Roni MARGULIES
Dünyanın ilk ve en özgürlükçü cumhuriyeti bugünün Amerika’sına nasıl dönüştü?
Kraliyete ve her türlü ayrıcalığa karşı her bireyin eşitliğini ve özgürlüğünü savunmak için İngiltere’yle savaşarak kurulan bir ülke, nasıl eşitsiz ve özgürlüksüz bir dünyanın jandarması hâline geldi?
Vatandaşların silah kullanarak hükümeti devirme hakkını tanıyan bir anayasa, dünyanın her yanında diktatörleri silah kullanarak destekleyen bir dış politikaya nasıl evrildi?
Dünya literatürüne özgürlüğün en çarpıcı tanımlarını armağan eden Thomas Jefferson, James Madison, George Washington gibi başkanlar Ronald Reagan, George Bush, Küçük Bush gibi mağara adamlarına nasıl dönüştü?
Bu yıl Oscar ödüllerine aday olan dokuz filmden dört tanesi bu sorulara cevap bulma yolunda ufak tefek ipuçları veriyor. Cevap sunmuyorlar elbet, ama en azından soruları gündeme getiriyorlar.
(Editörün Notu: Okuyucularımızda hayal kırıklığı yaratmak yayın politikamıza aykırı olduğu için önceden ikaz etmek isteriz: Bu yazıda yukarıdaki soruların cevapları verilmemektedir.)
Zero Dark Thirty ile Operasyon: Argo benzer filmler. Emperyal Amerika’nın beyaz derili ve sarışın olmayan, vahşi, Müslüman, özgürlük düşmanı bir dünyaya karşı kendisini (ve tabii özgür dünyanın bütününü) nasıl koruduğunu, karanlığa karşı nasıl mücadele edip muzaffer olduğunu gösteriyorlar.
Zero Dark Thirty hakkında Slavoj Žižek, “Hollywood’un Amerikan gücüne armağanı”demiş. Film, CIA ajanlarının Usame bin Ladin’i yakalama sürecini anlatıyor. Siyasî ve ahlakî açıdan her şey çok net: Bin Ladin terörist, Amerika haklı; Arap mahkûmlara yapılan işkence meşru, çünkü “teröre karşı savaş” her şeyi meşrulaştırır.
Operasyon: Argo ise, yine CIA ajanlarının Tahran’da Amerikan elçiliğinin işgali sırasında mahsur kalan altı Amerikalıyı kurtarmasının öyküsü. Karanlık güçler yine Müslüman, Amerika yine masum ve mağdur. Kayalıklı bir denizde Amerika yine bir demokrasi ve özgürlük feneri, yine muzaffer.
Django Unchained (Zincirsiz) ile Lincoln yukarıdakilerden çok farklı filmler.
İkisi de kölecilik, ırkçılık ve ırkçılığa karşı mücadeleyle ilgili. Amerikan tarihinin daha ilham verici, kahramanlık öyküleriyle daha dolu bir dönemi. İyi ile kötü arasındaki mücadele, hayalî bir “iyi Amerika” ile hayalî bir “kötü dış dünya” arasında değil; “iyi” de “kötü” de Amerika’nın içinde.
Steven Spielberg’in çektiği Lincoln, iç savaş yıllarında Başkan Lincoln’un köleleri özgürleştiren 13. Anayasa Değişikliği’ni Temsilciler Meclisi’nden allem edip kallem ederek, bazen tartışıp bazen rüşvet vererek nasıl geçirdiğinin öyküsü.
Filmin kahramanı Başkan Lincoln, ikincil kahramanlar köleliğin kalkması için “Evet” oyu veren temsilciler. Görünürde tek bir köle yok, bütün film Meclis binasında beyaz adamların tartışmalarıyla ilgili. Evetçilerle hayırcıları, Kuzey ile Güney’i ayıran sınıfsal ve ekonomik arka plan filmde yok.
Sonunda, “iyi” beyazlar zavallı köleleri kurtarıyor, “büyük adamlar” tarih yapmış oluyor.
Quentin Tarantino’nun Django’su ise iç savaşın öncesinde, 1858’de geçiyor. İsyankâr bir kölenin, başka bir köle sahibine satılmış olan karısını arayıp bulmasının öyküsü. Buluyor ve karşısına çıkan tüm kölecileri siyah bir Clint Eastwood gibi öldürüp kadını kurtarıyor.
Eastwood’la Sergio Leone’nin “spagetti western”ları tarzında çekilmiş olan film, gerçekçilikten çok uzak. Django’nun yaptıklarını o yıllarda Güney’de bir kölenin yapabilmesi hayal sınırlarını bile aşıyor.
İlginçtir ama. Köleci toplumun insanlık dışı vahşetini Tarantino’nun masalsı filmi Spielberg’in yarı-belgesel filminden daha iyi gösteriyor.
İkisi de görmeye değer.
Zero Dark Thirty ile Operasyon: Argo’yu ise, ancak “Amerikan emperyalizmi iyi bir şey midir acaba?” diye merak ediyor ve cevabını bilmiyorsanız görün. Zaten biliyorsanız, boş yere para harcamayın.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Haydi başka gezegene gidelim!
22.03.2023 - Diktatör, komplo ve ölüm
13.03.2023 - “Maşallah şehrin temizliği gayet güzel”
27.02.2023 - Türk erkeği ağlamaz (ben ağlarım)
20.02.2023 - Puslu havayı seven yabancı kurtlar
13.02.2023 - Dört dilde geçinemiyoruz!
6.02.2023 - Yasaklamalı mı, yasaklamamalı mı?
29.01.2023 - İnsan insanın kurdu mudur?
21.01.2023 - Ardahan Umumî Helalar Müstahdemliği ve hukuk
15.01.2023 - Seküler milliyetçilik ve dindar milliyetçilik
15.01.2023
Yazarlar
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Hrac Madooglu
ABDnin Iraki isgalini Erdogan da desteklemis hatta bu isgale ABDnin yaninda katilmak istemisti. Onu es gecmissin. Turk Tarih Kurumu gibisin masallah. Tarihi secmeli anlatiyorsun. Clint Eastwoodun "en hizli milliyetci" oldugunu yazmissin. Yalan. Irak isgalini elestiren ve savasa karsi oldugunu aciklayan beyanlar veren biridir. Bu filimde bir ABD askerinin gozu ile bakilmis olaya. Zaten filmin senaryosunu yazan Clint degil. Filim Hristiyanlarin iyi, Muslumanlarin kotu oldugunu anlatmiyor. Savasa giden bir askerin ruh hali ve ozellikle ulkesine ve evine dondukten sonra yakinlariyla ve cevresiyle iletisim kuramamasi, yani savasin askerleri manevi olarak cok kotu bir sekilde etkiledigi konusu isleniyor esas.