyorlar.
Ama cemaatin tercihi dünyevi eğitimden ve kariyer planlamasından mensuplarını uzak tutmak.
Bu tabii ki eleştirilmeli. İnsanların baskıyla eğitimden alıkonulduğu durumlarda devlet buna müdahale de etmeli.
Ama hoşunuza gitsin gitmesin bu tercih edilen bir hayat tarzı, başka bir dünya tasavvuru.
Bunu ailesiyle ve bireysel olarak yaşamak isteyen insanlar hep vardı, hala var ve gelecekte de var olacak.
150 yıldır İstanbul’da var olan bir cemaate karşı, hala Türkiye’nin şeyhler, müritler ülkesi olamayacağı sloganlarını tekrarlayanlar, bunlarla ancak radikal sekülarist, Kemalist yöntemlerle mücadele edileceğini söyleyenler, taziye yayınlayan Babacan’ı linç edenler, cenazeye giden İlhan Kesici’yi defterden silenler günün sonunda sadece üzülecekleri ve asla kazanamayacakları bir mücadelenin içindeler.
Çünkü o önerilen radikal mücadele yöntemlerinin hepsi zaten denendi,
Yapılabileceklerin en radikali yapıldı.
İstiklal Mahkemeleri kuruldu, kılık kıyafet yasaklandı, tekke ve zaviyeler kapatıldı.
Karşımızda bütün o yöntemlerden sonra elde kalan sonuç var.
Önceki gün Fatih Camii’nde toplanan sarıklı-cüppeli büyük kalabalık yeniden süper harika çözümler olarak akla gelen bu yöntemlerin işe yaramadığının en büyük delili değil mi?
Belki bazıları için bunu kabul etmek kolay değil ama cenazeye gelmemeleri rica edilen kadınlar sizin onları kurtarmanızı beklemiyorlar.
Onları bu hayattan maalesef “kurtaramayacaksınız.”
Kendileri bunu istemedikçe olmadı, olmaz, olmayacak.
İnsanların bizim hoşumuza gitmeyen farklı hayatlar yaşamasına, belki bunun çilesini çekmesine alışmak, bunu kabul etmek, uzaktan bunu izlemek, belki buna üzülmek, kahrolmak ama bununla birlikte yaşamak ve buna asgari medeni saygıyı göstermek zorundayız.
Herkesi “kurtaramayız.”
Ayrıca siz onları kurtarmak istiyorsanız emin olun onlar da sizi kurtarmak istiyordur.
Herkesin birbirini kurtarmaya çalıştığı bir toplum kurtuluşa eremez.
Topluma karşı sorumluluk duymak iyi ama beyaz adamın yükü taşınması gereksiz, toplumu geren, sağlıklı ve dönüştürücü ilişkiler kurmayı engelleyen bir yük.
Onların sizin yılgın hoşgörünüze, sizin de onların yılgın hoşgörüsüne ihtiyacınız yok.
Fatih Çarşamba’daki insanlar da Kadıköy Moda’daki insanlar da kendileri için doğru bir hayatı yaşıyor.
İstanbul Üniversitesi önünde toplanıp eşcinselleri megafonla hem tehdit edip hem de nasihat eden İslamcı ülkücü gençler de eşcinselleri heteroseksüel yapmayı başaramayacak.
Ayrıca kimse bu ülkenin otokton halkı, orijinal milleti ya da özü değil.
Türkiye bütün bu çoğul hakikatlerin bir toplamı. Her zaman öyleydi, hala öyle ve öyle kalacak.
Bu bir slogan değil, hayatın zorunlu bir gerçeği.
Artık bu acıtıcı gerçekleri kabul edip, insanlığın, toplumun kurtuluşu projelerinde, başkalarını kurtarıcı misyonlarda, beyaz adamın yükü öfke nöbetlerinde heba olmayı bırakmalı, sınırlı enerjimizi elle tutulur mücadeleler için harcamayı öğrenmeliyiz.
Yani hepimiz büyümeli ve pedagogları dinlemeliyiz.
Çünkü 150 yıldır Çarşambadalar ve orada kalacaklar.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025