Enver SEZGİN
Günler geçiyor ama İstanbul Harbiye’deki o sefil evde sürüp gitmekte olan yaşantımda bir değişiklik olmuyordu. Havalar da iyice soğudukça soğuyordu. Hani derler ya, yeni yılın ilk gününe nasıl girersen yıl boyunca öyle devam eder. Ne karşılamıştı o uğursuz yılbaşının ertesi; açlık, yalnızlık ve bitmek bilmeyen polis takibi...
Şubat ayının ilk günlerinde sevgili dostum Adnan Özer’le Cağaloğlu’nda bir görüşme yapmıştım. Kısa bir hâl hatır sormanın ardında on beş gün sonra tekrar görüşmek için sözleşip, ayrılmıştık.
Adnan’la görüşeceğim günün öğleden sonrasıydı, bir insan, bir dost görecektim. Bunlar bir kaçağın nasıl bir umutla sarıldığı şeylerdir, bilemezsiniz.
Dışarıda yoğun bir kar yağışı, ayağımda delik deşik bir ayakkabı. Üzerimde palto, pardösü aramayın. Daha yüz metre yürümeden parmaklarıma bir hâller oldu hâliyle. Ayaklarım donmadan bugünü bir geçirseydim...
Bir de iyiden iyiye üşütüp hasta olmak var, o zaman nasıl ederdim... Kafamda bu düşünceleri kovmak en iyisi deyip yürüdüm. Cepte tek kuruş yok, yürümeyip de ne yapacaktım.
Bu hâlde yürürken bir yandan da düşünmekteydim; bu sefil yaşantım ne zaman sona erecekti? Bir hafta önce tanıdığım bir iki kişiye uğrayıp biraz borç para istemiştim. Hepsinden de eli boş dönmek varmış. Ne beklenebilirdi ki, benimki düpedüz aptallık. Benim durumumda olan birine kim borç para verirdi ki!
Eli boş dönmek; yani açlığa devam etmek, yani bu soğuk kış günlerinde sıcak bir kahvehanede oturup çay içememek, yani gideceğin yer ne kadar uzak olursa olsun yaya olarak gitmek, kısacası bu sefil hayata devam etmek...
En kötüsü ise her an yakalanma korkusuyla yaşamak. Gidip polise teslim mi olsaydım? Her geçen gün umutsuzluğun, çıkışsızlığın önüme koyduğu bu seçeneği ciddiyetle düşünür olmuştum. Ama her seferinde irkilip bu düşünceden vazgeçiyordum. Hiç değilse her gün dayak yemiyordum. Diyarbakır Cezaevi’nden korkunç haberler geliyordu. Oradaki tutuklulara akla hayale gelmez işkenceler yapılıyordu. Ben bütün zorluklara rağmen dışarıda yaşamaya devam etmeliydim. Sahi cezaevindeki Batmanlı arkadaşlarım ne durumdaydı? Şefik (Şeffan) Tunç, Şerif Bayram, Zekeriya Kılıcıkanve diğerleri. Dışarıda olmak için kimbilir neler vermezlerdi...
Bu düşünceler içinde, yoğun kar yağışı altında, âdeta bir görünüp bir kaybolarak Mısır Çarşısı’na doğru yürürken açlığın daha çok bastırdığını hissettim; bir an önce Adnan’la görüşüp, onun ısmarlayacağı yemeğe kavuşmalıydım. İyi de Adnan’ın cebinde para olduğunu kim söylüyor? Muhakkak olmalı. Gel gör ki Adnan da kıt kanaat geçiniyor. Yine de bir miktar parası olmalı, hiç değilse bir yemeğe yetecek kadar. O hâlde yola devam.
Mısır Çarşısı’na girip kardanadam görüntümden kurtulmaya çalıştım. Sırılsıklam olmuşum. Soğuktan titriyorum. Adnan, nihayet bir saat gecikmeyle ve elinde bir paketle az ötemde görünüverdi. “Bu elindeki yiyecek bir şey olsa gerek” dedim. Yiyecek bir şey: Beni kendime getirecek büyülü nesne.
Elindeki paketi bana uzattı. Paketi göstererek heyecanla sordum: “Bu pakette ne var?”
“Kitap” diye yanıtladı. Birden bütün hayallerim yıkıldı. “Ne kitabı?” “Şolohov’un, Durgun Don romanı.” “Peki, Adnan bu Durgun Don dediğin yeniliyor mu?” Adnan bu soru karşında şaşırmıştı. “Nasıl yani?” “Yahu Adnan, ben neredeyse kırk sekiz saattir aç geziyorum sen dalga geçer gibi bu kitabı bana getiriyorsun.”
Adnan içinde bulunduğum feci durumu kavramıştı. “Valla bende de az miktarda para var, ucuz bir lokantaya gidebiliriz, herhalde,” deyince canlandım. “Ucuz lokanta...” Ucuz lokantaların nerede olduğunu bilmez miyim? Doğruca bir “bol kepçe” lokantasına yollandık.
Adnan önce bir kuru ve bir pilavın fiyatını sordu, sonra cebindeki parayı saydı. Yetiyordu. O kuru fasulye ve pilavı nasıl bir iştahla yediğimi tahmin edemezsiniz.
“Durgun Don” romanına gelince; ben o romanı zaten okumuştum.
Yazarlar
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2016
13.04.2016
2.02.2016
16.02.2016
9.02.2016
26.01.2016
13.01.2016
30.12.2015
23.12.2015
8.02.2015