Akın ÖZÇER

Akın ÖZÇER
Akın ÖZÇER
Tüm Yazıları
Demokrasi öncelikle ilke demek
8.12.2012
2926

 Başbakan Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, terörle mücadele ve BDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması üzerinde durdu. Bu bağlamda, BDP’nin terör örgütüyle arasına mesafe koyamamasını ve teröristle kucaklaşmasını görmezden gelmekle suçladığı medyanın “hukuk devreye girince”, “demokratik kurallar işletilince” bu partiyi “mazlum, mağdur ve itilmiş, kakılmış” olarak nitelediğini söyledi. Bazı gazeteci ve medya patronlarının terör örgütünün uyuşturucu ve suç bağlantılarını dile getiremediklerini ama “hukuk ve hükümet sözkonusu olduğunda özgürlük ve demokrasi havarisi kesildiklerini” dile getirdi.

Sözde kalmaması için demokrasiyi öncelikle evrensel ilkeler temelinde tanımlamakta yarar var. Bu bağlamda demokratlık da bu ilkeleri ve başta yaşam hakkı olmak üzere temel insan hak ve özgürlüklerini her durumda savunmak, yani demokrasiden yana olmak anlamına geliyor. Bu açıdan konuya baktığımız zaman, Başbakan’ın terörle arasına mesafe koymadığı gerekçesiyle BDP’ye yönelttiği eleştirilere katılmamak elde değil. Zira “terörle ilinti” demokrasinin evrensel bir normu olarak yargılanma ve parti kapatma için geçerli bir gerekçe oluşturuyor.

Buna karşılık, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün evrensel normlarla uyumlu olmasını engelleyen yasalarımız var. Dokunulmazlıkların kaldırılması hâlinde, BDP milletvekillerinin sadece terörle ilinti gerekçesiyle değil, ayrıca ifade özgürlüğü kapsamında olması gerekirken mevzuatımızda suç teşkil eden hususlarda yargılanmaları da sözkonusu olabilir. Bu durumda, Batasuna’nın yasadışı ilan edilmesini onaylamış olan AİHM Türkiye’yi ifade özgürlüğünü ihlalden mahkûm eder. İşte bu nedenle, dokunulmazlığın ifade özgürlüğüyle ilgili mevzuatımız evrensel ilkelere uygun hâle getirilmeden kaldırılması, Türkiye’nin itibarı bakımından sakıncalı görünüyor. Yoksa BDP’ye hoşgörü göstermek için değil.

Demokrasinin öncelikle ilkeli bir duruş olduğuna ilişkin bir örnek geçen hafta İspanya’da yaşandı. Savunma Bakanı Pedro Morenés Kara Kuvvetleri aylık dergisi Ejército’nun yayın müdürü GeneralÁngel Luis Pontijas Deus’u kaleme aldığı bir yazı nedeniyle sessiz sedasız görevden aldı. General yazıda özetle, Katalan özerk hükümeti Başkanı Artur Mas’ın, bağımsızlık politikasının ana hatlarını açıklamak için tam da İspanya’nın milli günü 12 ekimi seçmiş olmasını, “nezaketsizlik” olarak niteliyor, satır aralarındaysa özerklikler sisteminin ulusal bütünlüğü bozduğunu ima ediyordu. İspanya’da, 2006’da da benzeri bir olay yaşanmış; o zaman daha Meclis’te tartışılan yeni Katalan Statüsü’nü askerî bir törende yaptığı konuşmada yerden yere vuran General José Mena Aguado Savunma Bakanı tarafından görevden alınarak emekliye sevk edilmişti.

İspanyol anayasasının zamanında çok tartışılmış olan 8. maddesi Silahlı Kuvvetler’e anayasal düzeni koruma görevi de veriyor. Bu nedenle askerler arasında siyasete müdahale niteliğinde açıklamalar yapanlar bu maddeden esinleniyor. Ancak askerî disiplin yönetmeliği, mensuplarına “siyasi opsiyonlardan biri lehinde veya aleyhinde kamuoyuna görüş açıklamayı” ciddi bir disiplin suçu sayıyor.

Generalin İspanya’da askere hep yakın durmuş bir partinin iktidarında görevden alınması, söz ettiğim ilkeli duruş bakımından ayrıca önem taşıyor. Savunma Bakanı’nı ilk alkışlayanlar da bu nedenle ana muhalefetteki sosyalistler oluyor. Demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan siyasi partilerimizden bizim de böyle ilkeli bir duruş bekleme hakkımız var. Bunu yapmadıkları zaman onları eleştirme hakkımızın olduğu gibi...


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar