Yıldıray OĞUR
11 Eylül’ü de konuşacak mıyız?
13.09.2020
1376
Hayır, 2001’de ABD’nin 11 Eylül’ünden değil, 40 yıl önceki bizim 11 Eylül’ümüzden bahsediyorum.
Ama önce biraz daha geriye gitmeliyiz.
1962 yılında Erzincanlı Müslüm Kara, pamuk tarlalarında işçi olarak çalışmak için köyünden kalkıp Çukurova’ya gider.
Bir gece aynı yerde kaldıkları işçilerden birinin altını çalınır. Müslüm suçlanır. Hapse atılır.
Hapiste Allah’a yalvarır “Allah’ım, gerçek suçluyu medyana çıkar. Doğacak ilk çocuğum kurban olsun sana”.
Gerçekten de bir sürü sonra polis gerçek hırsızı yakalar. Müslüm aklanır, hapisten çıkar, köyüne döner.
Ve adağını yerine getirir, 2.5 aylık çocuğunu öldürür. Karısı delirir.
Yakalanır. Suçunu itiraf eder. Adli Tıp “Aklı dengesi yerindedir” raporu verir.
Bu suçun cezası o tarihlerde idamdır.
Avukatı idamdan kurtulması için “Çocuğum gayri-meşruydu, o yüzden öldürdüm” demesini ister. Demez.
Katil olmadığını, Allah’a adağını yerine getiren iyi bir mümin olduğunu düşünmektedir.
Son çare avukatlarının dediğini yapar, sağlıklı düşünemediğim bir anda yaptım der. Böylece cezası idamdan müebbede dönüşür.
12 yıl hapis yattıktan sonra 1974’de (siyasi tutukluları önce kapsamayan daha sonra ancak Anayasa Mahkemesi kararıyla siyasi mahkumların yararlanabildiği) aftan yararlanıp hapisten çıkar. Ama tahliyesinden 20 gün sonra ölür.
Bu inanılmaz hikaye 1979 yılında Başar Sabuncu’nun yazdığı senaryoyla Atıf Yılmaz tarafından filme çekilir: Adak.
Müslüm’ü Tarık Akan’ın oynadığı film, Türkiye’nin ilk dökü-draması olur.
Olayın geçtiği gerçek mekanlarında çekilen filmin içinde drama sahnelerinin yanında Müslüm Koca’yı yargılayan mahkemenin hakimi, davayı inceleyen Adli Tıp’ın başındaki profesör, sosyologlar, psikologlar olayı anlatır.
Türkiye’nin bütün sinema salonlarında gösterime giren film, 1980 yılının eylül ayında Mersin’in Sağlık Mahallesi’ndeki yazlık Meram Sineması’nda da gösterime girer.
Sıcakların sürdüğü 10 Eylül gecesi başrollerinde Tarık Akan ve Necla Nazır’ın oynadığı filmi izlemek için sinemaya girmeye çalışan kalabalığın üzerinde yoldan geçen bir taksiden yaylım ateşi açılır.
Kör kurşunlar 10 yaşındaki Yılmaz Özkan, 12 yaşındaki Erdal Ongun ve Abdullah Yılmaz’ı öldürür.
4’ü çocuk 10 kişi de yaralanır.
Polis taksinin peşine düşer, taksinin şoförü Mustafa Antmen bir yol kenarında ölü olarak bulunur. Yozgat’ta ilkokul öğretmenliği yapan Antmen, yazları da Mersin’e gelip taksi şoförlüğü yapmaktadır. Arabasının saldırganlar tarafından gasp edildiği anlaşılır. Ama katiller bulunamaz.
Çocuğunu adak adadığı için öldüren bağnaz, cahil bir köylünün yerildiği filmin bir yazlık sinemadaki gösteriminde, bu kez cahil olmayan ama aynı bağnazlıkla bir siyasi dava için gözünü karartanlar tarafından öldürülen çocuklar...
Adları, tozlu arşivlere kaldırılmış 11 Eylül 1980 günkü gazetelerin, özel anarşi sayfalarındaki “9 kentte üçü öğretmen 17 kişi öldürüldü” başlıklarının altında kaldı.
11 Eylül günkü gazeteler Türkiye’nin her yerinden başka sıradan insanların kurbanı olduğu siyasi cinayet haberleriyle doluydu.
Ankara Gaziosmanpaşa’da bir evde sol görüşlü Osman Özen başından bir av tüfeğiyle vurulmuş halde bulunmuştu.
Ankara Cebeci’de ise kimliği belirsiz kişiler sağ görüşlü iki kardeşin; 25 yaşındaki Sıddık Tanrıverdi ve 20 yaşındaki Selim Tanrıverdi’nin yaşadığı evi basıp, ikisini yere yatırarak taramışlardı.
Kayaş’ta lise mezunu olduğu dışında bilgi verilmeyen Bektaş Boran, yine kimliği belirlenemeyen kişiler tarafından açılan ateşle öldürülmüştü.
Kadıköy Feneryolu’nda bir eczaneye bomba atılmış, kırılan camlardan yoldan geçen bir kadın ağır yaralanmıştı.
Mersin’de o gün bir su kanalında Ahmet Kaya adlı bir gencin cesedi bulunmuştu. Yapılan otopside önce işkence edilip, sonra suda boğularak öldürüldüğü ortaya çıkmıştı.
Trabzon’da babasının bakkal dükkanının yakınlarındaki bir inşaata konan bombayı elleyen ilkokul öğrencisi Hakan Değirmenci feci şekilde parçalanarak hayatını kaybetmişti.
Eskişehir’de bir motosikletli tarafından taranan kahvehanede gazetelerde, “sağ görüşlü boşta gezer” olarak tarif edilen 25 yaşındaki Şahap Esen hayatını kaybetmişti.
Yine Eskişehir’de istasyonun arkasındaki vagonların arasında vurulan ama ismi tespit edilemeyen bir genç kaldırıldığı hastanede ölmüştü.
Malatya’da sabah Malatya Sigara Fabrikası’ndaki işine giden Namık Gültaş, yol üstünde silahla öldürülmüştü.
Yine Malatya’da Hasan Hüseyin Dede akşam uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetmişti.
Samsun Bafra’da ilkokul müdürü Ragıp Metin Atalay, evine gitmek üzere arabasına binerken silahlı saldırıya uğramış, hastaneye kaldırılırken yolda ölmüştü.
Gaziantep’te DİSK’e bağlı sendikacılar, 16 yaşlarında motosikletli iki kişinin saldırısında ağır yaralanmıştı.
Yine Antep’te Cumhuriyet mahallesinde ağabeyinin evinden çıktıktan sonra silahlı saldırıya uğrayan ve öldürülen sağlık memuru Mehmet Kartal’ın “sağ görüşlü olduğunun bildirildiğini” yazıyordu gazeteler.
Bursa’da Yediselviler’de bir eve gece giren saldırganlar açtıkları ateş sonucu evde oturan Bekir Orhan’ı ağır şekilde yaralamıştı.
Zonguldak’ta Karabük Demir Çelik Fabrikası’nda işçi olarak çalışan Murat Yiğit, gece evine giderken bir grubun saldırısına uğramış, önce dövülmüş, ardından başından vurulmuştu.
Fatsa’da Meşebükü köyünde yaşayan Mehmet Samsun, kendisine ait fındık bahçesinde uğradığı silahlı saldırı sonucu ölmüştü. Aynı köyde fundalık bir alanda cesedi bulunan Ahmet Gündoğdu’nun ise iki gün önce silahla öldürüldüğü tespit edilmişti.
Urfa Suruç’ta evine giden cezaevi başgardiyanı Bekir Hanas, başka bir cezaevi gardiyanı tarafından öldürülmüştü. Gazetelere göre olayın siyasi yönü olup olmadığıyla ilgili incelemeler sürmekteydi.
Bir gün önceki anarşi sayfalarındaki haberler de farksızdı:
“Adana’da biri er 5 kişi, Mersin’de 4, diğer illerdeki olaylarda ise 15 kişi öldürüldü”
Ondan önceki günkü de: “6 kentte ikisi öğrenci, biri eczacı 11 kişi öldürüldü”
Ve bir önceki günkü de...
Hatta 12 Eylül günü çıkan gazetelerde de 11 Eylül günü öldürülmüş onlarca insanın haberleri vardı.
Tüm bu sıradan insanların adlarını bir daha kimse duymadı.
Mersin’de bir yazlık sinemanın önünde taranan 10 ve 12 yaşlarındaki iki çocuk yaşasaydı, bugün belki de o yaşlarda torun sahibi olacaklardı. Ama o geceden bugün geriye hiç bir şey kalmadı. Öldürüldükleri sinema yıkıldı, yerine belediye yaşlılar için bir sohbet evi kurdu.
Google’a adlarını girdiğinizde haklarında hiç bir şey çıkmıyor.
İnternetin olmadığı bir devirde meydana gelmiş bir iç savaşta öldürüldükleri için adları tozlu arşiv sayfalarında kaldı.
Siyasi cinayetlere kurban gitmişlerdi ama siyaseten önemli değillerdi, aileleri ve yakın çevreleri dışında kimse onlara ne olduğuyla ilgilenmedi.
Pek çoğu solcuların ya da sağcıların “şehitlerimiz” listelerinde bile kendilerine yer bulamadı.
Üzerinden geçen 40 yılda kimse onlardan bahsetmedi.
12 Eylül’ün 40’ıncı yıldönümünde de kimse 11 Eylül günü, 10 Eylül günü, 9 Eylül günü sol-sağ çatışması denilip geçilen kör dövüşte, hatta solun kendi içindeki fraksiyon kavgalarında öldürülmüş, arada kalmış bu insanlardan bahsetmeyecek.
Haklı olarak darbenin ceberrutluğu üzerine konuşulacak , bir nesli hapislere tıkmasından, idamlardan, işkencelerden bahsedilecek ama üzerinden 40 yıl geçmesine rağmen sıra yine bu kadar insan neden ve nasıl birbirini öldürdü sorusuna gelemeyecek.
Darbenin sosyalist solun veya ülkücülerin üzerinden silindir gibi geçtiği söylenecek ama bağnaz siyasi davalar uğruna bir neslin üzerinden nasıl silindir gibi geçildi sorusu, ülkenin okumuş gençleri nasıl bu kadar soğukkanlı cinayetler işleyebildi sorusu yine cevapsız kalacak.
“11 Eylül günü olan anarşi, 12 Eylül’de nereye gitti” gibi polemik cümleleri, aynı silahla bir gün solcu, öteki gün sağcı öldürülüyordu gibi ispatlanmamış iddialar, bu cinayetlerin ülkeyi askeri darbe ortamına hazırlanmak için işlendiğini söyleyen komplo teorileri, darbenin arkasında ABD vardı gibi büyük analizler ileri sürülüp, bu sorulardan yine kaçılacak.
Herkesten özeleştiri isteyen solcular, kimseye özeleştiri vermeyen ülkücüler bu karanlık yılların gerçek bir özeleştirisini yapmadan, neden oldukları ve darbeye zemin hazırlayan şiddetle tam olarak yüzleşmeden ulvi davalarına devam edecekler.
Sadece kayıplarından, şehitlerinden bahsedecek ama karşılıklı neden oldukları kayıplardan, aralarındaki katillerden bahsetmeyecekler.
Halbuki o cinayetlerin gerekçeleri, Allah’a adadığı adak için 2.5 aylık çocuğunu öldüren Müslüm Kara’nınkinden daha haklı, daha meşru ya da daha anlaşılır değildi.
12 Eylül darbesinin 40’ıncı yıldönümünde darbenin aramızdan aldığı insanlarla birlikte, darbe öncesindeki kör siyasi cinayetlerin kurbanı olmuş, bugün bir evin duvarındaki eski bir çerçeve içindeki siyah beyaz fotoğraflarda kalmış, belki de artık fotoğrafları duvarlardan indirilip dolaplara kaldırılmış sıradan, adsız insanlar da saygıyla hatırlanmalı.
Buna neden olan, bugün de siyaseti katılaştırmaya, uzlaşmalarının önünü kapatmaya devam eden ideolojiler, davalar, ütopyalar, kendi hakikatine sonsuz inanç, mutlak haklılık yanılgısı sorgulanmalı.
40 yıl mesafe almak, soğukkanlı analizler yapmak için yeterli bir süre.
12 Eylül sadece darbecilerden hesap sorulan değil, 11 Eylül’de olanlar için pişmanlık, mahcubiyet duyulan bir gün de olmalı.
Artık bir daha kimsenin bağnaz davaların adakları ve kurbanları olmaması için...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025