Akın ÖZÇER
Son günlerde Gezi Parkı’ndaki olaylarla ilgili köşe yazılarında İspanyolca başlıklar gördüm. Başlıklardan biri “No pasaran” (geçmeyecekler), ötekiyse “Nunca mas” (bir daha asla) idi. İspanyolca ikinci yabancı dilim olduğundan ben de Cervantes’in dilinde başlık taşıyan bir yazı kaleme almak istedim doğrusu.
İç savaş İspanyası’nı anımsatan “No pasaran” başlıklı yazı öylesine etkileyici ki kullandığım başlık için de esin kaynağı oldu. Ama ilk defa Verdun muharebesinde General Robert Nivelle tarafından kullanılan, özgün Fransızca versiyonuyla “ils ne passeront pas” sloganını Gezi Parkı direnişçilerine uyarlanmasını onayladığım için değil. Bu benzetmeyi “abartı” olarak nitelemek bile mümkün değil. Çünkü Gezi direnişçilerinin karşısında “kızıl” ve “kırık” İspanya’ya savaş açmak üzere yönetime el koymuş askeri bir cunta yok. Mücadele ettikleri hükümetin bir zamanlar darbe girişimlerine hedef olduğu anımsanacak olursa, insanın aklını karıştırıyor sadece.
Demokrasiyi etrafından dolanmak
Her dil gibi İspanyolcanın da incelikleri var kuşkusuz. Yazıma ben de “no pasaran” sözcüğüyle başlıyorum ama ardına “por encima (üzerinden) eklendiğinde “geçmeyecekler” değil “etrafından dolanmayacaklar” anlamına geliyor. Başlığımı İspanyolca “no pasaran por encima de la democracia” olarak tamamlıyorum; demokrasinin etrafından dolanamayacaklar.
Kabul etmek gerekir ki Gezi direnişçilerinin demokratik talepleri parkın park kalmasıyla sınırlı. Böyle bir talepte bulunma hakları var; bu taleplerini ben de destekliyorum. Ancak bu taleplerini dile getirme dışında kendi çözümlerini dayatma ve direnişlerini sona erdirme karşılığında koşullar öne sürmek gibi bir hakka sahip değiller. Çünkü savundukları, benim de desteklediğim konuda karar alma süreçlerinin bir parçası olmadıkları gibi, tek başlarına halkı temsil yetkileri de, parkı günlerce işgal etme hakları da yok. Hangi demokratik ülkede bir parkı haftalarca işgal hakkı var acaba?
Polisin Gezi direnişçilerine orantısız güç kullanmalarını zamanında eleştirdik. Demokrasilerde ifade, toplantı ve gösteri özgürlüklerine kolluk kuvvetlerince saygı gösterilmesi gerekir elbette. Ama polis, büyük çoğunluk tarafından eleştirilen orantısız güç kullanımını çoktan bıraktı. Buna karşılık sadece Gezi Parkı değil, Taksim Meydanı haftalardır işgal altında. Marjinal partiler, örgütler ve militanları meydanı boşaltmaları istenildiğinde polisi Molotof kokteylleriyle saldırmak suretiyle kışkırtıyor. Bunu televizyon ekranlarından görüyoruz. Hükümetin ve Başbakan’ın istifasını istiyorlar. Bu taleplerini dile getirme hakları var tabii ama yerine getirilene kadar meydanları gösteri alanı olarak tutmak gibi bir hakkın demokrasilerde yeri var mı?
Değişime karşı direniş
1982 Anayasası’nın darbe anayasası olduğu, bu nedenle yüze yakın maddesinde yapılan değişikliklere karşın Türkiye’nin demokratik bir hukuk devletine dönüşmediği ortada. O bakımdan sivil toplum olarak yeni bir anayasa yapılmasına ön ayak olduğumuz halde, Meclis Uzlaşma Komisyonu bu konuda bir buçuk yıl gibi uzun bir süre içinde olması gereken ilerlemeyi kaydedebilmiş değil.
Ne tesadüftür ki demokratik direnişleri övgülere mazhar olan ve köprü, hava limanı yapılmamasından AKM yıkılmasına kadar birçok koşullar öne süren Gezi direnişçilerinin aklına, yazılarımda altını çizdiğim gibi, bir türlü yeni anayasa talebi gelmiyor. Buna karşılık özel hayatına, içkisine, kaç çocuk yapacağına karışıyor diye Başbakan diktatör ilan ediliyor, Franco’ya benzetiliyor. Bu otoriterleşmeyi engellemek için çözüm demokratik bir yeni anayasa değil mi, neden bu talep gündemde hiç yer almıyor anlamıyorum.
Anlamadığım bir başka şey de herkesin ağzında “demokrasi” sözcüğünün olması. CHP sürekli demokrasiden söz ediyor, konu darbe anayasasının değişmez maddelerini yenisine nakletmeye gelince “hayırcı” kesiliyor. Ama bu partiye göre, direniş demokrasinin gereği, meydanların işgali demokrasinin gereği, AKP’nin yıkılması demokrasinin gereği…
Kim ne derse desin, çözüm süreci ve yeni anayasanın gündemde olmadığı bu gidişat bana maalesef demokrasiden giderek uzaklaştığımız izlenimi veriyor. Çünkü istedikleri kadar etrafından dolaşsınlar demokrasinin evrensel ilkelerini biliyor, bu ilkeleri savunmadıkları sürece gerçeği yüzlerine vurmaktan çekinmiyoruz.
http://www.hispanatolia.com/bolum/25/id_cat,2/id,343/no-pasaran-por-encima-de-
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları





































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
13.12.2025
6.12.2025
1.12.2025
13.11.2025
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025