Ümit KARDAŞ
“Ah ne kadar yorgunum bu korkak, / yaşlı,/ yabani vatanımdan”
Salvotare Espriu i Castello - Katalan şair
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın da ruh hali Katalan şairinki gibi. “Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmalarına imkan vermiyor.” diyor ve ekliyor Tanpınar: “Yedin beni Türkiye”. Devletin mağdur ettiği kesimlerle birlikte aklı ve vicdanı olan farkındalık sahibi her yurttaş bu yorgunluk içinde.
İnsan hakları alanında fikir-hukuk üretememiş, ilk anayasasını kendine bağlı prensliklerden sonra yapabilmiş, siyasi, sosyal, tarihi sorunları güvenlik boyutuyla ele alarak çözülemez hale getirmiş, müzakere-uzlaşma kültürü gelişmemiş, sivil toplumu güdük kalmış kozmopolit bir imparatorluk bakiyesi üzerinde kurgulanan tek etnik kimliğe ve inanca sahip toplum tasavvurunun varacağı nokta belliydi... Modernleştirici gücün yarattığı cumhuriyet rejimi, katı merkeziyetçilik ve milliyetçilik sütunları üzerinde yükselecekti.
Cumhuriyet halkın iradesini seçim sandığına yansıttığı bir rejim getirdi. Ancak halkın egemenliği çoğu zaman her kesimiyle temsili olarak dahi adaletli bir şekilde parlamentoya yansımadı. Üstelik gerçek bir cumhuriyetin temeli olan eşit yurttaşlık ilkesi bir türlü gerçekleşmedi.
Devleti temsil eden askerlerin egemen olduğu bürokrasi, koşulların sonucu bir ulus yaratmak zorunluluğu ile karşı karşıya kalmıştı. Siyaset, kozmopolit, çoklu bir imparatorluk bakiyesi üzerinde dayatmacı, tekçi, ötekileştirici, bir paradigmaya dayalı olarak şekillendi.
Oysa ki tek etnik kimlik, tek din, tek mezhep, tek dil ve tek kültür anlayışının demokrasiyle ilgisinin olmamasının ötesinde, ötekileştirici ve yabancılaştırıcı etkisi nedeniyle toplumsal ve siyasi barışı sağlama imkanı da yoktu.
Türkiye bağlamında ilginç olan, kurgulanan sistemin bir çoğunluk baskısından ziyade, çoğunluğa yapılan bir baskıya dayanıyor oluşuydu. Böylesi bir kurulu düzenin işlemesi de, sürekli canlı tutulan korkularla garanti altına alınmak istendi. Toplumun önemli bir kısmı modernlik ve laiklik üzerinden “şeriat gelecek” korkusuyla, bir bölümü birliğin sağlanması bağlamında “bölüneceğiz” korkusu yaratılarak baskı altına alındı.
Rejim, siyasi birliğin sağlanması bakımından tehlike olarak gördüğü Kürt, Ermeni, Rum, Yahudi kesimleri şiddet politikalarıyla bastırırken, Alevilerin hayat damarlarını keserek asimile etmeye, muhafazakar Müslüman kesimi de Diyanet İslamı içinde eritmeye çalıştı.
Böylece etnik kimlik, din ve mezhep çeşitliliğine sahip imparatorluktan cumhuriyete geçişte her farklı kesim bir potada eritilmeye çalışılırken, teklik kavramı içine girmeyen kesimler kriminalize edilip hedef gösterilerek sürekli bir korku ve endişe iklimi yaratıldı.
Türkiye toplumunun siyasetteki temsilcileri, bugüne değin, bu kadim zihniyetin dışına çıkabilmiş değil.Cumhur İttifakı da sivil siyaset kültürünün askerden farklı olmadığını, demokrasi-hukuk bilinç ve kültüründen nasibini almadığını, merkeziyetçilik, milliyetçilik, tekçilik ve hukuksuzlukta zirve yaptığını gösterdi.
İmparatorluktan bu yana cumhuriyet dahil devlet, Kürt meselesinde böl ve yönet politikaları uyguladı. Devlet, asimile edebildiklerini kendi safına çekti, direnenleri inkar, tenkil, tehcir ve imha etti. Kürtlere vaat edilen haklarının tanınacağına ilişkin söz yerine getirilmedi. Kimlikleri, dilleri ve kültürleri yok sayıldı. Bölünme korkusuyla üzerlerindeki baskı sürekli kılındı.
Bugün gelinen noktayı anlayabilmek için imparatorlukta yüz yıllarca özerk yapılanmalar halinde yaşayan Kürtlerin tarihsel serüvenine bakmak gerekir.
16-17. YÜZYIL
Ortadoğu ilginç bir coğrafyadır. Bugünü anlamanın yolu çoğunlukla yüz yıllar öncesini doğru şekilde kavramaktan geçer. Kürdistan coğrafyası için de uzanılması gereken tarih, Safevi-Osmanlı mücadelesinin başladığı dönemlere denk gelir. Bir şeyh hanedanı olan Safevilerin soyundan gelen Şah İsmail 16. yüzyılın başlarında Azerbaycan’dan sonra Kürdistan’ı da ele geçirmek ister. İsmail’in Kürt politikası Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın politikası ile aynıdır: Kürt reislerini ortadan kaldırıp, kendi adamlarını vali yapmak. Bu politikaya direnen Kürt reislerinin ayaklanmaları kanlı şekilde bastırılır, Kürt reisleri hapse atılır.
Şah İsmail’in on iki imam Şiiliğini devlet dini ilan ettiği dönemde Kürtlerin çoğu Sünni Müslüman’dır. Kürt önderleri kendilerini bu durumdan kurtaracak tek gücün Sünni Osmanlı İmparatorluğu olduğunu kavramışlardır. Bu sebepten, Yavuz Sultan Selim’in Safevilere karşı sefere başlamasından önce başta İdris-i Bitlisi olmak üzere 20 kadar Kürt miri sultana bağlılıklarını bildirir. Yavuz Sultan Selim, İdris-i Bitlisi’yi hizmetine alır, Bitlisi de Kürt mirlerini ikna eder. Bunun üzerine Şah İsmail askerlerini Kürdistan’a gönderir. Kürt mirleri Osmanlılardan aldıkları destekle Kızılbaş ordularına karşı koyarlar. (Safevi ordusundaki askerler, başlarını Şah İsmail’in babası Şeyh Haydar’ın icadı olan ve 12 imam inancını hatırlatan 12 kıvrımlı- kızıl renkli kumaş ile sardıklarından dolayı “kızılbaş” olarak adlandırılır.)
Bu dönemde Kürdistan’da Kürt önderleri arasındaki rekabetten doğan çatışmalar ile Osmanlı-Safevi çatışmaları birbirlerine karışır. Ancak sonuçta Kürt aşiret askerleriyle Osmanlı’nın düzenli birlikleri Kızılbaş ordularına karşı zafer elde edeceklerdir. Artık Kürdistan’ın büyük bölümü Osmanlı İmparatorluğu’nun olmuştur. İmparatorluğa katılan topraklar üç yeni eyalete ayrılır: Diyarbakır (Kuzey Kürdistan’ın Van Gölü’nün batısındaki büyük bölümü), Rakka (Urfa, Suriye’nin Rakka vilayeti) ve Musul (Kuzey Irak’ın bir bölümü).
İşte 1515’te Kürdistan’a getirilen bu yeni yönetim düzeni küçük değişiklikler dışında 400 yıla yakın bir süre devam eder. Bu sürekliliğin sağlanmasında ilk idari örgütlenmeyi Diyarbakır’da gerçekleştiren İdris-i Bitlisi’nin payı büyüktür. Zaten Yavuz Sultan Selim bunun için Bitlisi’ye tam yetki tanımıştır.
Bitlisi, Kürdistan’ın eski yönetici ailelerinden olan mirleri önemli mevkilere getirir ve onların siyasi durumunu güçlendirir. Yüzyıllarca zaten kralmışçasına iktidar sürmüş olan bu kişiler kadim bir aristokrat sınıf olarak devletçe de desteklenir. Böylece, yeni idari örgütlenme sırasında ulaşılması güç olan yöreler tamamen özerk bırakılır.
Getirilen bu yeni örgütlenmede mezkur bölgelerde kimin asıl yönetici olacağına yerel ölçekte karar veriliyor, diğer yönetici mevkileri ise miras yoluyla geçiyordu. Merkezi yönetim ise yöneticileri tanıdığına ilişkin bir belge gönderiyordu. Kürt hükümeti denilen bu özerk yönetimler vergi ve asker vermek zorunda değillerdi. Ayrıca bu yönetimlerin toprakları da (Cezire, Eğil, Genç, Palu, Hazo) tımar veya zeamet haline getirilemiyordu.
Eyaletin özerk yönetimler durumunda kalan bölgeleri ise 20 sancağa bölünmüştü. Bu sancakların bazılarına merkezden sancakbeyleri atanıyor, Ekrad Beyliği (Kürt Sancağı) adı verilen bazıları ise (Bitlis, Kulp, Çermik, Çapakçur, Pertek, Atak, Sağman) Kürt ailelerinin yönetimine bırakılıyordu. Bu sancakların yükümlülükleri diğer sancak beylerinkinden farklı değildi.
Teoride merkez, beylerbeyi vasıtasıyla yönetime müdahale ediyor, her görevli beylerbeyi tarafından atanıyordu. Ancak fiiliyatta beylerbeyi bu görevlileri yönetici ailelerin üyelerinden seçiyordu. Kısacası devlet, aile içi çatışmalar çıktığında kendi çözümünü dayatma olanağına sahip olmasına rağmen yönetici ailenin dışında bir atama yapması fiilen olanaksızdı.
Mesela 1655’te Bitlis Miri Abdal Han’ın ayaklanması olayında Vali ayaklanmayı bastırarak Abdal Han’ın mal varlığına el koymuş, ancak halkın isteğine uyarak onun yerine oğlu Ziyeddin’i görevlendirmişti. Merkezi otoritenin güçlü olduğu dönemlerde Kürt sancakbeyleri askeri ve mali yükümlülüklerinin gereğini yapıyorlar, merkezi otoritenin zayıfladığı dönemlerde ise yükümlülüklerini de pek yerine getirmiyorlardı.
Kürt emirlikleri için Osmanlı Devleti yön gösteren önemli bir merkezdi ve devletin bazı kurumlarının bu emirliklere aktarılması onları devlet benzeri yapılar haline getirmişti. Örneğin Bitlis Emirliği bir aşiretler konfederasyonuydu. Bu emirliğin imparatorluğa entegrasyonu ancak kısmen gerçekleşmişti. Bitlis miri gelirin büyük bir kısmını alıkoyuyor, kendisi için daha çok asker bulunduruyor ve yargı alanında bağımsız davranıyordu.
Sonuç olarak bu dönem boyunca Osmanlı’nın Kürt politikası Kürt emirleri aracılığıyla dolaylı yoldan yönetim olmuştu. Sınırlarda konuşlandırılmış bu emirlikler kendilerine bağlı aşiretlerin çatışmalarından (özellikle kan davalarından) da yararlanarak denetim sağlamış ve bu denetimi de aşiret konfederasyonu içindeki aşiretleri birbirlerine karşı kışkırtarak tahkim etmişlerdi.
Devletin mirleri tanıması onları güçlü kılıyordu ama merkezin egemenliği bu emirlikler üzerinde belirgin değildi. İmparatorluk emirlerin bağlılığını, onların ayrıcalığını tanıyarak satın almış oluyordu. İki tarafın da memnun olduğu bu dengenin kaybedeni ise bölge köylüsüydü. Merkezi denetimin zayıfladığı dönemlerde Kürt bölgelerinde köylülüğe yönelik sömürü şiddetleniyordu. Bunun sonucunda da köylüden çifte vergi alınması gibi uygulamalarla karşılaşılıyordu.
Devam edeceğim...
Yazarlar
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
8.03.2025
27.02.2025
20.02.2025