Yıldıray OĞUR
Ekonomik kriz karşısında iktidar ve çevresinin refleksleri 60’larda Amerikalı psikiyatrist Kübler Ross’un tespit ettiği yasın beş evresini izledi.
Önce krizin varlığı uzun süre inkar edildi. Sonra kriz diyenlere öfkelenildi.
Ardından “fırsatçılar yüzünden”, “üç harfli marketlerin fahiş fiyatlarıyla mücadele edeceğiz”, “Bir temmuz olsun uçacağız”, “Körfez’den 50 milyar dolar gelecek” gibi pazarlık, bahane aşamasına geçildi.
Sonra kriz derinleştikçe inkarı zorlaştı, depresyon evresine geçildi, bir süre kimse üzerine konuşmak istemedi, SİHA’lar, İHA’lar, dış politikadaki ‘zaferler’ öne sürüldü.
Nihayet geçen aylarda ekonomik sorunlar olduğu kabul edildi ama hala çaresi bulunamayınca Kübler Ross’un sıralamasında olmayan başka bir psikolojik hal devreye girdi: Martry complex. ya da şehitlik kompleksi.
Aslında buna bir kompleks ya da psikolojik sorun demekten çok bir propaganda demek daha doğru.
Bu propaganda diyor ki; “Evet ekonomik sorunlar var ama biz bu sorunları, bu ıstırabı ulvi bir amaç uğruna çekiyoruz, sırf bu ıstıraptan kurtulmak için davamızdan vazgeçmemiz isteniyorsa, biz bu yolda gerekirse aç kalırız da teslim olmayız.”
Pek de ekonomik sorunu varmış gibi görünmeyen propagandistler tarafından medyada döndürülen bu propagandanın müşterisi yok diyemeyiz.
Çevresinde böyle düşünen insanlar olmayanlar sokak röportajlarında böyle düşünen çok fazla insan olduğunu görüp şaşırabiliyor.
Halbuki ekonomik zorlukların daha ulvi bir amaç uğruna çekildiği, bir süre sonra refaha kavuşacağımız, Türkiye’nin önünü kesmek istenenlere boyun eğilmediği için bütün bunların yaşandığı tezi ve buna katlanmak için içine girilen şehitlik kompleksi Türkiye’nin temel kodları, eğitim sistemi, en hakim ideoloji olan milliyetçilikle uyum içinde sağlam ve motive edici bir argüman.
Peki ne uğruna bu cefanın çekilmesine değen ulvi amaç:
Türkiye’de hem sağın hem de solun yıllarca sömürdüğü “Türkiye’nin bağımsızlığı.”
Pazar günkü Yeni Asır gazetesinin sürmanşeti tamamen bu propagandaya ayrılmıştı.
“Vatandaşın dolar manifestosu” sürmanşeti altında bu propagandanın çiğ örnekleri sıralanmıştı:
“DOĞU Akdeniz’den derhal çekiliyoruz: DOLAR 9,50 TL
LİBYA’DAN askerlerimizi çekiyoruz: DOLAR 9,00 TL
KATAR ve Afrika’dan çekiliyoruz: DOLAR 8,75 TL
KARADENİZ’DE doğalgaz aramayı durduruyoruz: DOLAR 8,50 TL
SURİYE’DEKİ üs bölgelerimizden çekiliyoruz: DOLAR 8,25 TL
…
SOROSÇU O. Kavala ve terörist Demirtaş’ı salıyoruz: DOLAR 2,00 TL
ŞEHİT cenazelerinde terör örgütü lehine sloganlar atıyoruz, milliyetçileri apar topar gözaltına alıyoruz: DOLAR 1,50 TL
BATILI liderler karşısında eğilip bükülüyoruz, her sözlerine “Hemen efendim, siz nasıl buyurursanız” diyoruz: DOLAR 1,25 TL
KOMŞULAR ile bağları koparıp sadece ABD ve batılı ülkeler ile ilişkide oluyoruz: DOLAR 1,00 TL”
Gazeteye göre “Binlerce kişi ‘Bağımsızlığından vazgeçmiş bir ülkede yaşayamam. Dolar 200 TL de olsa bağımsızlık mücadelesinde devletimin yanındayım” diyordu.
Muhalif çevreler bu çiğ propagandayı küçümsese de iktidarla son bağlarını böyle kurmuş, bu uğurda ekonomik krizi bile göğüsleyebilecek motivasyonu olan insan sayısı hiç de az değil.
Peki gerçekten de doların yükselmesi, hayat pahalılığı bağımsızlığın bir bedeli mi?
Bağımsız dış politikanın cezası olarak mı Türkiye bu sorunları yaşıyor?
Bunu anlamak için Türkiye’nin Kıbrıs harekatından sonra ABD’yi karşısına aldığı, Batı ittifakına hayır dediği en radikal ve en bağımsız dış politika kararı sonrası olanlara bakalım.
1 mart 2003 tezkeresi sonrasına.
Üzerinden 18 yıl geçtiği için hatırlamayanlar olabilir.
Müttefikimiz ABD yanına diğer NATO müttefiklerimizi de alıp kimyasal silahları olduğunu iddia ettiği Saddam’ın Irak’ını, NATO üyesi Türkiye üzerinden, kuzeyden, Saddam karşıtı Kürt müttefikleri arkasına alarak işgal etmek istemişti.
Başbakan Erdoğan muhataplarına Evet demişti, hatta ABD ordusu hazırlıklara bile başlamıştı ama bu izni vermek için TBMM’den tezkere geçirilmesi gerekiyordu.
AK Parti iktidarının Meclis’te buna yetecek çoğunluğu vardı.
Ama Türkiye’de ortaya güçlü bir savaş karşıtı hareket çıkmıştı. Meydanlardan dizilere, solculardan muhafazakarlara her yerden savaşa hayır sesleri yükselmeye başladı.
Meclis’e ve AK Parti grubuna karşı basınç artınca, tezkere riske girince bu kez havuçlar ve sopalar çıkarıldı.
ABD, Türkiye’ye tezkerenin geçmesi halinde savaştan kaynaklanacak zararlarını karşılamak için 6 milyar dolar hibe teklif etmişti.
Daha iki sene önce ekonomik krizle IMF kapılarına gitmiş, bir senelik AK Parti iktidarının reddedemeyeceği bir teklifti bu.
Washington’dan peş peşe gelen tehditvari açıklamalarla tezkere ikili ilişkiler için bir turnusol kağıdına çevrildi.
İçeride de aynı propaganda merkez medya ve TÜSİAD tarafından dillendiriliyordu.
Tezkere geçmezse ekonominin mahvolacağı hatta memurlara verilecek maaş mı bile bulunamayacağı tehditleri yükseldi.
Hürriyet gazetesi, TÜSİAD, ekonomistler, köşe yazarları günlerce “tezkerenin onaylanmaması halinde çok kötü şeylerin olacağı, ABD’nin doları 3.5 milyon liraya yükselteceği, borsanın çökeceği” ni yazdılar.
Bu aralar helalleşelim çağrısına destek verenler için bir grup foncu liberal diyen bir yazar kamuflajlı Amerikan ordusu sözcüsü gibi “Tezkere geçmezse hükümetin gideceğini” yazmıştı.
Nitekim tezkere Meclis’ten AK Partili milletvekillerinin hayır oylarıyla yeterli oyu alamadı ve geçmedi.
ABD’den öfkeli açıklamalar gelmeye başlandı.
Oylama Cumartesi günü yapılmıştı. Piyasaların açılacağı Pazartesi günü için kıyamet senaryoları yazılıyordu.
O hafta sonu çıkan gazete haberlerinden ve köşe yazılarından bir kaç örnek:
“Borsa taban yapar, döviz 1 milyon 750 binde kalıcı olur, faiz fırlar. Salı günü enflasyon oranı ve 4 katrilyonluk Hazine ihalesiyle piyasa çöker.”
“ABD’li yetkililer”in “Desteğimizi yitiren bir hükümet 74 milyar dolarlık borcu zor öder”
“Pazartesi nasıl bir ülkeye uyanacağımızı ben de merak ediyorum. Açıkçası ekonomik zorluklar, hükümeti de salı günü bu tezkereyi yenilemeye itecektir. Eğer ikinci kez başarısız olunması halinde geriye ne ekonomi kalacak ne de AKP hükümeti.”
“Piyasalar ne tepki verecek? TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan’ın söylediği gibi faiz de döviz de alır başın gider mi? Piyasalarda yangın başlar mı? Tehlikeli bir haftaya başlayacağız. (…) Türkiye hem siyasi hem ekonomik krize girdi. Bir iki gün içinde atlatamazsa, topal ördek konumuna düşen hükümet hızla yeni bir formül üretemezse durum kötü. Hem de çok kötü.”
Peki, Kıbrıs harekatından bu yana ABD’ye karşı alınan bu en net tavır, en bağımsız dış politika adımı olan tezkerenin reddi sonrası ilk pazartesi günü ne oldu?
Neredeyse hiç bir şey; İlk gün yüzde 12.5 düşen borsa ve yüzde 3.5 değer kaybeden bir dolar, ertesi gün toparlandı ve tezkere öncesine geri döndü.
O yılın sonunda Türkiye’de faizler düştü, dolar düştü, enflasyon 80’lerden bu yana ilk kez yüzde 20’in altına geriledi, paradan altı sıfır atıldı.
Yani Türkiye batmadı. Ekonomi çökmedi.
Çünkü ekonomi kuralına uygun, profesyonel kadrolar tarafından yönetiliyordu.
2009’da DAVOS’ta Erdoğan, “One Minute” çıkışı yaptıktan sonra da, 2007’de asker e-muhtıra verdikten sonra da, Gezi olayları, 17/25 Aralık hatta 15 Temmuz darbe girişiminden sonra da Türkiye ekonomide ağır bedeller ödemedi, bir miktar sallanan rakamlar hızla normale döndü.
Darbe girişiminden sonraki gün hayat devam etti, 15 Temmuz Cuma günü 2.88 olan dolar, 18 Temmuz Pazartesi günü 2.94 oldu.
Yani Türkiye’nin ekonomisinin iyi yönetildiği dönemlerdeki bağımsız iç ve dış politika adımlarının ekonomik bedeli olmadı.
Çünkü işler hala kitabına uygun olarak yürütülüyordu.
Türkiye, 2017’den sonraki otoriterleşme sürecinde bile eğer irrasyonel tezlerin peşinden gidilmeseydi ve ekonomi yönetimi ehil olmayan kadrolara emanet edilmeseydi bütün dünyadan negatif ayrıştığı bu rakamları görmeyebilirdi.
Bunun en açık örneği açık ve ağır Amerikan ambargoları altında, bizden çok daha kötü bir demokrasi, hukuk, özgürlük sicili olan Rusya’nın, Batı dünyasıyla dış politikada yaşadığı çatışmalara rağmen ekonomiyi ve Merkez Bankası’nı profesyonel ve ehil kadrolara emanet etmesiyle ortaya koyduğu ekonomik başarı hikayesi.
Ama Türkiye’nin hikayesi ekonomiyi batırmasını emperyalizmle mücadeleyle açıklayan Venezüella örneğine daha fazla benzemeye başladı.
Üstelik Türkiye’nin bağımsız olup olmadığı artık Batı’da bizde zannedildiği kadar kimsenin umurunda değilken…
Umarım dış politikada rahat rahat bağımsız olabilmek için içeride ekonomiyi iyi yönetmek gerektiğini anlamak için daha fazla bedel ödemek zorunda kalmayız…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025