Enver SEZGİN
HDP’nin güçlü bir şekilde Meclis’e girmesi ile birlikte Kürt meselesinin parlamentoya taşınması ve çözüm yollarının bulunması yönünde yepyeni imkânların ortaya çıktığı düşünülmekteydi. Silahlı güçler geri plana çekilecek; “seçilmişler” daha çok söz sahibi olacaktı. Sorun büyük ölçüde yasal siyasetin konusu olacaktı. Beklenen buydu. Olmadı, eski “savaş günlerine” geri döndük. Bu kötü gidişin tek sorumlusunun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın olduğunu düşünenlerin sayısı az değildir.
Olup biten her şey, sadece bir kişinin seçim sonuçlarını hazmedememesi veya erken seçim hırsıyla izah edilebilir mi? Gerçekte iş bu kadar basit miydi?
Bugünkü vahim durumu anlamak için sürecin başlangıç noktasına dönmek gerekiyor. İki yıl yedi ay önce durum bu kadar kötü değildi. Aksine, “umut” ve “iyimserlik” hâkimdi.
2012 yılının son gününde zamanın Başbakan’ı Tayyip Erdoğan, “İmralı ile görüşülüyor” yönünde açıklama yapması ile birlikte tüm ülkede olumlu bir hava esti. Bugün sürece karşı çıkanların bir bölümü dâhil, birçok kişi başlatılan görüşmelere büyük bir sempati ile yaklaştı. O günlerde, “bu sefer olacak galiba”, diyenlerin sayısı az değildi.
Ne yazık ki zaman ilerledikçe “umut” yerini “endişeye” bıraktı. Doğru zamanda doğru adımlar atılamadı. Barış süreci demokratikleşme hamleleri ile taçlandırılamadı; demokrasi ile bağı kurulamadı. Öcalan’ın istediği yasal değişiklikler ya yapılmadı ya da geç yapıldı. Süreç, dışlayıcı değil, kapsayıcı olmalıydı. Siyasi partiler, sendikalar, meslek odaları, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri; tüm bu kesimler müzakere masasının bir tarafını işgal etmeliydiler. Toplumdaki tüm seslerin sürece katılımını sağlamak gerekiyordu. Bu gerçekleşmedi. Türkiye’deki bütün renklerin söz söyleyebilecekleri, önerilerde bulunabilecekleri bir mekanizma yaratılamadı. Oysa farklı görüşler sürece olumlu katkılar yapabilirdi. Parlamento devreye sokulmadı ya da sokulamadı. Türkiye’nin en büyük ikinci partisinin Genel Başkanı “olup bitenlerden haberimiz yok” diyorsa, orada önemli bir eksiklik var demektir.
Çözüm sürecinin en önemli zaaflarından biri ise güven unsurunun bir türlü tesis edilmemesi olmuştur.
PKK yöneticilerinin, her fırsatta “bizim için çözüm süreci bitmiştir”, yönlü açıklamaları ne kadar yanlışsa, hükümetin adım atmakta isteksiz davranması da o kadar yanlıştı.
Peki, ya Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Kürt sorunu yoktur” yönündeki açıklamalarına ne demeli. Bütün bunlar zaten zayıf olan “güven unsurunu” tamamen ortadan kaldırdı.
Barış ve Çözüm Süreci’ni “üçüncü bir göz” olarak izlemek ve gerektiğinde anlaşmazlıkları gidermek için devreye girebilecek olan “İzleme Heyeti”nin oluşmasına izin verilmedi. Böylelikle süreç önemli bir mekanizmadan mahrum bırakıldı.
Kendisinden çok şey beklenen, Abdullah Öcalan’ın istekleri yerine getirilmedi. Cezaevi koşullarının iyileştirilmesi yönünde ciddi adımlar atılmadı. Devlet yetkilikleri her görüşmede ona, “silahları bir tek sen bıraktırabilirsin” dediler, ancak çok istediği “pratik araçların yaratılması” yönünde en ufak bir çaba göstermediler. Önünü açmadılar, örgütünü yönetmesine izin vermediler. Ondan çok şey bekleyenler, ona çok az olanak sağladılar.
Süreç zaaflarla başladı ve öyle devam etti. Gün geldi süreci ilerletmek imkânsız hâle geldi, çöktü.
İyi bir durumda olmadığımız çok açık. Şu anda hep birlikte bir “savaş çukuru”nun içindeyiz. Bu çukurdan ancak ortak bir çabayla çıkabiliriz.
Barış ve çözüm ihtiyacı devam ediyor. Çözüm için, her şeyden önce “silahın” yerine “siyasetin” konuşacağı koşulların yaratılması gerekiyor. Gerisi nasıl olsa gelecektir.
Yeter ki, geçmişten dersler çıkarabilelim ve yaşanan onca zaaftan arınalım.
Mesud Barzani’nin dediği gibi “Yıllarca sürecek olan bir barış süreci, bir saatlik savaştan daha iyidir”.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarlar
-
Taha AkyolSüreç nereye? 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBorçları SDG mi ödeyecek? 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUBir ziyaretin ardından düşündüklerim 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖcalan ziyareti olmuş sayıyor mu? 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUİmralı ziyaretiyle hangi noktaya geldik? 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanSuriye’deki PKK ne olacak? Bu kanaat önderleriyle işimiz çok zor… 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezYeni Dünya Düzeni: Eski Eğilimler 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKimse boşuna refah beklemesin 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğluİmralı ziyareti, ‘çözüm süreci’ne sahiplik gerektiğini söylüyor 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAPO anıtı yontuluyor 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYCHP nereye koşuyor.... 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUİmralı kararı bir semboldü! O kadar! 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİthal ette skandal bitmiyor: Sığırlar da hep aynı şirketten alınmış! 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBir sistem bu kadar yanlış yaparsa kürtler ve aleviler zor durumdadır 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİlk yılında Trump yönetimi: Yeni sınıf ittifakları ve alternatifler 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRLİDER APO MU DEMİRTAŞ MI? 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKodlar 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİlk adım Öcalan olunca süreç zorlanıyor 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanGizlice İmralı’ya gidildi ama daha turpun büyüğü heybede… 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNÜç görüntü: Amerikan katarı püfleye püfleye ilerliyor 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTPrusias ad Hypium’den Akçakoca cezaevine… 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAİmralı’ya Gidiş; Tarihsel Bir Eşik ve Yeni Dönemin Habercisi... 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilDevlet Bahçeli, MHP ve Kürt Sorunu: Çelişkiler, strateji ve olasılıklar 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan artık masada 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni sürecin ilk büyük krizi: CHP’nin İmralı kararı 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasÖcalan ziyaretinin kilitlediği çözüm 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÖrgütüne silah bıraktırırken Öcalan’ın “teröristbaşı” olduğunu hatırlayanlar…. 24.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİBB İDDİANAMESİ… 24.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEİmralı konusu 24.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin toplumsal trendleri: Eriyen orta sınıf, sosyal gettolar, anlık tatmin ekonomisi ve gelec 24.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANİmralı ziyareti fırtınası 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP'ye haksızlık ediliyor 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist stratejiye dair hayati tartışmalar 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezİBB iddianamesi: İslamî kesimden örnek yorum 22.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli neden “gerekirse ben giderim” dedi? 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALAnton Çehov’un silahı gibi… 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselDezenflasyon havlu mu attı? 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpEnflasyon raporu: Bozulan diyet ve kredibilite sorunu 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
















































































muharrem
hangi ülkede yapılırsa yapılsın darbelerin amacı nedir, halka hizmet etmek yada halkın gelir seviyesini yükseltmek değilki!. amaç ne kendi kurumlarının zenginliğini ve bekasını pekiştirmek. ama düşünülmesi gereken niye almanya da ingiltere de amerika da veya slovenya da darbe olmuyor.darbe olan ülkeler ile aralarındaki fark ne.işte bu farkın kapatılması lazım.