Yıldıray OĞUR

Birkaç hafta önce kerpiç evlere giden şehit cenazelerinden sonra şimdi de bir şehit cenazesi Maraş’taki bir depremzedenin çadırına gitti.
Kahredici bir görüntüydü. Ama öfke yine yanlış sorularla yanlış adreslere yöneldi.
Neden orta sınıf ya da üst sınıftan değil yoksul ailelerden gençler sözleşmeli er olarak orduya katılıyor gibi temel ve cevabı zor sorularla uğraşmaktansa neden zenginlerin çocuklarının savaşta ölmediği gibi profesyonel orduya geçtikten sonra anlamını yitiren sorular soruldu.
Bu tartışmalar sürerken sosyal medyada dolaşıma giren eski bir Vehbi Koç röportaj videosuyla konu dönüp dolaştı, artık toplam sayıları Esenyurt’ta yaşayan yabancılardan bile az olan Ermenilere, Rumlara, Yahudilere de geldi.
Videoda 80’li yaşlarında olan Vehbi Koç, şöyle diyor:
“Türkler askere giderdi ölmeye, hasta olmaya. Katolikler, Ermeniler, Museviler bedel öder askerlik yapmazlardı. Büyük paralar kazanır, en güzel yerlerde yaşarlardı. Biz de onlara hayran hayran bakardık.”
1901 Ankara doğumlu Vehbi Koç’un sözlerine, 1909’da gayrimüslimlerin de askere alındığı bilgisiyle cevap verenler oldu, Çanakkale’de savaşan Ermeni, Yahudi askerleri hatırlatanlar da.
Vehbi Koç’un 80’li yaşlarında verdiği bir röportajda bile taze olan sınıfsal öfkesi dışında söylediklerinden dikkat çekici olan başka bir şey daha vardı
Koç, Ankara’daki zengin gayrimüslimleri sıralarken “Katolikler, Ermeniler, Museviler” diyor.
Ermeniler ve Museviler tamam da peki kimdi bu Katolikler?
Aslında onlar da Ermenilerdi. Ermeni Katolikler.
1901’de Vehbi Koç’un doğduğu Ankara’da 25 bin Müslüman Türk, 12 bin Katolik Ermeni, 4 bin Ortodoks ya da Gregoryen Ermeni, 3 bin Rum ve bin Yahudi yaşıyordu.
Katolik Ermeniler, Vehbi Koç’un yaşadığı devirde Ermeni olarak anılmamak ya da Ermeni cemaatiyle aralarına mesafe koymak için kendilerine sadede Katolik diyorlardı.
Herhalde Koç’un aklında o yüzden öyle kalmış.
Peki neden Katolik Ermeniler kendilerini diğer Ermenilerden ayrı tutuyorlardı?
Ermenilerin Katolik olması 18. yüzyılda bir tür Ermeni aydınlanmasının sonucu.
Sivaslı Peder Mıkhitar, İstanbul’da Ermeni Patrikliği’nin taassubuna karşı Katolik Avrupa’dakilere benzeyen okullar açar ve Mıkhitar’ın etkisindeki Ermeniler kendi geleneksel kiliselerine tepki olarak bir nevi bir protestanlaşmayla Katolikleşir.
Fakat bu durumdan rahatsız olan Ermeni Kilisesi’nin Osmanlı’ya baskısıyla Peder Mikhıtar, sürgün edilir. Önce Venedik’e bağlı Modon’a sığınırlar. Ama sonra Osmanlılar orayı ele geçirince San Lazzora adasında bir manastır kurarlar.
Manastır, Avrupa’nın en ileri ilahiyat merkezlerinden biri haline gelir. Kitaplar basılır, kütüphane kurulur, ada Ermeni dünyasının fikri merkezi olur.
(Ayrıntılar için https://nisanyan.substack.com/p/sivasl-mkhitar-venedikte)
İstanbul’da yaşayan Ermeni Katolik cemaati de büyür. İstanbul’da Ermeni Patrikhanesi ile itikadı çekişme artar.
Nihayet Ermeni Patriği’nin İkinci Mahmud’a baskılarıyla 1828’de Ermeni Katolikler İstanbul’dan Ankara’ya sürgün edilir.
Ankara’da hali hazırda zaten Ermeni Katolikleri yaşamaktadır.
Ankara’da geniş bir Ermeni Katolik cemaati ortaya çıkar.
Dünyayla, Avrupa ile güçlü ilişkileri olan, iyi eğitimli Ermeni Katolikler, dünyadaki tiftik üretimin merkezi olan Ankara’daki tiftik üretiminde söz sahibi olurkar, Avrupa’ya Angora ihraç ederler, zenginleşirler.
Tabii güzel evler yaparlar, bağlar kurarlar.
Ankara’da daha çok Etlik ve Keçiören civarlarında yaşamaktadırlar.


İşte Vehbi Koç’un görüp, gıpta ettiği zengin Ermeniler onlardır.
Zaten anılarında da anlatıyor bunu:
“Ankara’da yazlığa çıkmak âdeti vardı. Ayrıca sıtma hastalığı çoktu. Onun için yazları orta halliler ve zenginler bağlara giderdi. Bağa çıkanların zenginlik derecesine göre çift ya da tek atlı arabaları, bir atı ya da eşeği bulunurdu. Ankara’da havası ve suyu iyi olan yazlık üç semt vardı: Keçiören, Etlik, Çankaya. (…) Bizim bağımız Keçiören’in altında Çoraklık semtinde idi. Eş, dost, akraba hepimiz bu semtte oturduk. Çoraklık’ta hep bizim gibi Müslümanlar otururdu. Biraz ilerimizdeki Keçiören’de en çok Katolik ve Emeniler otururlardı. Onların bağlarının bakımı, güzel binaları, bahçeleri hemen dikkat çekerdi. Bu Hıristiyanların büyük bölümü Ankara’yı terk ettikten sonra evleri satıldı. Keçiören’in havası itibariyle Ankara’nın en güzel yazlıklarından birisi idi. Atatürk Köşkü şimdiki hastanenin yerinde yapılacaktı. Her nedense vazgeçildi, Çankaya’da yapıldı.”
Vehbi Koç, hatıratında “Bu Hıristiyanların büyük bölümü Ankara’yı terk ettikten sonra” kısmının sebebinin 1915 olduğunu tabii yazmıyor.
Peki o satılan evlerden birini kim alır?
Vehbi Koç’un Ankara Keçiören’de bir bağ evi vardı. Ömrünün büyük bir kısmını o evde geçirdi. Bütün çocukları da o evde doğdu.

Ev şimdi Vehbi Koç ve Ankara Araştırmaları Merkezi (VEKAM) adıyla hizmet veriyor.
Vakfın sitesine göre “19. yüzyıl sonlarında yapılmış olan ve 1923 yılında Mareşal Fevzi Çakmak’tan satın alınan bağ evini, Koç Ailesi uzun yıllar yazlık konut olarak kullandı. Vehbi Koç’un Ankara’daki hayatının büyük bir bölümünü geçirdiği ve bütün çocuklarının dünyaya geldiği ev, türünün ayakta kalan son örneklerinden biri”
Sitede bu kadarı yazıyor.
Yani özetle 1923 yılında Mareşal Fevzi Çakmak’tan aldık, gerisini karıştırmayın, varsa sorunuz Mareşal’e sorun diyor.
Peki, hani bunun ilk sahibi?
Bu sorunun cevabını Ottova’nın ünlü mimarlarından biri olan Edward J. Çuhacı’nın 2007’de Çankaya Köşkü’nün hikayesiyle ilgili Hürriyet Gazetesi’nde çıkan bir yazıya gönderdiği mektuptan okuyacağız.
Ama önce kim Edvard Çuhacı?
Yine mektuptan okuyalım:
“Annemin kızlık ismi: ROZ KASAPYAN. Doğum yeri: Ankara 1896-2001. Babasının (yani dedemin) ismi OHANNES KASAPYAN Doğum yeri: Ankara 1857-1944. Dedemin ailesi, kardeşleriyle birlikte Ankara keçisinin tiftiğini (Angora Wool) İngiltere’ye ihraç edermiş. Ve kardeşlerden bir tanesi İngiltere’de Bradford şehrinde yerleşmiş ve Ankara keçisinin tiftiğini İngiltere’de pazarlarmış. Ben İTÜ’nün mimarlık fakültesinden 1954 senesinde mezun oldum. Yedek subaylık görevimi bitirmemi müteakip evlendim ve 1957 Şubat ayında eşimle Kanada’ya muhacir olarak geldim. Hamdolsun, Ottawa’nın belli başlı mimarlarından biriyim.”
Ve bu zengin ailenin 1915’de Ankara’da geride bıraktıkları mülklerini anlattığı satırlar:
“Çankaya Köşkü’nü Kasapyan ailesi hiçbir kimseye satmamıştır. Devrin hükümeti yalnız o köşkü değil, bütün mallarını ve mülklerini ellerinden alıp Ağustos 1915 yılında tüm aileyi sürgüne sevk etmişlerdir. Benim babam (Ankara doğumlu 1887-1930) o tarihlerde ecnebi bir şirketin sahibi olduğu demiryolunda çalışması vesilesiyle tüm aileyi Ankara’dan (Konya yoluyla) İstanbul’a kaçırmıştır.”


Çankaya Köşkü’ne dönüşen Kasapyanların evinin hikayesi malum.
Ama Kasapyan ailesinin bir de Keçiören’de yazlık evleri var.
Mektupta onun akıbeti de anlatılıyor:
“Kasapyan ailesinin sahip oldukları mülkler arasında Keçiören’deki bağ evi vardı ve bu bağa da Vehbi Koç ailesi sahip olmuştur. Bundan birkaç sene evvel (belki 15 veya daha fazla) İstanbul gazetelerinden birinde bu bağ evinin resmi çıkmıştı -bu evi Vehbi Bey müzeye çevirmişti- ve annem rahmetli Vehbi Bey’e bir mektup yazmıştı. Vehbi Bey de anneme o bağ evinin renkli bir fotoğrafını yollamıştı. Annem bu evde çocukluk yıllarını geçirmiştir. Bize daima o günlerden bahsederdi.”
Yani Vehbi Koç “Büyük paralar kazanır, en güzel yerlerde yaşarlardı. Biz de onlara hayran hayran bakardık” dediği Katolik zenginlerinden birinin evinde 20’li yaşlardan itibaren yaşamaya başlamıştı, yani hayran hayran bakışları çok da uzun sürmemişti.
80 yıl sonra verdiği röportajda bile hala içinde tuttuğu sınıfsal öfkesinin sebebi daha çok ideolojik gibi görünüyor.
O ideoloji, şimdi “Ankara Araştırmaları Merkezi” olan o evin ilk sahibinin adını bir yere yazamayacak kadar da hala güçlü…
Yazarlar
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025
28.07.2025
26.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
13.07.2025