Enver SEZGİN
Kâbus dolu birkaç gün yaşadık. Bir iç çatışmanın ayak seslerini duyduk. Tehlikeli bir tırmanışı hep birlikte izledik. Üstelik bu tehlike henüz geçmiş değildir.
Polisle girilen çatışmalar, dükkânların kundaklanması, ateşe verilen araçlar. Bu manzaraları daha önce ve üstelik birkaç kez gördük. Bu defa durum çok farklıdır. Sivillerin birbirine ateş ettiği, linç girişimlerinin yaşandığı, silahlı grupların karşı karşıya geldiği sahnelere tanıklık ettik. Bir iç savaşın korkularını yaşadı bu toplum.
Türkiye, otuz yıl süren bir çatışma döneminden geçti. Ülke, binlerce evladını bu savaşta kaybetti. Bütün bunlar toplumun üzerinde derin izler bıraktı. Sonra, “barış ve çözüm sürecini” yaşamaya başladık. Bu kez barışçı yöntemlerle sorunlarımızı çözmeye karar vermiştik. Böyle yürüyeceğimizi düşünenlerin sayısı az değildi. Peki, ne oldu da kendimizi tekrar bir şiddet ortamında bulduk. Bütün bu olup bitenlerin sebebi, bir partinin eylem çağrısı olabilir miydi?
Bilindiği gibi çatışmasızlık ortamı toplumu rahatlattığı gibi, artan bir iyimserlik yaratmıştı. İnsanlar işte bu iyimserlik içinde beklemeye başladılar. Hükümet birtakım reformlar yapacak ve sorunlar adım adım çözülecekti. Beklenen buydu. Öte yandan, Kürt Siyasi Hareketi içinde başından beri bu sürece inanmayanların olduğunu da not etmemiz gerekmektedir. Giderek bu kesimin sesi daha fazla çıktı. Gün geldi, “zaman” sürecin aleyhine işlemeye başladı. İyimserlik yerini “kuşkuya “ bırakıyordu. Hükümetin acele edip hızlı adımlar atması gerekiyordu. İşi ağırdan aldılar. “Galiba bu kez de olmayacak” diyenlerin sayısı arttı.
IŞİD’in Kobani saldırısı işte bu huzursuzluk ortamında başladı. Tansiyonu yükseltti, gerilimi artırdı.
Bölgedeki il ve ilçelerden, köylerden binlerce insan Suruç’a akın ettiler. Çıplak gözlerle IŞİD’in saldırılarını izlediler. Kobani’den gelen onbinlerce insanın içinde bulundukları acıklı durumu gördüler. Onlarla birlikte üzüldüler. Evlerini ve ekmeklerini paylaştılar. Milyonlarca insan televizyon ekranlarından bir katliam girişimini takip etti.
Kızdılar, gerildiler, ağladılar.
Hükümet üyelerinin “Kobani çözüm sürecinin bir parçası değildir,” yönündeki açıklamaları onları daha da kızdırdı.
Kobani’de olup bitenler “yüksek gerilimin” fitilini ateşlemiş, istenmeyen olayların da önünü açmıştır.
Şurası doğrudur: HDP yönetiminin eylem çağrısı yaptığı anda şiddet eylemlerinden uzak durulması gerektiği yönünde açıklama yapmaması yanlış olmuştur. Böyle bir ortamda her eylem kararı, içinde riskler barındırır. Bu riski önceden kestirmek ve ona göre önlemler almak gerekmekteydi. Ancak olup bitenlerin gerçek nedenlerini araştırmak yerine, tüm sorumluluğu HDP yönetimine mal etmek, Selahattin Demirtaş’ı hedef tahtasına koymak en hafifinden insafsızlıktır.
Olan olmuş ve büyük bir tahribat yaşanmıştır. En önemlisi “karşılıklı güven” büyük yara almıştır. Sorumlu davranmak ve çıkış yolu bulmak zorundayız. Bir iç çatışmanın önüne geçmek ve ileriye doğru yol almak için çareler arayıp bulmak durumundayız.
HDP’nin yaptığı açıklamada belirtildiği gibi, “ciddi bir katliam ve kışkırtma zeminini hep birlikte önlemek mümkündür”. Diyalog içine girerek ve sağduyulu davranarak bu tehlikeli gidişatın önüne geçebiliriz, geçmeliyiz.
Son bir söz:Şiddet olaylarının yükseldiği bir anda, Öcalan devreye girdi ve tehlikeli tırmanışın yavaşlamasını sağladı. Barış ve çözüm sürecini Abdullah Öcalan ile birlikte başlatan hükümet, bir kez daha “İmralı”ya başvurmak durumunda kaldı. Oysa uzun bir süredir Öcalan, hükümete önünün açılması için önerilerde bulunmaktaydı. Bu son olaylar göstermiştir ki, hem örgütünü daha iyi yönetmesi ve hem de sürece daha çok katkı yapması için, Öcalan’ın cezaevi koşullarının değiştirilmesi ve bu yolla daha görünür olması gerekmektedir.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2016
13.04.2016
2.02.2016
16.02.2016
9.02.2016
26.01.2016
13.01.2016
30.12.2015
23.12.2015
8.02.2015