Yıldıray OĞUR
Dünya medyası açığa çıkan Öcalan-hükümet müzakerelerine kafasında bin bir tilki dolaşmakta olan Türkiye medyasından daha ilgili. AP’nin geçtiği haberle dünyanın büyük haber ağlarında müzakerelerin ayrıntıları dönmeye başladı. En haklı sorulardan birini Guardian’da çıkan analizinde Kosova’dan Afganistan’a pek çok savaşı yerinde izleyen, İtalya’dayken Öcalan’la da görüşen tecrübeli gazetecilerden John Hopper sormuş: “Peki, Kandil ateşkes için Apo’yu dinler mi?”
Bu cevabı aranması gereken önemli bir soru. Ama önce bu kez masada ateşkes değil, silahı bırakma da değil, tetikten elini çekme, silahlı mücadeleye son kararı verme olduğunun altını çizmek gerekir.
Aralarında epey büyük bir fark var. PKK’dan bu kez devletin kendi üzerine düşenleri yaptıktan sonra beklediği silahlı mücadeleden ilkesel olarak vazgeçtiğini açıklayıp, güçlerini sınır dışına çekmesi. Silahlarını teslim etmesi değil, en azından şimdilik. Bu nüanslar bugüne kadar yaşanan bütün süreçleri bitiren “tasfiye mi ediliyoruz” korkusuna karşı kritik önemde.
Guardian’ın sorusu önemli. Çünkü 2011’de devlet Öcalan’la anlaşmasına rağmen Kandil Devrimci Halk Savaşı kararı almıştı.
Soruya cevap vermek için önce 13 yıl kadar geriye, bu sorunun neredeyse bütün koşullarıyla replikası olan günlere dönmek açıklayıcı olabilir.
13 yıl önce Öcalan yakalandığında annesinin Türk olduğunu, hizmete hazır olduğunu, ateşkes kararının arkasında durduğunu söylemiş, Kürt milliyetçilerinin teslimiyetle suçladığı mesajlar vermişti. PKK Başkanlık Konseyi bu sözler üzerine yazılı bir açıklama yaptı ve şöyle dedi: “Önderliğe ilaç verilmiş, o yüzden böyle konuşuyor.”
Ama Öcalan durmadı, avukatları aracılığıyla silahlı mücadeleye son kararı verdiğini açıkladı, PKK’ya sınır dışına çekilme çağrısı yaptı. Peki, “Öcalan’ın gazozuna ilaç atmışlar” çizgisindeki Kandil ne yaptı: Silahlı mücadeleye son verdiğini ilan etti, güçlerini sınır dışına çekti, hatta adını da kötü şöhreti yüzünden KADEK diye değiştirdi. Hem de bütün bunları devlet daha Kürt bile diyememişken, ortada hiçbir kazanım yokken, sadece ve sadece hangi koşullarda bu açıklamayı yaptığını bile bilmedikleri Öcalan istediği için yaptı.
Bu tam teslimiyeti PKK-Öcalan ilişkisini tam olarak anlamadan çözmek zor. PKK için Öcalan Önderlik. Bu yaşayan bir Ulu Önder demek. Hatta daha fazlası. PKK için Kürtleri özgürleştiren yarı tanrısal bir kişilik Öcalan. O yüzden PKK için Öcalan’ın yanılması diye bir şey sözkonusu değil. İlk yıllarda buna cesaret edenlerden de zaten ortada kimse kalmamış durumda. Yani PKK’nın Öcalan’ı eleştirmesi, ADD’nin Atatürk’ü eleştirmesinden daha az mantıksız bir şey. Öcalan’ın sözleri ancak tevil ve tesvir edilerek, esasen bunu murad ettiği gibi hermönetik okumalarla yorumlanabilir. Onun hükmü de Öcalan’ın bu yorumu şiddetle tashih edeceği ilk açıklamaya kadar sürer.
Peki, Öcalan 13 yıldır uzağında olduğu örgütüne nasıl bu kadar hâkim olabiliyor?
Önce Öcalan’ın zaten 19 yıl boyunca örgütünü Şam’dan yönettiğini hatırlamak gerekir. Mesela Öcalan Türkiye’deki en yetkili komutanlarından Şemdin Sakık’la en fazla üç kez (biri hesap vermeye çağırdığında) yüz yüze görüşmüştür.
Ayrıca Öcalan İmralı’dan en büyüğü örgütün yarısının dağdan inmesine neden olan 2004’teki olmak üzere irili ufaklı pek çok tasfiye operasyonlarını yönettiğini de akılda tutmalı.
Öcalan’ın örgüt üzerindeki hâkimiyetinin bütün bunlar dışında iki temel sacayağı var. Birisi KCK Sözleşmesi. Bütün PKK’yı bağlayan sözleşmeye göre Öcalan bütün yapılanmanın ortasında yer alan bir kurum aynı zamanda. Tam adı: Reberiya Koma Civakên Kurdistan. Sözleşmenin 11. maddesine göre Öcalan temel konularda tartışmasız en son karar mercii. Kendisinin atadığı Yürütme Konseyi’nin bütün kararlarının onay için gittiği son adres. Yani Öcalan PKK için yasama, yürütme ve yargı organlarını elinde bulunduran mutlak iktidar demek.
Peki, hukuki olarak böyle de bunun güvencesi ne? Kandil’de artık adlarını, hikâyelerini, eğilimlerini en sıradan gazete okuyucusunun bile bildiği komutanlar aksini isterse bu yazılı metinler ne işe yarar?
İlk başta akla mantıklı gelen bu itirazın es geçtiği nokta PKK’nın adı geçen komutanlar ve onlara bağlı çevrelerden ibaret olmadığı. Örneğin PKK’nın silahlı kanadı HPG’nin karargâhtan ve tüm komutanların korunmasından sorumlu Özel Kuvvetler’inin başında halen Suriye uyruklu Ferhat Abdi Şahin var. Şahin, daha önce Avrupa’da yöneticilik yapmış, 1998 ateşkesi görüşmelerini bizzat Öcalan adına yürütmüş, Öcalan’a manevi oğlu denecek seviyede yakın bir isim. Yani Öcalan ne derse onu yapacak bir isim. Mesela Öcalan, şu lideri gözetim altına alın derse o lideri gözetim altına alacak isim o.
Bu örnek çok da afakî gelmesin. Çünkü şimdilerde Öcalan’a rağmen kararlar aldıkları bilinen lider kadrosundan pek çok ismin geçmişinde Öcalan’ın talimatıyla gözaltı alınma, yargılanma, hapse atılma hatta Cemil Bayık örneğinde olduğu gibi idama mahkûm edilme bile var. Bu anlamda Kandil’de PKK kayıtlarına göre sicili en temiz isim Karayılan. Öcalan’ın örgütü Karayılan’a teslim etmesi boşuna değil yani.
Öcalan’ın örgüte hâkimiyetinin bütün ateşkes, savaş kararları dışında somut üç örneği yemin etmek için aylarca Meclis’e gitmeyen vekilleri gönderdiği bir faksla, hem de yemin etmeme gerekçelerinde hiçbir değişiklik yokken Meclis’e gitmeye “ikna” etmesi, ikincisi PKK’yı ve BDP’yi de eleştirerek bitirdiği açlık grevleri ve son olarak yine kardeşine verdiği mesajla hâlâ Türkiye’de bazı uzmanlarının anlamsız yere “hayır PKK demek değil” diye ısrar ettiği PYD’yi Suriye’de muhalif saflara katması.
Ayrıca Öcalan’ın “anlaştık” açıklamasına rağmen Silvan ve demokratik özerklik ilanı ile Devrimci Halk Savaşı pozisyonuna, yine Öcalan esasen bizden bunu istedi gibi bir yorum yaparak geçen Kandil’in bu Devrimci Halk Savaşı’nı becerememesi sonrası en son açlık grevine, heykelini dikmeye kadar varan Öcalan’a bağlılık gösterileri de iktidarın son olarak kimde olduğunu göstermekte.
Peki, niye Silvan’da örgüt Öcalan’ı dinlemedi. Bu çok konuşuldu. Ama en baştaki tasfiye endişesi en belirleyici neden. Oslo görüşmelerini Öcalan örgüt beni tasfiye ediyor diye bitirmişti, İmralı görüşmelerinde de bu kez Kandil, tasfiye ediliyoruz korkusuna kapıldı. Bu korkunun oluşmasında devlet içindeki kırılmalarında etkisi büyük oldu.
Ama bu kez süreç daha garantili gidiyor. 1999’da adımları Öcalan atmış ama devlet altı yıllık ateşkes boyunca hiçbir şey yapmamıştı. Bugün adımlar önce devletten geldi. Şimdi söz sırası Öcalan’da.
Dün Twitter’a, son dönemin en parlak akademisyenlerinden Gökhan Bacık şöyle yazdı: Kürt sorunu çözen lider Fetret Devri’ni bitiren Çelebi Mehmet gibi devletin ikinci kurucusu olur. Evet, tarihin hemen önünde bir eşikteyiz. Kürtler adına bu tarihî karar ânında sahneye çıkacak tek lider de Öcalan.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- “Marg bar Amrika!” nereden çıkmıştı?
21.06.2025 - Türkiye’de legal siyaset yapmak mı, İsrail’in proxy örgütü olmak mı?
18.06.2025 - Mesele dış politika ve güvenlik, aptal!
16.06.2025 - Tıraşçı Ahmet’in oğlu nasıl CHP’li oldu?
15.06.2025 - Greta’nın büyüklüğü bizi küçültür mü?
11.06.2025 - İzmir Limanı’ndaki hamallar greve gittiğinde..
8.06.2025 - Kürtler Türkiye’ye ne zaman gelmişti?
4.06.2025 - Bir grevin anlattığı
2.06.2025 - PKK’nın sahiden silah bıraktığının delili…
1.06.2025 - Aslanların sırtlanlara yedirilmesine dair ibretlik bir hikaye
26.05.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
müfit günal
Bu hükümetin varlığını ben önemli buluyorum. Şu anda savcılarımızın takibinde olan Eşref Bitlis ve 7 alay komutanının öldürülmesi, TUSHAT olayının takipte olması, zirve yayınevi davası, Hırand Dink davası ve daha birçok karanlık olayların önü kesilmemesi için mevcut hükümet kalmalı.