Enver SEZGİN
Polisten köşe bucak kaçtığım altı yılın dört yılı İstanbul’da geçmişti. Karabasan gibiydi...
İçinde bulunduğum çaresiz durum karşısında kimi dostlar yardımını esirgememiş, kimileri ise arkasını dönmüştü. O dönemlerin dostluğunun bedeli yüksek, yükü ağırdı.
Böyleydi eylül yalnızlığı; bir an gelir hiç ummadığınız bir şans kapısı da açılabilirdi. Size anlatacaklarım öyle biraz şans, biraz da tesadüf.
Her şey Mecit Okçuoğlu adlı bir avukat arkadaşımın Şirinevler’de bir ev kiralaması ile başlıyor.
Evlilik hazırlıklarına giriştiğinde yeni bir ev ihtiyacı duyuyor. Üsküdar’da bir ev kiralayıp değerli eşi Filiz’le buraya yerleşiyor.
Mecit’in Şirinevler’deki evini boşaltmaya başladığı dönemde bir arkadaşın vasıtasıyla devreye girdim, evi kiraladım. Daha doğrusu burada, Mecit Okçuoğlu olarak oturacaktım. İlk yıl Şahinadında öğretmen bir arkadaşımla evi paylaştım. Bir yıl sonra bana tekrar yalnızlık günleri göründü. Ama asıl dehşetli yalnızlık evsizlikti. Şöyle ya da böyle, başımı sokabileceğim bir yer, bana yoldaşlık edecek bir çatı demekti.
Bir gün, Ferit Ay adlı arkadaşımı ziyarete gittim. Bir apartmanın kömürlüğünde yaşıyordu. Her türlü sağlık koşullarından uzak bir yerdi burası. Ona benimle evimi paylaşmasını teklif ettim. Artık ikimizin de “doğru dürüst” bir evi vardı. Çoğu zaman beş parasızdık. Ne gam, bir evimiz vardı ya...
Kış çat kapı geldi. Tanıdıklardan eski bir kömür sobası bulduk. Ancak yeterli paramız olmadığı için hiçbir zaman kömür alamadık. Kar inadına şiddetini artırıyordu.
Elim ayağım buz kesmiş hâlde, evin içinde dört dönüyorum. Isınmak için bir şeyler yapmam gerekiyordu. Yandaki odanın ortasında duran kocaman masa gözüme ilişti. Masayı parçalamaya başladım. Soba cayır cayır yanıyor. Dışarıda buz gibi bir hava varmış, umurumda değil. Az sonra Ferit, üstü başı kar içinde içeri girdi. İçerinin sıcaklığını hissetmesiyle birlikte onun da keyfi yerine geldi. Keyif yerini meraka bıraktı. Merakını gidermek için sobada yanan şeyin ne olduğunu sordu. “Üzümünü ye bağını sorma” dedim. Odaları dolaşmaya başladı. Masadan arta kalan parçaları gördü. “Abi masayı kırmışsın, şimdi biz masasız ne yaparız” diye çıkıştı. “Soğuktan donmak çok mu daha iyi” yanıtını alınca duruldu.
Bu dönemde yaşamımızı biraz olsun kolaylaştıran faktörler de vardı. Örneğin Veysel Uçumdostumun bize yakın bir semtte oturuyor olması benim için bir şanstı. Şirinevler ile Sefaköy arası on dakikalık bir minibüs yolculuğuydu bizi Veysel’in evine, sofrasına, sohbetine götüren. Tek başıma gittiğim günlerin bazılarında orada gecelerdim, keyifle. Sadece bununla da kalmaz, hafta sonları birikmiş giysilerimizi kocaman torbalara doldurur, evlerindeki o merdaneli çamaşır makinesinde yıkanmasını sağlardık. Veysel’in değerli eşi Dilek az zahmetimizi çekmemiştir.
Bu sancılı dönemde bana moral veren ve sıkıntılarımı bir an için unutmamı sağlayan sevimli birini anlatacağım size. O benim için bir şanstı. Küçücük bir melekti bu şans. İsmi Ilgıt’tı. Veysel ile Dilek’in biricik kızları. Evlerine daha ilk gittiğimde Ilgıt’la arkadaş olmayı başarmıştım. Saatlerce oynar ve şakalaşırdık. Sonraki aylarda uyku saati geldiğinde ona masallar anlatır, böylelikle uyumasını sağlardım. Çoğu zaman bu masalları uydururdum. Tekrarında masalı yanlış anlatırsam Ilgıt’tan azar işitirdim. Kimi günse inadı tutar, saatlerce uyumazdı.
Bir keresinde onu uyutayım diye uğraşırken yorgun düşüp uyumuştum. O yalnızlık ve özlem dolu günlerin can simidiydi Ilgıt. Kendi kendime soruyordum o zamanlar, ben mi çocuktum, Ilgıt mı? Galiba ikimiz de. Benim ilgiye, onun ise oyalanmaya ihtiyacı vardı. Eylül yalnızlığından bir an olsun kurtulmaktı benim derdim. O günlerin sevimli çocuğu bugün güzel ve akıllı bir avukat. Şimdilerde tiyatro sanatı ile uğraşıyor. Mutlu ve başarılı uzun yıllar dilerim “dava arkadaşım”.
Anlattıklarım masaldı, yaşadıklarımız değil.
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2016
13.04.2016
2.02.2016
16.02.2016
9.02.2016
26.01.2016
13.01.2016
30.12.2015
23.12.2015
8.02.2015