Akın ÖZÇER
Başkanlık sistemi denildiğinde akla gelen ilk ülke Amerika Birleşik Devletleri. 1787 tarihli Amerikan anayasası bu sistemin özgün örneğini oluşturuyor. Keskin bir erkler ayrılığı öngören bu anayasa aslında yürütme ile yasamayı özellikle farklı çoğunluğa dayandıklarında işbirliğine zorluyor. Çünkü doğrudan halk tarafından seçilen ve halka karşı sorumlu olan bu iki erkin birbirini bloke ederek sistemi kilitleyebilecek yetkileri var. Örneğin Başkan’ın yasamayı devre dışı bırakan veto, Kongre’nin de Başkan’ın elini kolunu bağlayacak şekilde bütçeyi bloke etme yetkileri bulunuyor.
Hal böyle olmakla birlikte, başkanlık sistemi denildiğinde, akla daha çok tüm yetkileri kendi elinde toplayan otoriter başkanlar yaratan bir sistem geliyor. Başka bir deyişle, ABD’de olduğu gibi, erkler arasında işbirliği değil, erklerin devlet başkanlığında birleştiği bir sistem söz konusu ediliyor. Bunun böyle olmasının nedeni yakın geçmişte Latin Amerika ülkelerinde örneklerini gördüğümüz diktatörlük rejimleri.
Amerikan sisteminin zaman içinde geliştirmiş olduğu uzlaşma kültürü bulunmayan ülkelerde -yürütme ve yasamanın farklı çoğunluğa dayanması halinde- başkanlık sisteminin kilitlenme olasılığı yüksek. Ancak bu sistemi savunanların otoriter ve totaliter rejim yanlıları, -siyasetçi ise diktatörlük heveslisi- olarak damgalanmasının da son derece büyük bir haksızlık olduğuna kuşku yok.
Kabul etmek gerekir ki parlamenter ya da başkanlık, yarı- başkanlık sistemlerinde yürütme ve yasama aynı siyasi çoğunluğa dayanıyorsa, dönemsel olarak bir erkler birleşmesi ortaya çıkar. Ama yasama ile yürütme arasındaki bu erkler birleşmesi demokratik meşruiyete dayanır. Bu nedenle parlamenter sistemde başbakanın, başkanlık ve yarı başkanlıkta da devlet başkanının sözünün geçmesini otoriterleşme olarak nitelemek mümkün değildir elbette.
Buna karşılık, hangi devlet sisteminde olursa olsun, erklerden birinin diğerinin yetkisinde bulunan bir konuda çözüm amacıyla da olsa anayasa ve/veya yasaların arkasından dolanarak tek başına karar alması belki bir otoriterleşme çabası olarak nitelenebilir. Örneğin Amerikan Kongresi’nin yetkisinde olan bir konuda Başkan Obama’nın karar alması gibi.
Bu da şimdi nereden çıktı diyebilirsiniz elbette. Çünkü Amerikan medyası başta olmak üzere, uluslararası medya, başkanlık sistemi istediği, anayasal yetkilerinin tümünü kullanacağını söylediği için Cumhurbaşkanı Erdoğan’a otoriter etiketini yıllar önce yapıştırmıştı. Obama için ise böyle bir yakıştırma söz konusu olmadı. Hem de IŞİD’e karşı savaş kararını tek başına, Kongre’ye danışmadan aldığı halde.
Başkan Obama’nın savaş ilan etme yetkisi var mı?
Washington Post, Amerikan anayasasının 1. maddesine işaretle, savaş ilanı yetkisinin Başkan Obama’ya değil, Kongre’ye ait olduğunun altını çiziyor. İşte bu nedenle Obama yönetimi, 11 Eylül saldırısının ardından, bu saldırıyı planlayan kişi, örgüt ve uluslara karşı “Askeri Gücün Kullanılmasına İzin” Yasası’nı devreye sokmuş bulunuyor. İşin tuhaf tarafı, Obama’nın daha geçen Mayıs ayında yürürlükten kaldırmak istediği bir yasa bu.
Harvard Üniversitesi hukuk profesörlerinden Jack Goldsmith, Obama’nın IŞİD’e karşı savaş kararının aslında 2001 tarihli söz konusu yasanın ABD Başkanı’na verdiği yetkinin sınırlarını genişlettiği anlamına geldiğini vurguluyor. Obama, sonuç itibariyle savaş ilan ettiği halde, Kongre’den izin almadığı gibi, bu kararına onay vermesini istiyor. İşin çok daha vahim tarafı, bu tür savaşların ilanı yetkisini, Amerikan çıkarlarına zarar veren her örgüte karşı, El Kaide ile örgütsel ya da düşünsel bir bağ tespiti ya da bahanesi halinde ABD başkanlarına tanıması. Kabul etmek gerekir ki bu, bir yerde anayasanın arkasından dolaşma anlamına geliyor.
Başkan Obama’nın IŞİD’e savaş ilan ettiği önceki günkü konuşmasında, bunun gerçek bir savaş olmadığını, askeri birliklerin katılmayacağı hava saldırılarından ibaret bulunduğunu söylemesinin ardında da bu gerçek yatıyor.
George Mason Üniversitesi hukuk profesörlerinden İlya Somin için gerçek savaş ile Libya’da da kullanılmış olan söz konusu yasanın verdiği yetkiyle yapılan askeri müdahalelerin iki farklı şeymiş gibi gösterilmesinin anlamı yok. Çünkü kara birliklerinin katılmadığı bu sınırlı yeni savaşta pilotlar ve deniz piyadeleri olarak bilinen birim (USMC ya da US Marine Corps) görev alıyor. Ayrıca The Atlantic’in vurguladığı gibi bu savaşta ABD’nin Orta Doğu’daki müttefiklerinin değil, sadece kendi çıkarlarının korunması söz konusu.
Washington American University hukuk profesörlerinden Steve Vladeck bu bağlamda IŞİD’in Amerikan çıkarlarını nasıl tehdit ettiğini sorguluyor. Vladeck’e göre, 13 yıl önce El Kaide ABD’yi vurduysa bunun nedeni, yeterince İslami bulmadığı Suudi Arabistan ve Mısır’a karşı operasyonlarında başarılı olamaması ve öcünü büyük müttefikleri ABD’den alması.
The Atlantic, bugün ABD için en büyük tehdidin Batı ülkeleri uyruklu savaşçıların Suriye ve Irak’ta “yalnız kurt” olarak giriştikleri operasyonlar olduğunu, IŞİD’in doğrudan Amerikan çıkarlarını hedef aldığı iddialarının doğrulanamadığını vurguluyor. Amerikan çıkarlarını birçok şeyin tehdit edebileceğini belirten gazeteye göre, IŞİD’e karşı yıllarca sürebilecek ve beklenmedik sonuçları olabilecek bu savaşın gerçekte neye tekabül ettiğini bulmanın önemli olduğunun altını çiziyor.
Sonuç itibariyle Başkan Obama’nın, anayasayı arkadan dolaşarak ilan ettiği IŞİD’e karşı savaşın O’nu tek başına otoriter bir başkan yapmadığı açık. Her ne kadar bunun bir yetki aşımı hatta gaspı olduğu ve başkanın yetkilerini Kongre’nin yetkileri hilafına genişlettiği gerçeği ortada olsa da.
Görünen o ki XXI. yüzyıl dünyası hâlâ salt ulusal çıkarları gözeterek her karara yasal bir kılıfın bulunabildiği eski düzenin etkisinden kurtulabilmiş değil. Oysa yenidünya düzeninde tek süper güç ABD öncü olmak üzere, küresel ve bölgesel düzlemde başat ülkelerin tüm dünyada bireylerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan politikalar oluşturmaları gerekiyor. Bu insani amaç, çıkar politikalarının önüne geçmedikçe, eski dünya düzeni devam edeceğe benziyor ne yazık ki.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2018
9.02.2018
24.04.2018
11.04.2018
28.03.2018
22.03.2018
15.03.2018
1.02.2018
7.02.2018
31.01.2018