Mücahit BİLİCİ
İslam dünyası denen Müslüman coğrafyasının hâli içler acısı. Her taraf kan revan içinde. İç savaşların, darbelerin, çalkantıların ardı arkası kesilmiyor. Sebep? Dış güçler. Müslümanların her tarafta tekrarlayacağı cevabı bu. Dış güçler ezberi cehilden ilim çıkartan bir ilaç gibi. Kafası çalışmayanlardaderinlik sarhoşluğuna yolaçıyor. İçinde su olmayan havuzda atalet içinde yatan birinin stratejik diplere yaptığı gavvasane dalış hissi veriyor. Anlatması, dinlemesi hoş. Dünyayı açıklıyor. Problemlerin kaynağına iniyor. Üstelik bizi hatadan tebrie ediyor. Hareketsizlik ve sorumsuzluğa çaresizlik kılıfı giydiriyor. Kendini iyi hissetmene imkân tanıyor. Lakin, bir yalanın hoşumuza gidiyor olması, onu inanılır kılsa da söyleneni hakikat yapmıyor.
Sorsan, IŞİD nereden çıktı? Dış güçler (başta Amerika ve İsrail) kurdu diyecekler. Hadi onlar kurdu ve hilafet iddiasındaki örgütün başında onların adamı var. Peki, bu örgüte katılmak için gelen bu kadar ahmak ve enayi Müslüman nereden çıkıyor? Dünyanın dört bir yanından gelen bu Müslüman psikopatları da dış güçler mi icad etti, onlara bu garip Müslümanlık terbiyesini onlar mı verdi?
Boğazımıza kadar battığımız bu derin analizlerimiz gerçeklerden kaçmak için, kendimizden kaçmak içintopu taca atmak olmasın? Efendim, ‘İslam’ı İslam’a kırdırıyorlar. Şunların arkasında bunlar, bunların da arkasında şunlar var…’ ilaahiri mazeret. Evet, bir sorumsuzluğu cerbezeyle örten bir mazeret arayışıbu. Suç hep dışarıda. Hata hep başkasında. Dış güçler böyle yirmi dört saat çalışıyorsa sen ne yapıyorsun? Ya ellerin armut topluyor ya da dış güçler analizi yapmakla meşgulsün.
Ey Müslüman, gerçekte sorumluluk almamak için dış güçlere tutunuyorsun. Dış güçlere bu kadar güç ve kontrol atfederek kendi varlığını inkâr ediyorsun. Sorumluluk sesine sağır bir taş kadar ağır, dış rüzgârda savrulan bir yaprak kadar hafifsin. Tembelliğine kader sureti giydirmişsin. Suçu kaderin üstüne atmaya çalışıyorsun. Ama suçlu olan sensin.
Müslümanlar olarak siyasi geleneğimizi sorgulamış değiliz. Siyasi partilerimize devletin kendisi, ideolojik tercihlerimize dinin kendisi muamelesi yapmakta hâlâ ısrar ediyoruz. Kendimizle yüzleşmiyoruz. Yüzleştiğimizde aşağıdaki gibi gerçekleri hazmetmek zorunda kalacağız.
İslam’da iki siyasi parti var: Sünnilik ve Şiilik. Mezhepler olarak bildiğimiz bu dinî ideolojiler hakikatte politik partilerdir. Peygamber Efendimizden sonra iktidarın nasıl ve kimde olacağı konusunda doğan görüş ayrılığı ile ortaya çıkmış bu partiler. Biri iktidar partisi. Adalet yerine düzenin, haklılık yerine iktidarın tarafında. Tarihi kendi partizan menfaatleri doğrultusunda çarpıtmaktan çekinmemiş. Yen içinde kalma ve ululemre itaat gibi teminatlar sayesinde kol kırmaktan, istibdad üretmekten geri durmamış. Diğeri muhalefet partisi. İktidara olan itirazını nefret derecesine çıkartmış. Bütün bir kültürünü muhatap olduğu mazlumiyet üzerine bina ederek hareket etmiş. Hakkaniyet ve ilkesellik bayrağını tepkiselliğin ve grup asabiyetinin gölgesinden kurtaramamış.
Ve Müslüman, dinin kendisi diye esasen kendi siyasi parti rejiminin içinde yaşamaya başlamış, buna alışmış.
İnsanın hilafetini hatırlamak yerine dünyevi halifeye dini kudsiyet atfedilmiş. Hukuk ve adalet yerine kardeşlik edebiyatları ve fitne korkuları ile düzen tutturulmaya çalışılmış. Düzen hatırına Kerbela’lar yaşanmış ve hatırlanmasın diye üstü örtülmüş. Bugün yaşadığımız kimi krizlerin temelinde işte bu siyasi partilerin dinin kendisi gibi algılanması meselesi var. Fakat bunu tartışacak cesaretimiz henüz yok. Hakikate olan saygımız, kendini iç güvenlik yasası olarak sunagelmiş bir parti disiplininin sınırları içinde mahpus durumda. Türkiye’den Yemen’e yaşadıklarımızı bir de bu açıdan anlamaya çalışalım.
Twitter: @mucahitbilici
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
25.07.2025
22.07.2025
10.07.2025
1.07.2025
28.06.2025
17.06.2025
1.06.2025
21.05.2025
11.05.2025