Yıldıray OĞUR
Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da dünkü Fenerbahçe-Galatasaray Süper Kupa finali büyük bir siyasi krize neden oldu.
Krizin diplomatik bir krize dönüşüp dönüşmeyeceğini henüz bilmiyoruz.
Dün akşamdan beri parti liderleri, belediye başkanları, siyasetçiler, gazeteciler Suudi Arabistan’a öfke kusuyor.
Peki krizi sebebi neydi?
İlk haberlere göre Suudiler maçın başlangıcında İstiklal Marşı okunmasına izin vermemişti.
Milli takımların maçları dışında her maça İstiklal Marşı okuyarak başlanan herhalde Türkiye’den başka ülke yok.
Ama Suudilerin buna olmaz demesi diplomatik bir krize neden olurdu.
Ama sonra anlaşıldı ki krizin sebebi bu değil.
Zaten İstiklal Marşı’na “hayır” demeleri mantıklı değildi. Çünkü günler öncesinden Süper Kupa öncesi stattaki Cumhuriyet’in 100. Yılı programı açıklanmıştı.
Haberlerden okuyalım:
“Mücadele öncesinde ses ve ışık gösterilerinin yapılacağı Al-Awwal Park Stadyumu'nda Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türkiye Futbol Federasyonu'nun 100'üncü yılına özel tören gerçekleştirilecek. Birçok sanatçının sahne alacağı maç öncesinde Norm Ender 100'üncü Yıl Marşı'nı seslendirecek. Ayrıca 100 kişilik ekiple Türk bayrağı, Atatürk posteri ve kulüp armaları açılacak.”
Yani Riyad’daki stadyumda bırakın İstiklal Marşı okumayı yasaklamayı, Cumhuriyet’in 100. Yılı için kutlama yapılacaktı.
Bu kutlamalar sırasında stadyum tribünlerinde 100 kişilik bir ekip Türk bayrağı, Atatürk posteri ve kulüp armaları açacağı bir koreografi de programda yer almaktaydı.
Tabii bu program evsahibi Suudi yetkililerle birlikte hazırlanmış olmalı.
Yani bu programa göre Suudiler Atatürk’ün resmine siyaseten ya da itikadi olarak da karşı görünmüyor.
Cumhuriyetin 100. Yılı’nın, yıldönümünden iki ay sonra Riyad’daki bir stadda kutlanması gibi tuhaf bir talebe de tamam dedikleri anlaşılıyor.
Kutlama programında sadece Norm Ender ve orkestra da yoktu.
Başka sanatçılar da vardı. Yine haberlerden okuyalım:
“Dj Faruk Sabancı, Pelin Altan - Anıl Altan, Mert Yazıcıoğlu, Latif Serkan Altınorak, Gülsün Işıklı, Emre Aslan, sunucular; Murat Yıldırım - İman Elbani Yıldırım da Suudi Arabistan'da olacak”
Yani staddaki ortam Türkiye’den görüldüğü gibi pek de “şeri hükümlere göre” tasarlanmış gibi görünmüyordu.
Peki o halde Türkiye’yi ayağa kaldıran bütün Atatürkçü, milliyetçi hassasiyetleri kabartan, geleneksel milli sporlarımızdan Arap düşmanlığını ırkçılık seviyesine yükselten krizin sebebi neydi?
Haber10 sitesi krizin kronolojisini şöyle yapmıştı:
Maçtan önce kulüpler ile TFF arasında yapılan toplantıda maça Galatasaray Atatürk’ün ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’, Fenerbahçe ise ‘Yurtta sulh Cihanda sulh’ sözlerinin bulunduğu pankartla çıkmak istedi. Ayrıca iki takım karşılaşmaya üzerinde Atatürk fotoğrafı bulunan tişörtlerle çıkmayı talep etti.
Fenerbahçe ve Galatasaray Süper Kupa finali öncesinde İstiklal Marşı’nın yanı sıra Suudi Arabistan Milli Marşı’nın çalınmasından dolayı da rahatsızlık duyduklarının TFF’ye bildirdi.
Türkiye Futbol Federasyonu yetkilileri, iki kulübe Süper Lig finali akışının kulüplere gönderildiğini ve itiraz gelmediğini belirterek Suudi Arabistan Milli Marşı’nın okunacağını söyledi.
TFF yetkilileri, Atatürk’ün sözlerini içeren pankartlara izin verilmemesi konusunda yine akışı gerekçe gösterdi.
Fenerbahçe ve Galatasaray yönetimleri Atatürk meselesi konusunda daha önce herhangi bir sorun çıkmadığını, neden böyle bir uygulamaya gidildiğini sorguladı. Konunun akışla ilgisi olmadığı belirtildi. Sarı lacivertlilerin başkanı Ali Koç, kamuoyuna kriz olduğunu açıkladı.
TFF, kriz yönetimine başladı. Fenerbahçe ve Galatasaray yetkilileriyle sorunun çözümü için görüşmelere başladı.
Fenerbahçe Divan Kurulu Başkanı Uğur Dündar, Tele1 canlı yayınına bağlanarak Atatürk tişörtü ve maça da ‘Yurtta Sulh ve Cihanda Sulh’ pankartı ile çıkma talebinin Suudi yönetimi tarafından reddedildiğini söyledi. Dündar, “Ali Koç ve yönetici arkadaşlarımız da o halde biz de sahaya çıkmayız demişler” dedi.
Saat 16.00’da Türkiye Futbol Federasyonu, whatsapp grubuna açıklama yaptı. Açıklamada, “Süper Kupa maçı Türk bayrağımız huzurunda, 100. Yıl kutlama etkinlikleriyle, şehitlerimiz için saygı duruşuyla ve sanatçı Norm Ender’in okuyacağı İstiklal Marşı ile başlayacaktır. Bu konuda yapılan dezenformasyona itibar etmeyiniz” denildi.
Saat 16.14’te Uğur Dündar sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı: “Suudi Arabistan’da oynanacak Süper Kupa Finali için Kulübümüzün ve Galatasaray’ın ortak duruşları ve TFF’nin girişimi sonucu maç öncesindeki seromonide İstiklâl Marşımız okunacak ve karşılaşma öyle başlayacak.”
Saat 16.30’da Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, TFF yetkililerinin bulunduğu otele geldi. Burada ‘Maçla ilgili sorun çözüldü mü?’ sorusuna ‘Göreceğiz’ yanıtı verildi. Saat 17.35’te toplantıya Fenerbahçe Ali Koç da katıldı.
Krizi çözmek için Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak da görüşmelere girdi.
Krizin sonunda takımlar maça çıkmamaya karar verdi, Türkiye’ye döndü. Gerisi malum.
O kronolojiden anlaşılan soyunma odasına pankart ve tshirtle sahaya çıkmaya engellemek için polis göndermek gibi Suudi usulü yöntemler kullansalar da krizi çıkaranın Suudiler olmadığı anlaşılıyor.
En başta krizi başlatan Suudilerin İstiklal Marşı’nı çaldırmaması değil, Fenerbahçe ve Galatasaray yöneticilerinin Riyad’da oynanan maçta Suudi marşının çalınmasına karşı çıkması.
Hem Suudi Arabistan’ın başkentinde bu maçı oynayıp, bunun için büyük paralar alıp hem de ülkenin marşına iki dakika tahammül edememek büyük bir cüret.
Ama esas krizi kopartan iki kulübün son dakika aldıkları karar:
“Maçtan önce kulüpler ile TFF arasında yapılan toplantıda maça Galatasaray Atatürk’ün ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’, Fenerbahçe ise ‘Yurtta sulh Cihanda sulh’ sözlerinin bulunduğu pankartla çıkmak istedi. Ayrıca iki takım karşılaşmaya üzerinde Atatürk fotoğrafı bulunan tişörtlerle çıkmayı talep etti.”
Zaten Cumhuriyet’in 100. Yılı’nın; özel orkestrayla, marşlarla, sanatçılarla, tribünlerde 100 kişinin yapacağı özel koreografide Atatürk resmi, Türk bayraklarıyla kutlanılması üzerinde anlaşılmış bir programda olmayan bir son dakika sürprizi bu.
Maçlarda sahaya siyasi slogan ve simge taşımak FİFA’nın kurallarına net biçimde aykırı. Ve cezası var. Sadece takımlar değil, müsabakayı organize eden yani Suudilerin de ceza alabileceği bir kural ihlali bu.
“Sloganlar, ifadeler, resimler ve reklamlar” başlıklı madde açık:
“Ekipmanlarda siyasi, dini veya kişisel sloganlar, ifadeler veya resimler bulunmamalıdır. Oyuncular, siyasi, dini, kişisel sloganlar, ifadeler veya görüntüler ya da üreticinin logosu dışında reklamlar içeren iç çamaşırlarını göstermemelidir. Herhangi bir ihlal durumunda oyuncu ve/veya takım, müsabaka organizatörü, ulusal futbol federasyonu veya FIFA tarafından cezalandırılacaktır.”
İzin verilen sınırlar da kural kitapçığında belirlenmiş
“…oyuncunun numarası, adı, takım arması/logosu, futbol oyununu, saygıyı ve dürüstlüğü teşvik eden girişim sloganları/amblemleri ve yarışma kuralları veya ulusal FA, konfederasyon veya FIFA düzenlemeleri tarafından izin verilen reklamlar..
İzin verilen sloganlar, ifadeler veya görseller tişört önü ve/veya kol bandı ile sınırlı olmalıdır
Bazı durumlarda slogan, ifade veya resim sadece kaptanın kol bandında yer alabilir”
Atatürk’ün resmi ve Atatürk’ün sözleri bizim için siyasi olmayabilir.
Ama anlaşılan FİFA 2035’e aday olan, en azından yeşil sahada sicilini temiz tutmak isteyen, futbolda yeni, acemi ve kitabına uygun davranan, siyaseten ve dinen esnek bir millet olmadıkları da bilinen Suudiler programda olmayan bu son dakika sürprizine direndi.
Onlar için Atatürklü ısınma formaları, barış mesajı veren Atatürk sözleri siyasi ve siyasi simgeler. Hele de Gazze krizi sürerken…
Zaten maçtan önce TFF’nin maça gidecek taraftarlar için hazırladığı uyarı rehberinde şöyle uyarılar da yer almıştı:
“Suudi Arabistan’da tribünler haricinde kamusal alanlarda toplu bir şekilde tezahürat, gösteri, yürüyüş yapılmaması gerekmektedir. Bu tür eylemler “kamu düzenine tehdit” olarak algılanabilmektedir.
-Stadyuma Galatasaray ve Fenerbahçe bayrakları ile Türk Bayrağı dışında başka bayrak alınmayacaktır.”
Yani Suudiler ilk kez uluslararası kurallara uygun davranmış, o da krize neden olmuş gözüküyor.
Peki, neden maça iki takım da böyle bir son dakika sürprizi yaparak daha önce pek de yapmadıkları üzere Atatürk tshirtleriyle ve Atatürk’ün sözlerinin olduğu pankartlarla çıkmaya karar verdiler.
29 Aralık herhangi bir günün yıldönümü değil. Türkiye’deki derbi maçta da böyle bir şey yapılmadı.
Açık ki bu Atatürk hassasiyetinin sebebi maçın oynandığı yer.
Yani Türkiye’nin milyonlarca taraftarı olan, ülkenin en büyük işadamlarının yönettiği iki koca kulübü Suudi Arabistan’da maç oynanınca sanki Atatürkçülüklerine halel gelmiş gibi bir komplekse kapılıp, ne kadar Atatürkçü olduklarını göstermek istediler.
Maçın Suudi Arabistan’da oynanacağı kararının ardından zaten aylardır yürütülen tartışmalarda da bu geleneksel Arap düşmanlığı, Cumhuriyet’in 100. yılında kupa finalini Arabistan’da oynamanın Cumhuriyetçiliğe, Atatürk’e ihanet olup olmayacağı gibi tartışmalar yaşandı.
Şöyle köşe yazıları yazıldı:
“Galatasaray’ın kurulduğu yer olan Galatasaray Lisesi, Kurtuluş Savaşı’nda eğitime devam etmesine rağmen bazı sınıflarından mezun veremez. Cumhuriyetin 100. yılında Suudi Arabistan’da kupayı kaldırmak sarı-kırmızılıların içine siner mi?
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nun adını değiştireceklerini ve Atatürk Stadyumu yapacaklarını söyledi. Verilen mesajlar açık ve net. Sarı-lacivertlilerin de inandığı bir slogan var: “Cumhuriyetin kalesi Fenerbahçe”. Eğer bu teklif Fenerbahçe tarafından kabul edilirse 100. yılda stadyumun adını Atatürk yapmanızın ne anlamı kalacak?”
Kulüplerin kendi içinde bu karara itirazlar yükseldi.
Herhalde bu yüzden 29 Ekim’in üzerinden iki ay geçmişken Riyad’daki maçın öncesine tepkileri azaltmak için bir Cumhuriyet’in 100. Yılı kutlanması eklendi.
Suudi Arabistan’da süper kupa maçını oynayıp hem para kazanmak, hem de ligin uluslararası değerini artırmak gayet makul bir fikirken, TFF başkanının açıklamasına göre maçın önce Almanya, İngiltere’de oynanması teklif edilmiş ve onlardan onay alınmamışken, derin önyargılar koca koca insanları “Suudi Arabistan’da maç yapıyoruz bari maça çıkarken de Atatürk’ü analım da günahlarımızın kefareti olsun” noktasına getirmiş.
Tabii son dakika bu mesaj kaygıları da kriz çıkarmış.
Böylece Süper Kupa gibi Türkiye’de pek de kimsenin umurunda olmayacak bir maçın finalini daha önce de yapıldığı gibi yurtdışında yapmak, bunu da Reymar’ın, Ronaldo’nun top koşturduğu bir statta yapmak, dizilerimizi tüketen Suudileri futbolumuzu da tüketen yapmaya çalışmak bir de üstüne kulüplere 108 milyon TL para kazandırmak gibi iyi bir proje de suya düştü.
Hatta kaş yapayım derken göz bile çıkarılmış olabilir.
Muhtemelen Suudiler, elçilik sokak adlarını değiştirme, Araplara ve hatta dine küfretme kampanyasını gördükten sonra bir süre pek Türkiye’ye gelmek istemeyecektir.
Tabii muhalefet geleneksel Arap düşmanlığı üzerinde sörf yaparken, Erdoğan’ın bu kriz karşısında alacağı tavır da önemli.
Halbuki bir nefes alıp düşünenler Suudi Arabistan’ın artık Atatürk ile bir sorunu kalmadığını görebilir. Hatta Prens Salman’ın ülkeyi tepeden modernleştirme adımları Atatürk’e de benzemiyor değil. Bu arada Şerif Hüseyin ile Suudiler de aynı şey değil. Hatta ikisi birbiriyle savaşmıştı. Belediye başkanlarına asgari tarih eğitimi şart.
Bir futbol maçında bile siyasetin, tarihin, ideolojik önyargıların ortaya çıktığı, milli histeri dalgasının her yeri kolayca sardığı, rasyonel ve serinkanlı düşünmeye sık sık ara verilebilen, linçe sevinçle teslim olunan bir ülkenin işi hiç kolay değil.
Çünkü önünde ciddi bir engel var: Kendisi!
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2025
8.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025