Ahmet TAŞGETİREN
Şöyle bir soru ile girelim yazıya: - Neden Cumhurbaşkanlığı “saygınlığı korunan” bir kurum olagelmiştir? Neden o sadece “vatana ihanet” durumunda yargılanmaktadır?
Bunun cevabı sanırım, Cumhurbaşkanlığının devletin manevi şahsiyetini temsil ediyor olması, en azından tartışma dışı tutulması gereken bazı konularda iktidar ve muhalefet arasında hakem rolünü üstlenmesi vs’dir.
Muhtemelen bu yaklaşım, Osmanlı’daki ve İslam mirası ile beslenen Türk geleneğindeki Hakan’ın, Padişah’ın, Hükümdar’ın, Halife’nin saygınlığı ile bağlantılıdır.
Ancak acaba Cumhuriyet tarihinde Cumhurbaşkanları hakikaten toplumun tümünü kavrayan bir moral statü elde etmişler midir?
Ben bunun cevabının “Evet, kesinlikle” gibi olmadığını düşünüyorum. Mustafa Kemal de, İnönü de, Bayar da ve sonra darbe ile veya sivil mecra içinde gelenler de toplumun bir kesimi tarafından açık veya örtülü bir tepkiye muhatap olmuşlardır.
Liderlikleri hiç tartışılmamış gibi görülen, “Tek Adam” ve “Milli Şef” unvanları devlet kayıtlarına kazınan simalar bile muhalefet yapılabildiği oranda tepki görmüşlerdir. Demirel, 12 Eylül’den sonra sistem eleştirileri yaptığı dönemde verdiği mülakatlarda, Tek Parti dönemine yönelik millet tavrını “O dönemde millet devlete küsmüştür” diye ifade eder. Küsmüştür, çünkü başka türlü bir demokratik tepki verme imkanlarından yoksun kalmıştır.
Çok partili hayata geçildikten sonra Cumhurbaşkanlığı adeta damarlarında “Tek Parti ideolojisi akan” devlet iradesi ile millet iradesinin birbiriniden gelediği bir statü niteliğine bürünmüştür. Bayar bu formata uymadığı için devrilmiş, Özal’a “Alışamadık” denmiş, Demirel, örtülü bir darbeye meşruiyet kazandırma rolünde gömlek değiştirmiş vs... Ahmet Necdet Sezer ise Cumhurbaşkanlığını yeniden “millet iradesine karşı supab” hüviyetine büründürmüş, dolayısıyla büyük bir halk çoğunluğunun tepkisini çekmiştir.
Bugün yeniden Cumhurbaşkanının statüsünü tartışıyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Cumhurbaşkanı partili olsun. Böyle güçlü olur. Değilse patinaj yapılır” mealindeki sözlerinin, yaşanan süreçte enkritik tercihlerden biri olduğunda kuşku yok.
Bu yaklaşımın Cumhurbaşkanlığının o sakınılan konumundan farklı bir konum getireceği açık.
Ama icrada etkinlikle donatılan bir Cumhur-Başkanlığı söz konusu olduğunda sanki başka bir ihtimal de söz konusu değil.
Aslında mevcut anayasada sınırlı sorumlu konumda olduğu halde “halk oyu” ile seçilen Cumhurbaşkanı da seçim meydanlarında halka bir şey söyleyecek, o söyledikleri kabul veya reddedilecekti. Şimdi hem başbakanlığı hem cumhurbaşkanlığını şahsında bütünleştirip, icraatın içine boylu boyunca girdiğinde hem halka bir şeyler vadetmesi hem de onun hesabını vermesi kaçınılmazdır.
Bu çerçevede tartışılması da kaçınılmazdır.
Diyelim Ak Parti’den ya da başka partiden seçildiğinizde, halkın yüzde şu kadarı size güven bildirecek; şu kadarı karşınızda yer alacaktır. “Âsûde olam dersen eğer gelme cihâne. Meydâne gelen kurtulamaz seng-i kazâdan” demiş ya Ziya Paşa. Cumhurbaşkanlığına soyunan terleyecek, alkışlanacak ya da taşlanacak... Siyaset meydanının raconu bu.
Peki o şimdilerde “uydunuz - uymadınız” diye birbirimizi muaheze ettiğimiz “Yenikapı ruhu” nereye gidecek?
Aslında bu da, tıpkı Cumhurbaşkanlığı konusunda gösterdiğimiz “Sakınma hassasiyeti”ile ilgili bir durum. Yani sanki, millet olarak bazı alanları yıpranmaktan korumak istiyoruz. Sanki “devlet” de, “devletin başı” da bu alanlardan gibi. “Ya devlet başa ya kuzgun leşe”demişiz.
Şöyle AK Parti’nin etkin olduğu toplum alanları ve bizzat yönetici kadro, yarın statüsü etkinleştirilerek seçilecek olan Cumhurbaşkanının mesela Başbakan’dan, ne bileyim ben, ana muhalefet liderinden daha öte bir saygınlığa sahip olmasını istemiyor mu?
Peki “partili cumhurbaşkanı” statüsü ile nasıl olacak bu?
Şundan eminim, Tek Parti yönetimi ve onun ihtilal hukuku olmasaydı, Mustafa Kemal de İnönü de, bütün idealizasyona rağmen Cumhuriyet Halk Fırkasının başkanları olarak çok daha sert eleştirilere maruz kalırlardı. Bu zamanda nasıl olur acaba?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
1.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
19.04.2025