Ümit KARDAŞ
Kürt sorunu da, Ermeni sorunu da Osmanlı’dan bu yana hak talepleri olarak değil, bölünme korkusuyla güvenlik sorunu olarak görüldü. İttihat ve Terakki ile ön plana çıkarılan Türk kimliği başat kimlik olarak kendisini diğer kimlikler üzerinden var etti.
Bu nedenle sorun Kürt ya da Ermeni sorunundan çok bir Türklük sorunu. Tarihi derinliği olan bu sorun, Osmanlı’nın son döneminden tevarüs edilen milliyetçilik anlayışına dayalı politikalar sonucu bugüne kadar ağırlaşarak geldi.
Çünkü bürokratik sınıfla birlikte siyasi kadroların da milliyetçilik anlayışında bir değişiklik olmadı. İttihatçı zihniyet, devletin baskıcı -asimilasyoncu bir anlayışla Türklük üzerinden inşa ettiği, ırkçı özellik taşıyan bir milliyetçilik uygulamasıyla sürmekte.
Kürt sorunu ve daha çok bir dış sorunmuş gibi algılanan ancak az sayıda kalsalar da Ermeni yurttaşları doğrudan ilgilendiren Ermeni sorunu bunun temel göstergeleri.
Tek bir ırka dayanan bir ulus-devlet yaratılırken Türk olmayan gayrimüslim azınlığın hukuk dışı yasalar ve uygulamalar ya da şiddet yoluyla mülksüzleştirilmesi ve göçe zorlanması bir devlet politikası olarak uygulandı.
Varlık Vergisi uygulaması (vergi yoluyla tehcir), İstanbul’u Rumsuzlaştırma amacına yönelik 6-7 Eylül 1955 faciası bürokrasinin ve siyaset kadrosunun sabıkaları.
Hem etnik kimlik hem de dini inanç bakımından farklılık gösteren gayrimüslimler, söz konusu mağduriyeti yaşarken Kürtler Türklerle aynı dine sahip olduklarından başlangıçta asimilasyoncu politikalara maruz kaldılar.
1935 yılında İsmet İnönü, Atatürk’ün emriyle Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde bir geziye çıkar ve gezi sonunda hazırladığı Kürt raporunu kendisine sunar. İnönü’nün bu rapordaki tespit ve önerileri asimilasyoncu, baskıcı ve tehcirci anlayışla aynen örtüşmekte.
“- Siirt Türklüğe hevesli bir Arap şehridir. Hükümete yakın itaatkâr halkı vardır.
- Van halkı derlemedir. Sağlam bünyeli şarkta cumhuriyetin çok önemli bir temeli olacaktır. Böyle bir temel Türk hâkimiyeti için her bakımdan lazımdır.”
- Diyarbakır kuvvetli Türklük merkezi olmak için tedbirlerimizi kolaylıkla işletebileceğimiz bir olgunluktadır. ( Şehirde kolordu bulunması ve 1. umumi müfettişliğin (genel ekspektörlük) burada kurulması )
- Dersim vilayetinin teşkili ile askeri bir idare kurulması ve Dersim ıslahının bir programa bağlanması lazımdır.
- Bitlis devlet tedbiriyle Türk merkezi olarak kalabilir. Bitlis olmasaydı bizim onu yaratmamız icap edecekti.
- Karaköse hükümete yakın bir Kürt şehridir. Halk Türklüğe hevesli ve mutidir. Türklüğe ısındıkları besbelli idi.”
- Az zamanda Erzincan’ın Kürt merkezi olmasıyla asıl korkuncu Kürdistan’ın meydana gelmesinden ciddi olarak kaygılanmak yerindedir.
-Her yerde subay hem cumhuriyetin, hem Türk medeniyetinin en temiz örneğidir.”
1935 yılında, Balıkesir ve Sakarya civarında Çerkesler, Doğu ve Güneydoğu’da Kürtler olmak üzere Ermeniler, Araplar, Nasturiler, Süryaniler ve benzeri azınlıklar bulunmaktaydı. Oysa rapordaki saptamalardan da açıkça anlaşıldığı gibi cumhuriyetin kuruluşunda ve temelinde Türklük yatmakta.
Balıkesir, Doğu ve Güneydoğu’da kurulan umumi müfettişliklerin asayiş, iskân konuları başta olmak üzere çok geniş yetkileri bulunmaktaydı. OHAL bölge valiliği uygulamasının bu örnekten esinlendiği anlaşılmakta.
İnönü, Türklüğün güvencesi olarak orduyu ve mülki amirleri görmüş, bölgedeki güvenliği sağlamak için özel mahkemeler kurulması gerektiğini de belirtmişti.
İnönü’nün raporunu sunmasından sonra, bölgeye umumi müfettiş olarak Abidin Özmen gönderilir.1.bölgenin (Diyarbakır,Van,Hakkari, Muş, Mardin, Urfa, Bitlis, Siirt) umumi müfettişi olan Özmen, bölgede gizli bir nüfus sayımı yaptırır.
Sayım sonucuna göre bölgede 765 bin 150 Kürt, 228 bin 282 Türk, 92 bin 274 Arap, 20 bin 508 Süryani, 5 bin 85 Ermeni bulunmaktadır. (Saygı Öztürk- -“İsmet Paşa’nın Kürt Raporu”) Etnik çeşitliliği ve inanç gruplarıyla bölge kozmopolittir.
Özmen’in bu kozmopolitliğe rağmen hazırladığı rapor tam bir asimilasyon öngörmekte.
Özmen raporunda Van gölü havzası, Muş ovası, Bulanık ve Malazgirt’in Türk muhacirleriyle iskân edilmesini, bölgede Türklüğü aşılayacak azimli öğretmenlerin görevlendirilmesini, veteriner ve ziraatçilerin köylerde Türkçe propaganda yapmalarını, Kürt kızlarıyla evlenecek Türklere arazi verilmesini, memur ve hizmetlilerin Kürtçe konuşmalarının yasaklanmasını, bu yasağa uymayanların ihtar, maaş kesme, ihraç gibi cezalarla cezalandırılmalarını, her yıl 3 bin kişinin batı illerine göç ettirilmesini ve bu bölgenin genel kanunların dışında farklı kanunlarla idare edilmesini önermekte.
Kürtlerin yaşadığı bölgedeki yarı-feodal yapı aynen korundu, devlet bazı aşiret reisleriyle işbirliği yaparak bölgeyi dolaylı yönden yönetmeyi tercih etti. Aşiretler arası çatışmalar, toprak uyuşmazlıkları, kan davaları, feodal değerlerin hâkim olması sonucu oluşan kaotik düzene devletin görünen gücü sadece katkıda bulundu.
Bölgede tarihsel olarak asimilasyoncu politikalar nedeniyle ağır bir kimlik sorunu da yaşanmış olduğundan tüm bu sorunlar şiddete zemin yarattı. 1921’de Koçgiri ile başlayan, 1925 yılından itibaren de artan isyanlar şiddetle bastırıldı.
Kürt etnik kimliğinin, dilinin, kültürünün inkârı yüzünden Türkiye coğrafyasında yaşayan insanlar büyük bedeller ödemek zorunda kaldılar. Kanayan açık yara olarak bırakılan bu sorun büyük devletlerin Türkiye’yi yönlendirmelerine de açık kapı bıraktı.
Devlet kimlik ve dil sorununu gündeme taşıyan ve barışçıl bir yöntemi savunan Kürt oluşumlarını PKK, Kawa, Ala Rızgari gibi politika olarak sadece şiddeti benimseyen silahlı örgütleri bahane ederek cezalandırıp susturdu.
Özellikle 12 Eylül döneminde Diyarbakır sıkıyönetim bölgesi gözaltı merkezlerinde ve askeri cezaevinde uygulanan insanlık dışı işkence yöntemleri ve meydana gelen ölümler Kürt sorununu insani ve vicdani bir sorun haline getirdi, Kürt milliyetçiliğinin güçlenmesine yol açtı. PKK’ye katılımları arttırdı.
12 Eylül’ün Kürtler dışında azınlıklar üzerindeki etkisi de ağır oldu. Lozan Antlaşması’nda azınlık statüsü verilmeyen ve bu nedenle kendi dillerinde eğitim alabilecekleri okulları bulunmayan Süryanilerin büyük bir bölümü 12 Eylül sonrası baskılar sonucu Avrupa’ya göç ettiler.
Bunun sonucu sahipsiz kalan Süryani malları başkalarının eline geçti, geriye dönüp mallarıyla ilgili haklarını aradıklarında ise toprak talebinde bulunan yabancı muamelesine tabi tutuldular.
Osmanlı’nın Jön Türk ve İttihatçı anlayışından tevarüs edilen Cumhuriyetin Türklük zihniyeti ve uygulamaları bugün gelinen noktada, demokrasiyle paradoks oluşturarak toplumsal barışı tehdit edip, siyasi birliği sağlayamaz duruma gelmiş durumda.
Güvenlik anlayışını ön plana alan şiddete dayalı militarist yaklaşımlar siyasi birliği sağlayamaz. Siyasi birliği ancak siyasi, hukuki, insani, vicdani, ekonomik ve psikolojik yaklaşımlar sağlar.
Cumhuriyetin sorunlu Türklük zihniyeti demokrasinin ve barış içinde hukuk güvenliği altında yaşamanın önündeki en büyük engel olarak durmakta. Türkiye coğrafyasında farklılıklarıyla yaşayanlar önce insan, sonra Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan yurttaş olarak kabul edilmeli.
Her yurttaş demokrasinin öznesi olarak etnik bağı, dili, inancı ve kültürü bakımından farlılıklarıyla birlikte hukuk güvenliği altında yaşamalıdır.
Temel felsefesi ve ilkeleri ortaya bu şekilde konan bir toplumsal mutabakata dayalı yeni bir anayasa ancak Türk kimliğini sorun yaratan bir başat kimlik olmaktan çıkarıp, demokratik bir kimlik haline getirir ve diğer kimlikleri de sorun yaratır olmaktan çıkarır.
Bunun için buyurgan, merkeziyetçi ve otoriter zihniyeti bir tarafa bırakarak sorunu muhatabıyla birlikte tartışmak gerekir. Öncelikle tarihte yaşananlarla toplumun yüzleştirilmesi, toplumsal bilinç ve vicdanın uyandırılması ve devletin yaşananlardan ders çıkararak tüm kimliklere güven vermesi gerekmekte.
Osmanlı’dan bu yana değişmeyen şey, tartışma ve uzlaşmayı dışlayarak, siyasi birliği güvenlikçi politikalarla, baskı, şiddet ve inkâr yoluyla sağlamak oldu. Bahçeli’nin savaş diline dayalı milliyetçi aşırılığıyla ortaklaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Bakan Soylu’nun söylem ve uygulamaları uzlaşma yoluyla siyasi birliğin sağlanmasının önünü tıkamakta ve Türkiye’yi içte ve dışta güçsüz kılmakta.
Türkiye’nin defalarca denenmiş güvenlik politikalarıyla sahih bir demokrasi inşa etmesi, hukuk güvenliğini sağlaması, siyasi birliğini güçlendirip, biz duygusunu yaratması dolayısıyla ekonomisini güçlendirmesi mümkün gözükmemekte.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
8.03.2025
27.02.2025
20.02.2025