Enver SEZGİN
Buralarda İsa Demirci’yi tanımayan yoktur. O Sason ilçesinin en renkli Ermeni’sidir. İsa dayı, 1915 katliamı sırasında henüz üç yaşındadır. Aileyi, bölgenin güçlü aşiretlerinden, Bekirhan aşireti, köylerinde saklayarak korur. Demirci Kevork, tehcirden bir süre sonra Herend (Acar) köyüne geri döner. Kevork Bey ve eşinin altı çocukları daha olur. Bir oğlu Ermenistan’a göç eder. İki kızı genç yaşta yaşamını yitirir. Kevork Bey öldükten sonra, İsa Demirci ailenin sorumluluğunu üstlenir.
Yakınlarına kol kanat gerer. Ancak bir süre sonra kötü günler geri gelir. 1980 darbesinin yarattığı ağır baskı koşulları ve artan şiddet olayları yaşamlarını daha da ağırlaştırır. Bunun üzerine, aileyi göç etmeye teşvik eder. O ise, ölene dek köyde kalır. Köydeki tarihî kilisenin yanına bir de cami yaptırır.
İki kızını, Bekirhan aşireti mensubu olan iki gençle evlendirerek onlara olan “vefa borcunu” öder.
Onu yakından tanıyanlar şarap içmeyi çok sevdiğini söylerler.
İçtiği şarapları kendi elleriyle imal eder. Derler ki, her mahzene girdiğinde dört adet şarap şişesi ile çıkarmış. İlkini muhtara, ikicisini imama, üçüncüsünü karakol komutanına verir; sonuncusunu ise kendisi içermiş. Buraların simge ismidir. Sevmeyeni yoktur.
2007 yılında öldüğünde ardında pek çok anı ve çok sayıda dost bırakmıştır.
Tabutunun önünde şu yazı vardır: “Sason’un son Ermenisi.” Bu gün bile böyle düşünenlerin sayısı az değildir.
Gerçekten öyle miydi?
Batman, Çağdaş Gazetesi’nin başyazarı Arif Arslan ve aynı gazetenin muhabiri Hasan Göker ile birlikte İsa Dayı’nın doğup büyüdüğü ve de yaşamını yitirdiği kentteyiz.
Tarihteki ismi ile Sasung ya da Sanasung; bu günkü ismi ile ise Sason.
Sarp dağların içindeki bir dünya.
Kültürel zenginliği ve tarihî geçmişiyle bu bölgenin en değerli ilçelerinden biri. Bir doğa harikası.
Bir zamanlar burada Ermeniler, Araplar ve Kürtler birlikte yaşarlardı.
Peki ya bugün?
Önümüze çıkan herkese, ilçe merkezinde Ermenilerin yaşayıp yaşamadığını soruyoruz.
Yanıt kısa: “Hayır.”
Devam ediyoruz sormaya.
Yok, yok…
Yenibahar adlı gazetenin sahibi, Metin Özmen ile görüşüyoruz.
Ondan, şehir merkezinden 16 kilometre uzakta olan Çalışlar (Komek) köyünde birkaç Ermeni ailenin yaşadığını öğreniyoruz.
Bir çay ocağında köyün eski muhtarı Nesip Çakar ile karşılaşıyoruz. Muhtar bize eşlik etmeyi kabul ediyor. Hep birlikte yola koyuluyoruz. Ancak buraya yol demek için bin şahit gerekiyor. Zar zor ilerliyoruz. Bozuk yol bizi canımızdan bezdiriyor. 2973 metre yükseklikteki Mereto Dağı’nın eteklerine doğru ilerlemeye çalışıyoruz. Bir süre sonra aracımızı bırakıp, yola yaya olarak devam etmek zorunda kalıyoruz. Burası 50 hanelik bir köy.
Yukarıdan iki kişinin bize doğru yürüdüğünü görüyoruz.
Muhtar ,“İşte onlar” diyor.
Arif Kaplan, 52 yaşında ve İstanbul’da yaşıyor. Kendi deyimiyle “biraz temiz hava almak için” fırsat buldukça buralara geliyormuş.
Cemil Kaplan ise, bu topraklardan ayrılmamış. 38 yaşında ve hiç evlenmemiş. Nedenini soruyoruz. Yanıt şu oluyor: “Bu köyde evleneceğim Ermeni kız yok.”
Ekliyor: “Müslüman ailelerinden birkaç kıza talip oldum. Onlar ise Müslüman olmamı şart koşuyorlar.”
Sohbet koyulaşıyor. Sıra, Ermeni Katliamı’na geliyor. Ağızlarını bıçak açmıyor. Korku ve tedirginlik devam ediyor. Sohbetimiz sürüyor. Yakınlarının çoğu Ermenistan’a göç etmiş. Bir bölümü ise İstanbul’a gitmiş.
Cemil Kaplan, “Babamın ve diğer büyüklerimin mezarı burada. Ben ise burada doğdum, burada öleceğim” diyor. Cemil, sözünü yerine getirebilecek mi? Bilinmez. Ancak Ermeniler yüzyıllardır yaşadıkları bu topraklarda tamamen yok olmak üzereler.
Zor koşullarda hayata tutunmaya çalışan ve nüfusu 20 kişiyi bulan küçük bir topluluktan söz ediyoruz. Belki bir başka köyde bir kaç aile daha. Hepsi bu.
Hava kararıyor. Dönüş zamanı.
Yine o bozuk yolda ilerlemeye çalışıyoruz. Kulaklarımda ise muhtarın şu iki cümlesi çınlamakta: “Bu toprakların bir rengi soluyor. Yazık, çok yazık.”
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2016
13.04.2016
2.02.2016
16.02.2016
9.02.2016
26.01.2016
13.01.2016
30.12.2015
23.12.2015
8.02.2015