Ahmet TAŞGETİREN
Hayır, başlıktaki ifade Ekrem İmamoğlu’na veya yakınlarına ait değil.
Bunu söyleyen, 60 yaşlarında bir kadın. Pazarda tv muhabirinin kendisine uzattığı mikrofona konuşuyor. Yere dökülmüş domateslerin yeterince çürümemiş olanlarından seçerek evdeki gelinine yemek yapması için götürürken karşılaşmış muhabirle.
Şu cümle de ona ait: “Bunların sisteminden yoruldum.”
Yüzüne o yorgunluk sinmiş. Başında annelerin taktığı klasik başörtüsü var. Bir Anadolu annesi bu. Yorgunluk kalbinden yüzüne sirayet etmiş.
“Bunların sisteminden yoruldum.”
Şaşırdım “sistem” ve “yorgunluk” kelimelerini aynı cümle içinde kullanmasına…
Yani, o yaşına rağmen evlere temizlik işine gittiğini söyleyen bu sade Anadolu kadını gelişigüzel bir yorgunluğu yaşamadığının farkında. Sistemli bir “ümüğe çökme” olayını kalbinin derinliklerinde hissediyor belli ki.
Ekrem İmamoğlu, dünyanın en büyük kentlerinden biri olan İstanbul’un belediye başkanı… bir anda “suç örgütü lideri” oldu, o da yetmedi bir anda “Casuslukla suçlanan adam” haline geldi bu ülkede. Nasıl bir şey bu? Tam bir “Size de çıkabilir” durumu değil mi?
“Lekelenmeme hakkı” vardı bu ülkede.
“Masumiyet karinesi” diye bir şey vardı, herkes suçu sabit görülünceye kadar masum kabul edilmeliydi.
Yargı “pardon” dememeliydi.
Geciken adalet adalet değildi.
Tutuksuz yargılanma esas olmalıydı.
Bir insanın bir gün bile haksız yere tutuklu kalması zulümdü.
Ama dosyanıza “suç örgütü liderliği” nden, “casusluk” tan tutuklama girmişti bir kere…
Nasıl bir Türkiye manzarası görünüyor dışardan bakıldığında… Nasıl bir yargı düzeni?
Bizde de var, Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildiler Yassıada Mahkemelerinin sonucu… Sonra da anıt dikildi onlar için…
Zülfikar Ali Butto, Pakistan’da Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık yapmış isim. “Casusluk” la suçlanmış, sonunda idam edilmiş.
Ancak bu idam, hem Pakistan’da hem dünyada “Adli cinayetler” arasına girmiş.
Siyaset böyle kan – revan içinde seyrediyor dünyada, bizim dünyamızda.
Malezya’da Mahatir Muhammed ile Enver İbrahim ’in siyasi dalaşı da, yolsuzluk iddialarından çok daha pespaye boyutlara, cinsel sapkınlık iddialarına kadar uzanmış. Enver İbrahim bir dünya çamurun içinden aklanıp yeniden siyaset yapmış.
Bizim tarihimizde de evlat katli var, kardeş katli var “siyaseten.”
İmamoğlu “Roma’yı yaktı” deseler daha inandırıcı olurdu benim için” gibi bir ümüğe çökme psikolojisi yaşıyorsa, haksız sayılmaz.
Kolay dayanılır durum değil, öncelikle aile için, eş için, evlatlar için, anne – baba için…
Eminim etraftaki herkes “Ne işin var oğlum bu işlerde… Sana mı kaldı memleketi kurtarmak…” diyordur.
Kolay değildir iradeyi diri tutmak.
Herkesin “Silivri soğuktur” dediği ve sözlerini – yazılarını, -siyasetini ona göre kurguladığı bir zamanda, ailenin içine düştüğü “ümüğü sıkılma psikolojisi” yabana atılamaz.
Pazara gidip yere dökülenlerden akşam yemeği çıkarmaya çalışan annenin duygusu ile, akşamdan sabaha casus oluveren siyasetçinin, gazetecinin, danışmanın duygularının karıştığı bir ülke oldu ülkemiz.
Ama işte Menderes ’in asılmasına “cinayet” deniyor bugün, Butto ’nun asılmasına da cinayet deniyor, Enver İbrahim ’e “siyaseten” yapılanlar da utanç verici bulunuyor.
Kardeş ve evlât katline ilişkin “devleti koruma hassasiyeti” ni de içine sindirenler varsa, ne diyeyim?
Ekrem İmamoğlu ’nun önünü kesmek için kırk katır – kırk satır iklimi oluşturmanın arkasında da “Devlet aklı” mı var?
Darbe ile iktidarı ele geçiren Ziyaül Hak, Butto ’yu idam ettirdiği için şan – şeref mi kazandı?
Tarih yazılırken, güncel siyasetin “her şey meşru” mantığı işlemiyor. Herkes ve her şey yerli yerini buluyor.
Menderes ’i asanlar o günün muktedirleri idi. Ya bugün? Kalmıyor “muktedirlik!”
Bir gün pazara çıkan annelerin duygu dünyası ile siyasetin yolları kesişir, o zaman başka şeyler konuşulur hale gelir.
Hiç ibret alınsaydı tarih tekerrür mü ederdi?
Ekrem İmamoğlu ’nun hakime verdiği ifadeden bir cümle şöyle:
“Bu canavarlaşmış sistemde sadece sıranızı beklersiniz, dişleri bedeninize geçtiğinde uyanırsınız ama iş işten geçmiş olur.”
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.12.2025
26.12.2025
25.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
19.12.2025
16.12.2025
14.12.2025
11.12.2025
4.12.2025