Roni MARGULIES
Belediye yol kenarındaki çimleri suluyormuş. Asfaltın bir tarafı ıslanmış. Otomobilin biri oradan geçerken birkaç takla atmış. Haberlerde gördüm.
Elîm olmasına elîm, ama nasıl olmuş bu kaza?
Yol biraz ıslakmış!
Adamın biriyle konuştu televizyoncular. Öfkeden titriyordu. “Çimleri suluyorlar, yol ıslanıyor, tabii ki kaza olur!”
Haydaa! Ulan, yol ıslakken araba kullanmıyor musun sen?“Ay, yerlerde su var, bugün arabaya binmeyelim” mi diyorsun? Yağmur yağınca ne oluyor?“Bugün otobüsle İstanbul’dan Adıyaman’a gidecektim ama yağmur yağıyor, yürüyerek gideyim bari!”
Diyelim ki kaza yapan araba suya basıp kaydı. Patinaj yapar, durur. Telgraf direğine çarpar, durur. Birkaç takla atmak nereden kaynaklanıyor?
Viraja saatte bilmem kaç kilometre hızla girmekten kaynaklanıyor olmasın.
Bunları izlerken, yirmi yıl evvel okuduğum bir haber geldi aklıma.
Sanayicinin biri Ortadoğu’ya buzdolabı ihraç etmiş, hepsi bozuk çıkmış. Ticaret Bakanı mı, Sanayi Bakanı mı, “Böyle şeyler olunca tüm sanayicilerimiz için kötü oluyor, hepsi zan altında kalıyor, Türkiye’nin ihracatı darbe yemiş oluyor. Yapmayın beyefendiler” demiş.
Benim gizli meziyetlerimden biri iktisatçılıktır. O yıllarda da doktoramı yazıyorum. Bakan Bey’in yaklaşımını makul ve ders kitaplarına uygun buldum.
Sözkonusu buzdolabı ihracatçısı ise makul bulmamış. Hiç unutmam, şöyle demiş:“Buzdolabı imal etmek o kadar kolaysa, Bakan Bey gelsin kendisi imal etsin.”
Ulan, o herif Bakan. Buzdolabı imalatçısı olan sensin. Ne konuşuyorsun daha?
Ya sus ya da en azından yalan söyle:“Bu Araplar zaten aptaldır, buzdolabı kullanmayı bilmezler, bozuk zannetmişler. Atatürk’ün dediği gibi, Türk’ün buzdolabı bozulmaz.”
Ya da şöyle de:“Bu Araplar zaten Türk düşmanıdır. Buzdolaplarını kendileri bozmuşlar. Asıl amaçları bizim birlik ve beraberliğimizi bozmak, Türkiye’ye zarar vermek.”
Ben bunları hatırlarken, televizyonda bir basın açıklaması başladı. Milyonlarca gazeteci bir adamı dinliyor.
Yakışıklı, efendi bir oğlan.
Memleketin en zengin ailelerinden birinin oğluymuş. Tanımıyorum, ama televizyonda izlerken yanımdakiler öyle dedi.
Ah canımcığım, nasıl da üzgündü! Ağlamanın eşiğine geldi. Alt dudağı hafifçe titrediğinde neredeyse ben de ağlayacaktım, dayanılacak gibi değildi.
Oyuncağını elinden almışlar.
Belli, alışık değil böyle durumlara. Yüzü biraz asıldığında, hemen dadılarının, uşaklarının, paralı askerlerinin meseleyi halletmesine alışmış.
Bu sefer halledememişler.
Hallediyorlarmış da, dışarıdan yabancı “kötü adamlar” gelmiş. Öcü gibi. Her şeyi bozmuşlar.
Ve bu kötü yabancılar, dünyanın tüm kötü adamları gibi, Türkleri sevmiyormuş.
Haberler devam edip performans ilerledikçe, kuşkuya kapıldım. Oğlan dünyanın en iyi okullarında okumuş olsa gerek. Ailenin kendi okulu, üniversitesi filan varmış gerçi, ama onu daha iyi okullara göndermişlerdir. Ve muhakkak tiyatro dersleri almış. Müthiş bir oyuncu.
Yukarıda sözünü ettiğim buzdolabı imalatçısının söylemeyi akıl edemediği her şeyi söyledi.
“Dışarıdan birinin gelmesi ve ahkâm kesmesi hem Federasyon için küçük düşürücüdür hem Türkiye için.”
“Bir Türk olarak, Fenerbahçeli olarak değil, Türk olarak bunları kabul etmiyorum.”
“İsviçre maçındaki gibi, biz Türkler kendi kendimizi şikâyet ettik, oysa birlik beraberlik içinde olmamız gerekirdi. Bu, Fenerbahçe’ye değil, Türkiye’ye verilen bir zarar.”
Bak sen!
Bir kere, kimse kimseye ahkâm satmamış. Adam gelmiş, ne demiş?“Siz namussuzsunuz, Türk olduğunuz için namussuzsunuz, artık Türkiye’de futbol oynanmayacak, yasaklıyorum” dememiş.
“Benim düzenlediğim turnuvada Fenerbahçe takımı oynayamaz” demiş. En doğal hakkı.
İkincisi, bunu geçmişte başka ülkelerin başka takımları için de demiş. Demek ki, Türkiye’yle ve Türklerle ilgili özel bir sorunu yok. Namussuzlukla ilgili bir sorunu var.
Üçüncüsü, sizin dışınızdaki Türkler niye sizinle birlik beraberlik içinde olacakmış? Karıştırdığınız haltların kârını bizimle paylaşıyor muydunuz?
Dördüncüsü, Türk olmak insana halt karıştırmak hakkını vermez. Ve siz de zaten Türk olduğunuz için değil, Türkleri aptal zannettiğiniz için, hiçbir zaman yakalanmayacağınızı düşündüğünüz için karıştırıyorsunuz o haltları.
Bu memleketi babanızın çiftliği zannettiğiniz için.
Yazarlar
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023