Yıldıray OĞUR
Seçim sonuçlarını tanımadı, taraftarlarını Kongre’yi basmaya teşvik etti, bütün sosyal medya platformlarından kovuldu, devir teslim sürecinde bir suçlu muamelesi gördü, hakkında şimdiye kadar üç iddianame hazırlandı, biri ABD devletine karşı komplo kurmak gibi ciddi bir suçlama, iki kez gözaltına alınıp mahkemeye çıkarıldı, önümüzdeki günlerde üçüncü kez gözaltına alınıp mahkemeye çıkarılacak, Cumhuriyetçilerin Fox News, WSJ gibi medyaları onun aleyhine yayın yapıyor, ünlü Cumhuriyetçilerin neredeyse tamamı ona karşı…
Ama bütün tuhaflıklarına, engellilerle bile dalga geçebilecek kötü kalpliliğine, fahişeleri susturmak için rüşvet verme skandallarına rağmen Donald Trump, 2024 seçimlerinde ABD tarihinde benzeri ender olan bir mucizeyi gerçekleştirip, yeniden başkan seçilebilir.
En azından anketler bunun artık yüzde 50 ihtimal olduğunu söylüyor.
Yakında başlayacak Cumhuriyetçi Parti ön seçimlerinde Trump, arkasına Cumhuriyetçilerin anaakım medyası ve sermayesinin desteğini almış Florida Valisi Desantis’in 40 puan önünde. Desantis’i destekleyen Fox News’in son anketine göre Trump yüzde 53, Desantis yüzde 16.
Yani Cumhuriyetçilerin adayı eğer ayağına bir hukuki engel dolanmazsa Trump olacak.
Ama esas bütün Amerikan elitlerini ve medyasının tüylerini diken diken eden 2024 Başkanlık seçimleri anketleri.
Bu anketlere göre Biden-Trump karşılaşmasında durum başa baş. Biden yüzde 47 Trump 46. Sadece Fox anketinde Biden 44, Trump 41 görünüyor.
Peki nasıl olabiliyor bu?
Cehalet, dini yobazlık gibi bizde her kapıyı açmak için zorlanan açıklama anahtarları ABD örneğine pek uymuyor. Trump seçmenin tek bir kimliği yok.
O yüzden bela okumaktan, insanları aşağılamaktan yorulan cesur Amerikalı entelektüeller bu soruya cevap arıyorlar bir süredir.
Onlardan en cesuru, Obama’nın da en favori köşe yazarı olan, Amerikan Demokratlarının entelektüel yol göstericilerinden New York Times yazarı David Brooks oldu.
Brooks, geçen hafta New York Times’da “Peki ya bu hikayedeki kötü adam bizsek?” başlıklı çok cesur bir yazı yazdı.
Serbestiyet’in çevirdiği yazıdan bazı yerleri aktaracağım:
“Biz Trump karşıtları iyi adamlar oluyoruz. İlerlemenin ve aydınlanmanın güçleri olan ‘iyi adamlar’. Trumpçılar ise gerici yobazlar ve otoriterleri temsil ediyorlar. Bu argümana kısmen katılıyorum diyebilirim, fakat argüman aynı zamanda elitlerin kendi kendini tatmin etmesi sağlayan bir anlatı. 2020’de Biden yalnızca 500 kadar ilçede seçimleri kazandı, fakat bu 500 ilçe Amerikan ekonomisinin yüzde 71’ini oluşturuyor. Trump ise 2.500’den fazla ilçede kazanmıştı fakat bu ilçeler toplam ekonominin yalnızca yüzde 29’unu oluşturuyordu. Daha az eğitimli sınıflardaki insanların neden ekonomik, siyasi, kültürel ve ahlaki saldırı altında oldukları sonucuna vardıklarını ve neden eğitimli sınıfa karşı en iyi savaşçıları olarak Trump’ın etrafında toplandıklarını anlamak zor değil. Trump, işçiler için en tehditkâr görünen insan setinin girişimciler değil, uzmanlaşmış sınıf olduğunu çok iyi anladı. Yani biz. Sosyolog E. Digby Baltzell’in on yıllar önce yazdığı gibi, “Tarih, kast ayrıcalıklarını önderliğe tercih eden sınıfların mezarlığıdır.” Bizim sınıfımızın şu anda flört ettiği kader tam olarak budur.”
“Hepimizin bu işte birlikte olduğu idealinin yerini, eğitimli sınıfın burada ayrı bir dünyada yaşadığı ve diğer herkesin aşağıda farklı bir dünyaya zorlandığı gerçeği aldı. Üye olduğumuz toplumsal sınıfın üyeleri her zaman ötekileştirilenler için cesurca konuşur, ancak bir şekilde her zaman kendimize hizmet eden sistemler inşa eder.
Bu sistemlerden en önemlisi modern meritokrasi olmuştur. İnsanları en çok sahip olduğu niteliğe göre ayıran ve/veya dışlayan bir sosyal düzen inşa ettik. Akademik başarı üzerine kurulu bir düzen… Yüksek eğitimli ebeveynler seçkin okullara gidiyor, birbirleriyle evleniyor, yüksek ücretli profesyonel işlerde çalışıyor ve aynı seçkin okullara giren, birbirleriyle evlenen ve seçkin sınıf ayrıcalıklarını nesilden nesile aktaran çocuklarına muazzam kaynaklar aktarıyorlar.
Daniel Markovits “Meritokrasi Tuzağı” adlı kitabında yıllar süren araştırmaları şöyle özetlemişti: “Bugün orta sınıf çocukları okulda zengin çocuklarına, orta sınıf yetişkinleri de iş yerinde elit mezunlara yeniliyorlar. Meritokrasi orta sınıfı fırsatlardan mahrum bırakıyor. Aynı meritrokrasi, herkes kuralına göre oynasa bile sadece zenginlerin kazanabileceği bir gelir ve statü rekabetinde yalnızca kaybedenleri suçluyor.”
Meritokrasi sadece bir dışlama sistemi değil, aynı zamanda bir ahlak anlayışıdır. Barack Obama, başkanlığı sırasında politikaları bağlamında 900’den fazla kez “akıllı” kelimesini kullandı. Bunun anlamı, onun politikalarına katılmayan (ve belki de Harvard Hukuk Fakültesi’ne gitmeyen) herkesin aptal olması gerektiğidir.”
Yazıdaki bazı argümanlar bize tanıdık, bazıları bize yabancı hatta bizde tam tersleri yaşanıyor.
Ama temel duygu aynı.
Gelişen kapitalizm, profesyonelleşme, şehirlerdeki kast hayatı, eğitim, bilim, teknolojide nesilleri ve insanları birbirinden uzaklaştıran gelişmeler, partilerin, siyasetin, şirketlerin, medyanın, bürokrasinin, akademinin, bilimin karmaşık, aşırı uzmanlaşmış, kopuk, ulaşılmaz, değiştirilmez kibirli dünyası karşısında sıradan insanlar kendilerini zayıf hissediyor, kendini temsil etmeyen, dışlayan, hor gören elitlere karşı öfke, kin bir sınıfsal direniş duygusuyla siyasette sesini duyuran sesler arıyor. Popülist siyasetçiler bu duyguya karşılık geliyorlar.
Bu duygu küresel.
Türkiye’de AK Parti ve Erdoğan, 20 yıldır ama özellikle son 10 yıldır bu öfkenin sesi olarak girdiği her seçimi kazanıyor. Yani Türkiye’de durum Amerika’dan farklı. Elitler neredeyse artık ezilen, dayak yiyen statüsünde. Elitlere öfkeliler güçlüler, her yerdeler ya da her yere girmeye çalışıyorlar, iktidarı hınç duygularını tatmin etmek için kullanıyorlar.
Ama bir taraftan bu sınıfsal zorlamalar kabul etmeliyiz ki bir eşitlenme hali de yaratıyor. Bu her alanda eşit olmaya başlama duygusu büyük bir tatmin yaratıyor. “Eskiden doktorlar azarlardı, şimdi biz doktor dövüyoruz” diyen kadın kaba saba bir şekilde bu tatmin duygusunu tarif etmişti aslında.
Bu eşitliği onlar adına kavga ederek, elitleri hırpalayarak, buldozer gibi alan açarak sağlayan da hala Erdoğan.
Alper Görmüş, Serbestiyet’te David Brooks’un yazısı üzerine yazdığı yazıda bu öfkenin sesi olan popülist liderlerin yarattığı plasebo etkisini çok iyi tarif etti:
“Popülist liderlerin de mağduriyet duyguları ve korku düzeyleri yüksek kitlelerde plasebo etkisi yarattığını söyleyebiliriz. (Hele hele, liderleri, öfke biriktirdikleri yüksek kültürel mertebe sahiplerini küçümser tarzda konuştuğunda.)
Popülist liderlere oy veren kitlelerin ‘çağdaş-modern’ ölçülere uymayan ‘ilkel’ davranışları var evet, fakat bunlar onların içinde doğal olarak bulunan kötülükten gelmiyor, gerçek ve insani duygulardan (eziklik ve korku gibi) kaynaklanıyor.”
Amerikalılar için bütün bu konuları cesurca konuşmak için zaman az. Seçimler 2024 Kasım’ında.
Ama yeni seçimden çıkmış bizim için ise önümüzde koca bir beş yıl var. Bu beş yılı CHP içindeki hizip mücadelesi, Altılı Masa polemikleriyle geçirmenin kimseye bir faydası yok.
Çünkü mesele o değil.
İktidar elitlerinin gözle görünen ekonomik zenginleşmesine, üçer beşer adımlarla sınıf atlamasına, kurulan müteahhitler düzenine, yarattığı kendi nomenklatura sınıfına, debdebeye rağmen AK Parti’nin hala elitlere karşı ezilenlerin, beyaz Türklere karşı alttan gelenlerin sesi ve itirazı olarak görünmesi üzerine de yeni kavramlarla yeniden düşünmek gerek.
Nasıl oluyor da ekonomik krize, enflasyona, iktidar tarafından sürekli hırpalanmalarına, Devlet Tiyatroları’nda bile iktidarı kaybetmelerine rağmen hala şehirli seküler kesimlerin kültürel üst sınıf kibri, dindar iktidar çevrelerinin ekonomik üst sınıf kibrinden daha fazla insanlara batıyor, bir çeşit sınıf kinine, öfkeye neden oluyor?
Neden DEVA ve Gelecek’teki donanımlı, ehliyet sahibi dindar siyasetçiler iktidarın kültürel ve sosyal habitusunda yaşayan büyük kitleye ulaşamıyor, kapılar onlara bu kadar kapalı? Acaba bunun sebeplerinden biri onların da fazla eğitimli, profesyonel, ulaşılmaz ve bu yüzden kibirli görünmesi mi?
CHP’deki iktidar mücadelesinin de kültürel, sınıfsal boyutları yok mu? CHP’yi geleneksel CHP elitlerinden teslim alan Dersimli, orta sınıf bir bürokrat olan Kılıçdaroğlu, uzun yıllar sonra elde edilmiş bu mevziyi bu yüzden terk etmek istemiyor olabilir mi? Dışarıya doğru ittifak kurma çabaları, biraz da geleneksel CHP’liliğe karşı müttefik bulma çabası değil miydi?
İstanbul sermayesi ve medyasının desteklediği, mesajlarını Oksijen gazetesi üzerinden vermeyi tercih eden, Rolex saatli, orta üst sınıf bir aileden gelen İmamoğlu da bir bakıma geleneksel CHP elitlerinin geri dönüşünü temsil etmiyor mu?
Muhafazakarlara doğru açılımlardan rahatsız seküler şehirli elitlerin, eğitimli gençlerin, profesyonellerin “adamı” olması, İmamoğlu’nun ortak kültürel bağları olan büyük muhafazakar kitlelerle ilişkilerinin derinleşmesini, “halkın adamı” etkisi yaratmasını engellemiyor mu?
Hepsi üzerinde düşünülmeyi hakkediyor.
Neden böyle oldu sorusunun cevabı çok kolay değil.
Belki herkes cesurca şu soruyu sorarak işe başlayabilir:
Peki bizim hikayemizdeki kötü adamlar kimler?
Sadece karşıdakiler mi?
Emin miyiz?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025