Ümit KARDAŞ
Başkanlık sisteminin ayırt edici özelliği devlet başkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi, yürütme organının tek kişiden ve danışmanlarından müteşekkil olması, yürütmenin yasamanın güvenoyuna dayanmamasıdır. Bu asli özelliklerin dışında bu sistemle yönetilen ülkelerin bir çoğunda tali olarak, yürütmenin yasamayı feshedememesi, yürütme organında görev alan bir kişinin aynı anda yasamada da görev alamaması, başkanın yasama organının çalışmasına katılamaması gibi özellikler de bulunabilir.
Başkanlık sistemine getirilen en önemli eleştiri, sistemin anayasal olarak stabil olmadığı ,başkanlık sistemine geçmeye çalışan hemen hemen her ülkede bu sistemin otoriter rejime dönüştüğüdür. Kuvvetler ayrılığı açısından yapılan eleştiri ise, başkan ve yasama meclisinin iki paralel yapı şeklinde çalıştığı, bu durumun istenmeyen siyasi çıkmazlara ve başkan ve yasama meclisinin birbirlerini suçlamalarına sebep olacağıdır. Yine bazı siyaset bilimcilere göre başkanlık sistemi, kendisine özgü şartları olan ABD dışında, istikrarlı bir demokrasi yaratmamıştır.
Amerika’da uygulanan başkanlık sistemi, bu ülkenin federal yapısının bir gereği olarak ortaya çıkmıştır.Arjantin, Meksika ve Brezilya başta olmak üzere Güney Amerika’da, Fas ve Etiyopya hariç Afrika ülkelerinde ve İran’da başkanlık sistemi uygulanmakta. Arjantin, Meksika ve Brezilya federal sistemlerdir. Meksika, 31 eyalet ve Mexico City Federal Bölgesi’nden (Distrito Federal) oluşmakta.
Türkiye’de 1924 Anayasası ile getirilen modelle meclis hükümeti sistemi ile parlamenter sistem arasında karma bir sisteme gidilmişti.
1961 Anayasası ile getirilen sistemde ise artık güçler ayrılığı belirgin bir biçimde ortaya çıktı. Yasama yetkisi meclis ve senatodan oluşan TBMM’ye verilmiş, yürütmeden “görev” olarak söz edilmiştir. Bu sınırlamada meclis hükümeti sistemi ile oluşan geleneğin etkisi olduğunu söylemek gerekir. Yürütmenin görevini “kanunlar çerçevesinde yapmasının” öngörülmesi, yürütmeye duyulan bir güvensizliğin sonucuydu. 1961 Anayasası’nın getirdiği sistem, yasamaya belli bir üstünlük tanıyan parlamenter sistemdi.
1982 Anayasası da 1961 Anayasası’nın çizgisini sürdürerek parlamentonun üstünlüğü ilkesini korumuş; ancak farklı olarak yürütmeyi biraz daha güçlendirmiştir. 1961 Anayasası’nda yürütme salt bir “görev” iken, 1982 Anayasası ile salt bir “görev” değil aynı zamanda bir “yetki” olmuştur. 1961 Anayasası cumhurbaşkanının tarafsızlığına ve siyasi ilişkilerinde bir denge ögesi olmasına büyük önem vermiştir. 1982 Anayasası da cumhurbaşkanının bu özelliğini korumakla birlikte, cumhurbaşkanını güçlendiren ve tek başına kullanacağı yetkileri artıran bir anayasa olmuştur. Yürütmenin başı olarak cumhurbaşkanının meclisle ilgili iki önemli yetkisi bulunmakta. Bunlardan biri, meclisçe kabul edilen yasaları yeniden görüşülmek üzere meclise geri göndermek, diğeri ise parlamenter sistemde yasama ile yürütme arasında bir denge öğesi olarak seçimleri yenileme yetkisidir.
Türkiye’de demokrasi ve hukuk eksikliğinin nedeni sistemin parlamenter sistem olması olmayıp, başkanlık ya da yarı başkanlık sistemi de bunun çaresi olamaz. Dünyadaki örnekleri itibariyle istikrarlı bir demokrasiden çok otoriterleşmeyi kolaylaştıran başkanlık sistemi çoklu, çoğulcu, katılımcı, meşru hukuka bağlı bir demokrasi hedefinden uzaklaşmaya neden olacak.
Sistemde yapılması gereken değişiklik, cumhurbaşkanının yetkilerinin kısıtlanarak tarafsız, uzlaştırıcı ve uyarıcı konuma getirilmesi; yürütmenin başı olarak başbakanın güçlü kılınması olmalı.
Türkiye’de tüm yetkiler merkezde toplandığından ve siyaset merkezden rant yaratıp, dağıtma işlevi gördüğünden rejim otoriter niteliğinden çıkıp demokrasiye evrilememekte. Bölgelere yetki dağıtımı yapmadan, kuvvetler ayrılığını gerçekleştirmeden, hukuksal denetimi sağlamadan başkanlık sistemine geçmek büyük bir risk barındırmakta. Hele mevcut cumhurbaşkanının anayasa ve hukuk tanımayan ihlalleri ortada iken başkanlık sistemine yakın durmak mümkün değil.
www.umitkardas.com
twitter.com/umit_kardas
Yazarlar
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEHüseyin Kocabıyık’ın sözü 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHatay’ı haritasına ilk kim koymuştu? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan da olsan meşruiyet şart 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025