Akın ÖZÇER
Afro-Amerikan rahip Dr. Martin Luther King Jr, bundan tam 50 yıl önce, 28 Ağustos 1963’te Washington’daki Lincoln Anıtı önünde toplanan yaklaşık 300 bin kişiye sık, sık yinelediği bu sözlerle (I have a dream) seslenmişti. King’in düşü, Amerika Birleşik Devletleri ve özellikle güney eyaletlerinde yaşayan insanlara, derileri siyah olduğu için yapılan ayırımcılığın ve reva görülen şiddetin bulunmadığı yepyeni bir düzendi.
Köleliği ortadan kaldıran Özgürlük Bildirgesi’nden bu yana bir asır geçmiş olmasına karşın, dünyada özgürlük ve refahın simgesi olmuş bir ülkenin yurttaşları arasında eşitlik, deri rengi söz konusu olduğunda kâğıt üzerinde kalıyorsa, bu kabul edilebilecek bir şey değildi. King “Stride towards freedom: the Montgomery’s story” (Özgürlüğe yürüyüş: Montgomery’nin öyküsü) başlıklı kitabında bu sorunu tüm iyimserliğiyle şöyle dile getiriyordu “insanlar çoğu zaman korktukları için birbirinden nefret ediyor; korkuyorlar çünkü birbirlerini tanımıyorlar; birbirlerini tanımıyorlar çünkü iletişim içinde değiller; iletişime geçemiyorlar, birbirlerinden ayrılar ne yazık ki”.
Luther King’in bir düşü vardı gerçekleşmesini dilediği;“gün gelecek, bir zamanlar köle olanların evlatlarıyla yine bir zamanlar köle sahiplerinin evlatları, Georgia’nın kızıl tepelerinde, birlikte kardeşlik sofrasına oturabilecekler” (di)… “ Bir düşüm var benim” diyordu King, “gün gelecek, özgürlüğümüzün önünde birer engel olan bütün vadiler yükselecek, bütün dağlar eğilecek, engebeli yerler hizaya gelecek ve Tanrı’nın yüce şanı yeryüzüne inecek ve bütün canlılar bunu hep birlikte göreceğiz.”
Martin Luther King’in bu düşü büyük ölçüde gerçekleşti gerçekleşmesine; hatta içlerinden biri iki kez ABD Başkanı da seçildi ama kendisi bunları göremedi. 1964 Nobel Barış Ödülünü kazanan en genç kişi olma unvanına sahip olan King, 1968’de daha sadece 39 yaşındayken Memphis’te ırkçı bir suikasta kurban gitti ne yazık ki.
Eşit yurttaşlık
Luther King 50 yıl önceki konuşmasında umutsuzluk batağında boğulmamalarını hatırlatmıştı dostlarına. “Şu an yaşamış olduğumuz ve önümüzde bulunan zorluklara karşın hâlâ bir düşüm var benim” demiş; bunun “Amerikan rüyasının derinliklerine kök salmış bir düş” olduğunu söylemişti. Ardından önemli bir hususun da altını çizmişti konuşmasında:” eğer Amerika büyük bir ülke olacaksa, bunun gerçekleşmesi şarttır.”
ABD bir göçmenler ülkesiydi; toplumda yerli halkın başat olmadığı, farklı etnik kökenlerden ve kültürlerden gelen göçmenlerin oluşturduğu bir ülke. Sadece Afro-Amerikalıları değil, tüm farklıklarıyla göçmen toplulukları bir arada tutarak büyük bir devlet olmanın yolu da King’in hayali doğrultusunda ayırımcılık yapmaksızın eşitlikten geçiyordu. Herkesin kendi ana dili ve kültürünü geliştirebildiği ama eşit Amerikan yurttaşı olarak da bir araya geldiği bir ülkeden söz ediyoruz. Luther King’in hayalini önemli ölçüde gerçekleştirebilmiş büyük bir ülkeden.
Türkiye, ABD gibi yeni bir göçmenler ülkesi sayılmaz kuşkusuz ama çeşitli uygarlıkların buluşma noktası olarak tarih içinde farklı etni ve kültürleri özümsemiş bir ülke. Lausanne’da resmi olarak tanıdığı gayrimüslimlerden çok daha fazla farklı kimliği içinde barındırıyor. ABD’de olduğu gibi deri rengi farklı yurttaşları da, onlara yönelik bir ayırımcılık da yok ama Martin Luther King’in insanların eşitliği mesajı, evrensel niteliğinden ötürü bizim için de önem taşıyor. Türkiye eğer büyük bir ülke olacaksa bu ancak eşit yurttaşlarının farklılarından doğan zenginliği içselleştirmesiyle mümkündür.
Demokratların bir düşü var
Türkiye’de, liberal, muhafazakâr ya da sosyal demokrat tüm demokratların bir düşü var: eşit yurttaşlık ilkesi ve evrensel hak ve özgürlükler temelinde Kürt sorununu da çözen demokratik bir yeni anayasaya sahip olmak. Kürtlerin demokrasi çıtasının düşük olduğu Türkiye’de, belki ABD’de siyahların maruz kaldığıyla aynı boyutta olmasa da ayırımcılığa uğradığını kabul etmek gerekir. Farklı etnilerin, dinsel ya da dilsel farklılıkların yok sayılması, yasaklanması ve geliştirilmesinin engellenmesi bu ayırımcılığın çeşitli kademelerini oluşturuyor.
Kürtlerin derileri siyah olmadığından olsa gerek bize önce var olmadıkları, sonra Dağ Türkleri oldukları, Kürtçe diye bir dil olmadığı, yabancı kelimelerle bezenmiş yerel bir ağız olduğu ve benzeri şeyler öğretilmeye kalkıldı bir zamanlar. Silah altına alınmış üniversite mezunlarına geri zekâlılarmış gibi bu tür saçmalıkları anlatmak ters tepkiye neden olmuştu anımsadığım kadarıyla. Sonra Kürtlerin de, Kürtçenin de var olduğu, ardından tüm baskılarımızın sonucu olarak sırasıyla ana dilin öğretilmesinin, ana dilde TV yayınının da hak olduğu kabul edildi.
2000 yılında AB reformlarıyla ilgili bir toplantıda MGK Genel Sekreterliği memurlarının şiddetli itirazları karşısında bunalan beş bakanlığın temsilcileri olarak bir düşümüz vardı: bir gün Türkiye’de Kürtçe televizyon yayını yapılmasını görmek. 1963 yılında Martin Luther King’in dile getirdiği hayaller kadar gerçekleşmesi zordu o dönemde bu. Televizyon yayını, içeriğini TRT hazırlasa bile Türkiye’nin bölünmesine yol açarmış (!) bize dediklerine göre.
Bir düşümüz daha var bizim gerçekleşmesini dilediğimiz: yeni anayasada ana dilde eğitimin önünün açılması. Tuhaf ama televizyon yayını Türkiye’yi bölmeyince aynı gerekçe şimdi ana dilde eğitim için yineleniyor. Kürtçe televizyonu gerçekleştirdiği için alkışladığımız Başbakan Erdoğan da aynı görüşte ki “biz ülkemizi bölecek konular üzerinde AK Parti olarak adım atmayız” diyor. Sayın Başbakan, önceki gün Galileo örneğini vererek “en ağır cezalara maruz kalsanız da doğruyu söylemeye devam edin” dediğine göre öyle yapıyor ve ana dilde eğitimin bireysel bir temel hak olduğu gerçeğini bu vesileyle bir kez daha yineliyorum.
Aslında sadece ana dilde eğitim konusunda değil, ayrıca değişmez maddelerin değiştirilmesi konusunda da Uzlaşma Komisyonu’nun çalışmaları iç açıcı değil. CHP ve MHP, başından beri söyledikleri gibi, 82 anayasasının değişmez maddelerinin değişmesine karşılar. Bu maddelerin aynen yenisine aktarılmak istenmesi aslında demokratik bir yeni anayasa yapma arzusunun bulunmadığını ortaya koyuyor. Oysa Uzlaşma Komisyonu çalışmaya başlamadan önce sivil toplumdan görüşler alınmıştı. Komisyon çalışmalarında bu görüşler çöpe atılmış anlaşılan.
Bu arada, sürekli olarak demokrasiden söz eden CHP’ye burada ayrı bir parantez açmak gerek. Demokratlar olarak biz her vesileyle yeni anayasada ilk üç maddenin değişmesinden ve ana dilde eğitimden yana tavır almadıkça, Ergenekon sanıklarını savunmayı bırakmadıkça demokrat olunamayacağını vurguluyoruz. Çünkü demokrasi öncelikle tutarlı olmayı, çelişkilerden kaçınmayı ve evrensel ilkelere uygun davranmayı gerektiriyor. Eğer CHP demokrat oylara talipse, 80’lerde silah altındakilere “Kürtler ve Kürtçe yok” diye masal anlatan kurmay subaylar gibi zekâsıyla alay etmekten vazgeçmeli insanların.
Demokratlar olarak bir düşümüz var bizim gerçekleşmesini dilediğimiz: tekrar olacak belki ama demokratik bir yeni anayasa. Böyle bir anayasanın nasıl olduğunu, olması gerektiğini biliyoruz. Yaptırmamak için ellerinden geleni ardına koymayanlar olduğunu da elbette. O bakımdan Galileo gibi doğruları defalarca yinelemeye devam ederken, Martin Luther King gibi hayallerimizi dile getiriyoruz; ABD’de olduğu gibi belki bir gün burada da gerçekleşir diye…
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları

























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
13.12.2025
6.12.2025
1.12.2025
13.11.2025
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025