Yıldıray OĞUR
Bir zamanlar bir ülkede fakir ve gururu kırılmış bir halk yaşarmış. Bir imparatorluk üzerlerine çökmüş, ortaya çıkan yeni devlet de hiç onların devletine benzemiyormuş.
Kendilerini cahil, gerici gören, ezanlarını Türkçeleştiren, giyim kuşamlarına, çocuklarına nasıl eğitim vereceklerine karışan, tekkelerini, dergâhlarını türbelerini kapatan bu devlet halkın canına tak etmiş. Ve bir gün onu kötü adamların elinden kurtarmak için harekete geçmişler.
Hikâye böyle başlıyor. Ardından müze yapılmış bir caminin, idam edilmiş bir Başbakan’ın, başörtüsü yüzünden üniversiteye dahi sokulmayan kızların görüntüleri geliyor.
Darbeler, yasaklar, aşağılanmalar, horlanmalar, dışlanmalarla dolu bir hikâye bu. Şairine “Öz yurdunda garipsin öz vatanında parya” dedirtmiş bir ülkenin hikâyesi.
Hikâyeyi buradan başlatmazsak sonunu anlamamız mümkün değil.
“Ama inanın bana aynı menzile giden farklı yollardan biri gördüğümüz yapının, aslında bambaşka niyetlerin, sinsi yapıların örtüsü olduğunu göremedik” diyen Cumhurbaşkanı galiba büyük kitlelerin de duygularına tercüman olmuş oldu.
Dindar bir ailede yetişmiş bir genci bir cemaate, tarikata veya siyasi partiye girmeye ikna eden de kaybettikleri ülkelerini geri almak, öz vatanında paryalıktan, öz yurdunda gariplikten çıkmak diye özetlenecek o menzile ulaşma motivasyonuydu.
O zamanki adıyla Hizmet, dershaneleri okulları ve yurtlarıyla hızla büyüyen orta sınıfa da hitap eden, o menzile yürüyen en profesyonel yolların başında geliyordu. 90’larda yurt dışına da açılarak popülerliklerini artırdılar. İçinde olanlar ve dışında olan dindarların hepsi bu cemaatin devlete adam yetiştirdiğini, soktuğunu biliyordu. Ama dar bir grubun dışında bunun için soru çalındığını, gizli örgütlenmeler olduğunu kimse bilmiyordu.
Hele Hizmet’in esas amacının Hususi Hizmetler olduğundan pek az insanın haberi vardı. Bunun ne kadar profesyonelce ve gizlilik içinde yapıldığını Türkiye’deki muhafazakârlar hatta bu cemaatin içinde bulunan pek çok kimse de darbe girişimiyle görmüş olabilir.
Darbe ve FETÖ üyeliği suçundan tutuklanan subaylar içinde en kalabalık üst rütbeliler tuğgeneraller. Bu tuğgenerallerin askerî liseye girişi 1978-79 ve takip eden yıllarda olmalı.
Yani 70’lerin sonunda 15 yaşında askeri liseye soktuğu bir çocuğu 38 yıl yetiştirmiş, izlemiş, takip etmiş, saklamış, terfi ettirmiş ve 38 yıl sonra 15 Temmuz 2016 günü de darbe için harekete geçirmiş bir örgütle karşı karşıyayız.
Önce her şeye bu örgütün dünyada eşi benzeri olmayan yeteneklerini, istihbarat ve örgütlenme beceresini teslim ederek başlamalıyız. 15 yaşındaki bir çocuğu 37 yıl yetiştirip, koruyup darbe yaptıracak dünyada bir istihbarat örgütü, gizli güç veya üst akıl yok. Böyle bir gücü dünyada kullanmayacak, onunla ittifak yapmayacak bir istihbarat örgütü, gizli güç ve üst akıl da.
Böyle bir projenin Türkiye de kullanamayacağı ve aldatamayacağı kimse de.
En başta kendi şakirtlerinin büyük bir kısmı gelmek üzere, uzun bir aldatılmışlar listesi var elimizde.
“Ben demiştim” diyen herkesin beş dakika içinde aldatıldığı ve kullanıldığı bir anın görüntüleri ortaya çıkarılabilir, ilk taşı atacak günahsız da pek yok...
60’lara hiç girmeyelim.
70’lerin sonundan itibaren orduya ve emniyete girmeye başlamış kadrolar 40 yıl boyunca, 7 cumhurbaşkanı, 14 başbakan, onlarca hükümet sırasında terfi edip, pozisyonlarını koruyarak 2013’e ulaştılar 17/25 Aralık’ı yaptılar, ardından başlayan paralelle mücadele bile onları durduramadı ve 2016 yılında 15 Temmuz’u yaptılar.
80’lerde Özal’ın maddi ve manevi destekleriyle önü açılan, 90’larda yurt dışında okul açarken bizzat Demirel’in referans mektuplarıyla yol alan, 90’ların ortalarında Çiller’e ordu içinden istihbarat, Erbakan’a YAŞ hazırlık toplantılarından ses kaydı taşıyan, Ecevit’in uğruna bütün partisini hatta koalisyon ortaklarını karşısına aldığı ve bütün bu iktidarlar döneminde kendine geniş bir hareket alanı bulmuş bir yapıdan bahsediyoruz.
(En sonra Emniyetteki Gülenciler üzerine 1999’da çok özenli olmayan bir rapor hazırlamış dönemin Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral, Mesut Yılmaz’ın kendisine “Cemaatin üzerine giderseniz, Ecevit koalisyonu yıkar” dediğini anlattı)
SHP’li Seyfi Oktay’ın Adalet Bakanlığı sırasında Alevi referanslarıyla bile hakim ve savcılık kadrolarına girmeye devam etmiş cemaatin kadroları DSP’li Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk döneminde Adalet Bakanlığı’nda daha sonra özel yetkili savcı ve hakim atamalarını dizayn edecekleri kritik mevkileri elde etmişlerdi.
Gülen’in “devlete sızın” kasetlerinin çıkıp, İzmir’de cemaatçi askerî öğrencilerin gözaltına alındığı bir operasyondan bir gün sonra yurt dışına çıktığı günlerde Genelkurmay Başkanı olan (hani “28 Şubat 1000 yıl sürecek” diyen) Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun özel kalem müdürü bile cemaattendi, son darbeden tutuklandı.
Hatta bir iddiaya göre dönemin Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş’ın yardımcıları içinde dahi cemaatten savcılar vardı. 1998’de İsrail’de askeri ateşe olan Akın Öztürk’ün Çevik Bir’le epey bir mesaisi olduğunu tahmin etmek zor değil.
2001 yılında bir emniyet müdürü dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı’na dosya getirip, ordu komutanlarına Ergenekon soruşturması başlatmak istediğinde AK Parti henüz kurulmamıştı bile.
Kitabının ön sözünün sonunda “Türkiye’deki tüm ulusalcıları Fethullahçı tehlikeye karşı çok geç olmadan birlikte hareket etmeye, istihbarat birimlerindeki Fethullahçı unsurların temizlenmesi için kamuoyu oluşturmaya çağırıyorum” diye yazmış Necip Hablemitoğlu, Ankara’nın ortasında öldürüldüğünde ve cinayet dosyası kapatıldığında da yıl 2002’ydi.
2003 yılında Birinci Ordu’daki irtica tehdidine karşı yapılmış plan seminerini hazırlayan komutanın not defterini teslim ettiği kurmay subayı bile bu cemaattendi, darbe de tutuklandı. 2004-2006 yılları arasında laik Ahmet Necdet Sezer’i Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde koruyan muhafız alay komutanı da cemaattendi, o da darbede tutuklandı.
1986 yılında Kuleli Askeri Lisesi komutanıyken Fethullahçı askerleri tespit ettirip okuldan attıran Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay Başkanı olduğunda en yakınındaki yaveri ve özel kalem müdürünün bu cemaatten olacağını (darbeden tutuklandılar) herhalde tahmin edemezdi. “Sözde değil, özde laik” diye atarlı konuşmalar yapıp, cumhurbaşkanı adayının eşinin başörtüsüne kafayı takıp, yayınladığı e-muhtırayı bile onlar kaleme almış, son tashihlerini yapıp, internete yüklemiş olabilirler.
Aynı yıllarda Kara Kuvvetleri Komutanı olan İlker Başbuğ’un da dört yıl sonra Genelkurmay Başkanı olduğunda terör örgütü yöneticisi olarak onu tutuklatacak güç hemen yanı başındaydı. Onun da özel kalem müdürü cemaattendi, darbeden tutuklandı.
Ama tabii ki cemaatin kendi menziline doğru yürüyüşünü hızlandırması AK Parti iktidarıyla oldu. AK Parti, 28 Şubat’tan kalma katı laiklik uygulamalarını kademe kademe ortadan kaldırdıkça, açılan özgürlük alanında Gülen cemaati de gelişti, serpildi. Zaten en büyük cemaat olduğu için en çok onlar gelişti, serpildiler.
Ama sadece bu kadarla da kalmadı. Cemaatin bürokraside hazır kadroları, askerî vesayet ve Kemalist bürokrasiyle boğuşan AK Parti’nin imdadına yetişti, yetişmiş kadroları olmayan AK Parti iktidarları da bu “alnı secdeye değen” yetişmiş insanlarla yol aldı, onların önünü açtı.
Sonra tansiyon yükselmeye başladı. Danıştay Baskını, Hrant Dink suikastı, cumhurbaşkanlığı krizi, Cumhuriyet mitingleri, e-muhtıra derken zaten toplumsal hafızada taze olan tehlike acil koduyla yanmaya başladı, toplum bu derin yapılarla hesaplaşmaya hazır hale geldi.
Ergenekon operasyonları başladı. Hükümetin elinde güveneceği tek istihbarat kaynağı Emniyet’ti bu bilgileri test edebileceği güvenilir (başı secdeye eğen ya da sivil demokrasiye bağlı) başka bir kaynağı yoktu, hem de bu operasyonlarla kendisine en son kapatmaya, siyaseten yasaklamaya çalışan, üniversitelerde başörtüsüne bile yanaşmayan, eşlerinin başörtülü resepsiyonlara gelmesinden rahatsız laik askeri-sivil bürokrasinin gerilemesinden memnundu, arkasını çok da kurcalamadı.
Aynı şekilde davalara inanan destekleyen medyadan kanaat önderlerine geniş kamuoyu için de hükümetin bu davalara desteği birinci iyi referanstı, Türkiye’nin yakın tarihi, olağan şüpheliler listesi belliydi, çok yakın zamanlarda yaşanmış tecrübeler de zaman zaman ortaya çıkan şüpheleri bastırıyordu.
Ayrıca bu operasyonlar hakkında önlerine dökülen belge, bilgi, görüntüyü seçecek, ayırt edecek gazeteci, siyasetçi yoktu, hukukçu pek yoktu. Bunu yapmak, yapanları, şüphe duyanları dinlemek kimsenin de işine gelmiyordu.
Bu davalarla ilgili şüphe duyanlar, eleştirilerini yükseltenler de zaten çoğunlukla eski statükonun devamından yana olanlardı, bu da onların inandırıcılığını azaltmaktaydı. Bu davalardaki gözü kara polislerin, savcıların cemaatçi olduğu/olabileceği biliniyor ya da hissediliyordu ama sonuç itibarıyla sivil iktidara yardım ettikleri, demokratikleşmeye, sivilleşme menziline yürüdükleri düşünüldüğü için ya bilmezlikten gelindi ya da “ne var ki bunda” denip geçiştirildi. Askerlerin çok büyük bir kesiminin de bu işlerin içinde olduğunun ise hiç kimse farkında değildi.
Gerçekten laik kesim, CHP cemaat konusunda o sırada iktidarı ve davalara destek verenleri uyardı.. Ama onlar da bunu dindar halkın tamamına karşı İslamofobik, epey Kemalist bir taarruz şeklinde yapınca ortaya bir diyalog ortamı çıkamadı.
Karşılıklı güvensizlikler, toplumsal fay hatları, diyalogsuzluk, eski statükonun geri gelme korkusu, eski statükoyu savunanların öz eleştiriye yanaşmaması, “kesin yapmıştır”, “vardır bir şey”, “pis herifler çeksin cezalarını”, “o kadarını da yapmazlar artık”larla belirlenen kanaatler, zaman zaman bazı insanların tutuklanmasına yönelik münferit tepkiler ve eleştirilere rağmen genel bir muhasebeye dönüşmedi.
Ya da kapalı kapılar ardında kaldı. Örneğin 2011 yılının Temmuz ayında Bülent Arınç’ın ABD’de Gülen’i ziyaret edip, cemaatin Türkiye’deki faaliyetlerini ona şikâyet ettiği hatta aralarında ciddi bir tartışma yaşandığı yazıldı.
Gülen’in 2010’da Mavi Marmara ile ilgili açıklamasıyla yeniden başlayan ama nezaket sınırları içinde kalan ve sönümlenen AK Parti çevrelerindeki cemaat eleştirileri, 7 Şubat 2012 kriziyle ilk kez net biçimde açığa çıktı. AK Parti’ye yakın SETA’nın iki koordinatörünün yazdıkları, hükümete yakın çevrelerde o güne kadar cemaat hakkında çıkmış ilk ve en açık eleştirilerdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o tarihten sonra özel görüşmelerinde cemaat tehlikesinden bahsetmeye başladığı biliniyor. Başbuğ’un tutuklanmasına itirazı, “dalga dalga operasyonlara” eleştirisini ise yüksek sesle yaptı. Ama bunlar bile sonucu değiştirmedi.
Çünkü meselenin büyüklüğünün kimse tam farkında değildi, şüpheler, Gülen ikna edilirse bu işlerin düzelebileceği gibi iyi niyetlerle bastırıldı. O yüzden 2013 yazında dahi AK Partililer Başbakan’dan bakanlara Türkçe Olimpiyatlarından “okyanus ötesine” selamlarını göndermeye devam ettiler.
O kadar ki artık kırılmanın alenileştiği dershane tartışmaları sırasında dahi bugün en şahin paralel yazıları yazanlar en fazla “fitne”den bahsetmekte, bir hâl yolu çaresi bulunabileceğini düşünmekteydiler.
AK Parti ve çevresindeki bu iyi niyet, menziline doğru uygun adım gidenMakyavelist cemaatin için sömürülecek bir zaaf oldu.
17/25 Aralık’a böyle geldik.
Eğer 7 Şubat 2012’dan bir ders çıkarılsaydı herhalde 17/25 Aralık olmazdı. 17/25’ten gerçek bir ders çıkarılsaydı da 15 Temmuz 2016...
17/25 Aralık’la devlet içinde Gülenci bir paralel devlet olduğu gerçeği çıplak bir şekilde ortaya çıktı.
Ama işte o anda çok sürpriz bir şey yaşandı.
17/25 Aralık’a kadar her taşın altında cemaat bulanlar-ki haklıydılar-, en büyük tehlikenin cemaat olduğunu söyleyenler, davaların arkasında cemaat polislerinin ve savcılarının olduğunu bağıranlar birden o cemaatin en son ve en büyük operasyonu olan 17/25 Aralık’ın arkasına dizildiler.
Hükümete savaş açtığı için artık cemaat de müttefikti. Cemaate karşı ahlaklı bir siyasi duruş yerine pragmatizmi seçtiler. Nasrettin Hoca gibi “o kürkü verin de biraz da biz ölelim” demeyi tercih ettiler.
O güne kadar telekulaktan şikâyet edenler, sosyal medyada hesaplar açan cemaatçi polislere her akşam yasa dışı dinleme tapesi dileniyor, muhalefet partileri, muhalif gazeteler, kanaat önderleri cemaatin hükümete yönelik operasyonlarının en ateşli sözcüleri hâline geliyordu.
CHP Genel başkanı cemaatin tapelerini Meclis grup toplantısında kürsüden okurken, CHP’li vekiller bir yıl önce lanetledikleri operasyonları yapan cemaatçi polis şeflerini hapishanelerde sık sık ziyaret edip 17/25 dosyalarından ekstra bilgiler almaya çalışıyor, bir kaç yıl sonra cemaat tarafından devrileceğini söyleyecek MHP lideri 17/25 Aralık’ı yolsuzlukla mücadele bayramı ilan ediyordu.
Paralel devlete ilk uyanmış Öcalan’ın HDP’si bile KCK davalarında kelepçeli fotoğraflarının teşhir edildiği cemaat medyasında görünür oluyor, onlara dayanışma ziyaretlerine gidiyor, Zaman gazetesinin yöneticilerini eş başkanı KCK davalarından yıllarca içeride yatmış Diyarbakır Belediyesi’nde ağırlıyordu. HDP’nin genel başkanı ise “asmayacağız, yargılayacağız” diye cemaat trolleri gibi mesajlar veriyordu.
Bu sadece siyaset kısmında ilk akla gelenler.
17/25 Aralık’ta cemaat polislerinin elinde kalan malzeme için gazete bile kuruldu: Karşı. Her gün cemaat polislerinin tapelerini manşet yapan bu gazetenin yazar kadrosu Gezi’nin bütün önde gelen figürlerinden oluşuyordu. Hatta cemaat tarafından kumpasla tutuklanmış iki ODA TV yazarı da bu gazetede yazmaya ikna olmuştu.
Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni sonra CHP milletvekili oldu. Nedense kendisine sürekli belgeler bilgiler akan o vekil, Türkiye’yi Suriye’de kimyasal saldırıdan bile sorumlu tutarak Lahey imaları yapıp durdu. Darbe gecesi son ana kadar neden “Darbe değil, güvenlik tehdidi alarmı, kaynağım ciddi” tweetleri atıp durduğunu bilmiyoruz.
Ardından MİT tırlarının yine cemaatin askerleri tarafından durdurulması geldi. İlk olarak Radikal gazetesinin İstanbul Emniyeti muhabiri tarafından İHH’yla ilişkilendirilerek verilen haberde durdurulan tırlardaki mühimmatın fotoğrafı ilk hangi gazeteye servis edilmişti; Aydınlık!
Peki tırlarla ilgili en büyük ifşaatı seçimlere kısa bir süre kala hangi gazete yapmıştı; Cumhuriyet. Tırları durduran şimdi kaçak ya da tutuklu olan savcı yine Cumhuriyet’e, cemaat operasyonunda tutuklanmış bir gazeteciye konuşmuştu.
Aylarca IŞİD-Türkiye ilişkisi üzerine savcılık, askeri kaynaklar ve polisten bilgi, belge, duyumlar Cumhuriyet’in Ergenekon ve balyoz davalarında cemaate dikkat çekmiş muhabirleri tarafından haber yapıldı.
Cemaat kumpası askeri davaların savcısı yine Cumhuriyet’e konuşmuş, 17/25 Aralık’taki rolü yüzünden aklanmaya çalışılmıştı.
Paris suikastını MİT’e bağlayan MİT içinden çıkan cemaat sahte belge Sol gazetesine gitmiş, Gezi’nin kahramanı Redhack sözcüsü polis muhbiri olduğunu itiraf etmiş, yargısal statükonun bekçisi YARSAV’ın cemaat tarafından uzun yıllardır kontrol edildiği ortaya çıkmıştı.
17/25 Aralık’tan önce cemaat tehlikesine dikkat çeken merkez medya ise 17/25 Aralık’tan sonra ortaya çıkan “paralel devlet”le nedense hiç ilgilenmedi.
Örneğin, 17/25 Aralık 2013 ve 15 Temmuz 2016 arası Hürriyet arşivini taradığınızda üç yılda “paralel devlet”le ilgili Toygun Atilla imzalı bir kaç haber dışında, “paralel”le dalga geçen yorumlar (ki işin parodileşmesinin sorumlusu onlar değil) ve rutin operasyon haberleri karşınıza çıkıyor.
Aynı gazete, özellikle internet sitesi üzerindense 17/25 Aralık’ın cemaat polisleri kökenli haber malzemesine ise kayıtsız kalmadı. Hürriyet’in darbeden sonra tutuklanan (ki bu haberleri yapmak suç değil) bol ödüllü muhabiri Çetin Emeç. Sedat Simavi ödüllerini toplamış haberlerinin 17/25 Aralık havuzundan haberler olması sürpriz değil.
Hâlbuki 17 Aralık 2013’ten önce cemaat meselesinde herkesten daha doğru bir yerde duran, haberler yapan Hürriyet gibi bir gazete, 17/25 Aralık’tan sonra gazetecilik imkânlarını paralel devleti teşhir için de kullansaydı, hükümete yakın medyadan çok daha ikan edici bir iş yapmış olabilirdi.
Bu aralar her gün biz size demiştik manşetiyle çıkan örneğin Sözcü, Birgün gibi muhalif gazetelerin 17/25 Aralık 2013- 15 Temmuz 2016 arası paralel devletle ilgili gerçeklerle hiç ilgilenmediklerini, dalga geçtiklerini, cemaatin son iki büyük operasyonunun (17/25-MİT tırları) sözcüsü gibi davrandıklarını hatırlatmaya gerek yok.
Tabii dizim dizim fotoğraflarla her gün Zaman gazetesi manşetinden demokrasi, hukuk konulu mesajlar veren, artık bir paralel devlet olduğu ortaya çıkmış olmasıyla hiç ilgilenmeden, ortaya çıkan vahim iddialara bir kere bile dönüp bakmadan cemaatin gazetelerinde dergilerinde yazmaya devam edenler, Abant toplantılarına katılıp demokrasi nutukları atmakta bir beis görmeyenler inşallah artık kendi muhasebelerini yapıyorlardır. Bu isimlerden bazılarının bu aralar televizyonlara çıkıp “biz hükümeti cemaat konusunda uyarmıştık” diyebilmeleri ise sadece kötü bir mizah olabilir.
Hasılı kelam, 2002 öncesi bütün iktidarlar, özellikle 2007-2013 arası AK Parti iktidarı, medyası, liberal demokratlar, solcuların bir kısmı Türkiye askerî vesayetle hesaplaşılıyor inancıyla; 2013 17 Aralık’ından sonra da Kemalistler, solcular, liberallerin bir kısmı AK Parti ile hesaplaşmak için cemaatle iş tuttu. Hepsi cemaati kullandıklarını zannediyordu halbuki günün sonunda cemaatin onları kullandığı ortaya çıktı.
İlk 6 yılda Kemalistler, solcular cemaat konusunda geri kalanları uyardılar, ama onların uyarıları ikna edici ve samimi bulunmadı. 17 Aralık’tan sonra da aynı uyarıları yapanlar cemaatin malzemeleriyle, imkanlarıyla iktidarla kavga etmekte bir beis görmediler.
Şu ana kadar bununla ilgili iki taraftan da tek tük öz eleştiri verenler çıktı. Genelde herkes yukarı bakıp ıslık çalmayı ve son pozisyonunda en radikal yerde durup, geçmişi unutturmayı tercih etti.
Eğer son üç yılda iktidar, medyası ve bürokrasisi Ergenekon vb davalarla ilgili yaşananlardan ders çıkarsaydı (Hâlâ “Ergenekon var hissediyorum ama sulandırıldı” dışında bir fikri hesaplaşma yok) paralel devletle mücadele yıllarında dahi cemaat varlık sebebi olan Hususi Hizmetlerini orduda tıkır tıkır yürütürken, paralelle mücadelede ortaya çıkan mağduriyet görüntüsü üzerinden de kitlesini diri tutmayı başaramazdı. Son üç yılda polis, yargı ve medyanın her fırsatta vurguladıkları paralelle mücadelesinin başarısızlığına 15 Temmuz 2016’dan başka bir delile ihtiyaç yok. Esas odağı şaşmış, yetersiz soruşturmalar ve iddianameler; fazla yorum ve öfke ama az delil ve akılla yapılan kötü gazetecilik turbun büyüğünü görmeyi engelledi.
Yine iktidar, medyayla ve farklı kesimlerle iletişim yollarını kapamasaydı, onlar için “cemaatten daha tehlikeli” hissi uyandırmasaydı, onları da bu mücadeleye ekleyebilseydi, cemaatin bu son üç yılda laiklerin üzerinden meşruiyet devşirmesi, Batı’da bunun üzerinden prim yapması, hatta son dakika Kemalist ve Batıcı görüntülü darbeye teşebbüs etmesi mümkün olmayabilirdi.
Yine eğer laik kesim cemaat konusunda 17/25 Aralık’tan sonra pragmatik değil ahlaki bir pozisyon alsaydı, hem bugün siyaseten çok daha güçlü bir yerde duruyor olurdu hem de Türkiye’nin bu felaketi yaşamasına son omuzu da onlar vermemiş olurdu.
O yüzden bugün bir kaç gazeteci, emekli emniyetçi ve mağdur edilmiş asker dışında istikrarlı bir şekilde bu tehlikeye dikkat çekmiş, onların uzattığı havuçları reddetmiş kimse yok.
Bir musibetin bin nasihattan evla olabilmesi için kibrimizi bir tarafa bırakıp o musibetten nasihat dinlemeye hazır olmamız gerekir.
İsyan ahlakıyla hesap sormak kadar sorumluluk ahlakıyla hesap vermek de şerefli bir iştir.
Türkiye hesap vermenin, öz eleştiri yapmanın muteber olduğu bir ülke değil. Öz eleştiri yapmak, hesap vermek, özür dilemek neredeyse suçu üstlenmekle eşittir, üzerine “itirafçılık”, “döneklik”, “adam satmak”, “kaypaklık”, “dansözlük” gibi hakaretleri duymaya da hazır olmanız gerekir.
Öyle olunca da musibetlerden nasihat çıkarmak, hatalardan öğrenmek, değişmek çok zordur.
İşte bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan, haklılığının zirvesindeyken, en az uçağını ışıkları kapalı havaalanı indirtmek kadar cesur bir şey yaptı ve şöyle dedi:
“Allah dedikleri için müsamaha gösterdik. Bir ortak yanımız var dedik. Ama inanın bana aynı menzile giden farklı yollardan biri gördüğümüz yapının aslında bambaşka niyetlerin, sinsi yapıların örtüsü olduğunu göremedik. Rabbimden af milletimden özür diliyorum”
Eğer bu yüzleşmeyi kibirlerimizi bir taraf bırakarak yapabilirsek, sadece FETÖ meselesinde bir öz eleştiri verilmemiş olacak, bu fay hattından, karşılıklı güvensizliklerden, yetersizliklerden beslenecek başka belalara karşı da tedbir almış olacağız (Bu kutuplaşma yüzünden bir kesimin otobüs bekleyen insanları katleden bir örgüte sonsuz kredi açtığını da hatırlayalım)
Ama esas olarak bu öz eleştiriyi yaptığımızda üzerinde konuşacağımız bir zemin ortaya çıkacak. Tarih tekerrür etmeyecek.
Şunu herkes kabul etmeli; Türkiye’de hiçbir kesim her konuda haklı çıkmadı. Herkesin haklı olduğu meseleler vardı, haksız oldukları da. Zaman herkesi biraz haklı çıkardı biraz mahcup etti. Katı laiklik uygulamaları da bir gerçekti, “başı secdeye değen” değil, ehliyetin kriter olması gerektiği de...
Mutlak haklılık ve sıfır mahcubiyetle kimse bir yere gidemez. Birbirimizi dinlememenin ve nefret etmenin bedelini daha ağır nasıl ödeyebilirdik ve bu son ikazdan sonra nasıl ödeyebileceğiz?
Aramızdaki siyasi ve fikri farklar baki kalmak üzere, ortak bir müzakere zeminini ortadan kaldıran bu düşmanlık havasını dağıtmak için, bu acı tecrübeden yürünecek yeni bir yol bulmak, belki o yolun sonunu yeni bir anayasa çıkarmak için bu aralar Nasrettin Hoca’nın başka bir sözünü sık sık hatırlamakta ve sık sık kullanmaktan çekinmemekte fayda var:
Sen de haklısın
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025