Enver SEZGİN
Ana caddeden köy yoluna sapıyorum. Buraya yol demeye bin şahit lazım. Araç zar zor ilerliyor. Üstelik ortada herhangi bir tabela da göremiyorum.
Ne yöne gitsem?
Biraz ötede orta yaşlı bir adam beliriyor.
O da, benim gibi Rıdvan Köyü’ne gidiyormuş.
Yolculuğa birlikte devam ediyoruz.
Adam, köyün hemen girişindeki evi işaret ediyor: “Çoban Orhan’ın evi burası.”
Irmak kenarında, küçük ama şirin bir köydeyim.
Her şey birkaç ay önce, Orhan Aykaç adlı gencin bana bir mektup göndermesiyle başladı. Babası dört yıldır cezaevindeymiş. Beni bu köye getiren şey Orhan’ın acıklı hayat hikâyesi oldu.
Koçer (göçer) bir ailenin çocuğu olarak Bitlis’te doğmuş. Ailecek çobanlık yapıyorlarmış. Bu nedenle köy köy dolaşır, oradan oraya taşınıyorlarmış.
Bitlis, Hakkâri, Van, Siirt...
Nerede iş bulurlarsa oraya...
Orhan, ortaokulu bitirdikten sonra öğrenimine devam edemez. Ailenin tek erkek çocuğu olduğundan babasına yardım etmesi gerekmektedir.
Artık sürü nereye, o da oraya gidecektir.
Bir ilkbahar gecesi koyunların başındadır. Sabaha doğru uyumaya başlar.
Yanına yaklaşan bir araç sesi ile uyanır. Gelenler askerlerden başkası değildir.
“Hakkında soruşturma var”, derler. Askerlerin yanında tanıdık birini görür. Buraya gelmeden önce, aşağı köyde yaşayan amcasını gözaltına almışlardır.
Bu kez sıra babasına gelmiştir. Onu da evden alırlar. İlçe merkezindeki karakola götürdüklerinde iki amcası ve iki dayısının daha gözaltına alındığının farkına varır. Gözaltında tanımadığı başkaları da bulunmaktadır.
İki gün sonra mahkemeye çıkarılırlar. Suçunun ne olduğunu hâkimin karşısın çıkınca öğrenir: “Gizli örgüt üyeliği.” Tutuklanır ve aylarca cezaevinde kalır.
İçeride, kardeşlerini ve annesini düşünmektedir.
Neredeyse ailenin tüm erkekleri tutuklanmıştır.
Babası, amcaları, dayıları...
Çıktığında, kalabalık bir nüfusun sorumluluğunu almak zorunda kalır.
Üstelik aileye yeni bir kişi daha katılmıştır: Muhammet Yusuf.
Artık yedi kardeşi ve annesine kendisi gözkulak olacaktır.
Bir de, cezaevinde yatan babası ile ilgilenecektir.
Küçük yaşta büyük bir sorumluluk almıştır.
Zorluklar belini büker, psikolojisi bozulur.
On altı yaşında bir çocuktan söz ediyoruz.
O yaştaki birine bu kadar sorumluluk fazla gelmiştir.
Etrafında yardım alacağı kimse de yoktur.
Çaresiz dayanacaktır.
Üstelik babası “gizli örgüt üyesi olmaktan” on yıl hapse mahkûm edilmiştir.
Artık işi her zamankinden daha zordur.
Babasının il merkezindeki cezaevinde yatması onlar için bir teselli olmuştur. Hiç değilse onu ziyaret edebilir, az da olsa hasret giderebilirlerdi. Her görüşmeye ailenin en küçük bireyi de götürülür. Bu bir müddet böyle devam eder. Ancak devlet, onlara bu “küçük mutluluğu” bile çok görür ve mahkûm Tekirdağ Cezaevi’ne gönderilir.
Yoksul aile bu kadar uzağa nasıl gidebilirdi ki?
“Küçük mutluluk” sona ermiştir.
Annesi ve kardeşlerine moral vermek, onları ayakta tutmaya çalışmak görevi, yine Orhan’a düşer.
Artık, haftada bir yaptıkları telefon görüşmesi ile teselli bulacaklardı.
Bir de arada bir gelen mektuplarla...
Orhan, hâlâ babasının neden cezaevinde olduğuna bir anlam verememektedir.
Yıllar geçtikçe, zorluklarla birlikte sorumluluk ta artar.
Orhan, tam beş kız kardeşini okutmaktadır.
“Benim başaramadığımı onlar başarsın istiyorum,” diyor.
Lakin dayanacak gücü de kalmamıştır.
Babasının çıkıp geleceği, böylece zorlukların sona ereceği günü beklemektedir.
Minik Yusuf’a gelince; o bir mahpus çocuğu olduğunu bilerek büyüyor.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2016
13.04.2016
2.02.2016
16.02.2016
9.02.2016
26.01.2016
13.01.2016
30.12.2015
23.12.2015
8.02.2015