Akın ÖZÇER

Akın ÖZÇER
Akın ÖZÇER
Tüm Yazıları
Avrupa Konseyi ve vicdani ret
19.11.2011
3051

 Zorunlu askerlik hizmetini vicdanen ret veya kısaca “vicdani ret”,uluslararası alanda, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve BM Medenî ve Siyasi Haklar Paktı’nın (1966) güvence altına aldığı düşünce, inanç ve din özgürlüğünün temel ögesi olarak kabul ediliyor. Nitekim Türkiye’nin kurucu üyesi sayıldığı Avrupa Konseyi’nin Parlamenterler Meclisi (AKPM) tarafından konuyla ilgili olarak 1967’de alınan 367 sayılı kararda olsun, 1977’de benimsenen 816 sayılı tavsiye kararında olsun, vicdani ret hakkı AİHS’nin din ve vicdan özgürlüğü hakkındaki 9. maddesine dayandırılıyor.

Konu bundan tam on yıl sonra bu kez Avrupa Konseyi (AK) Bakanlar Komitesi gündemine geliyor. Komite’nin 9 Nisan 1987 tarihli bir tavsiye kararı var. Türkiye’nin İtalya ve İsviçre ile birlikte çekimser oy kullandığı kararda özetle, “Zorunlu askerlik hizmetine tâbi tutulan ve vicdani nedenlerle silah kullanmayı reddeden kişi bu hizmetten (bazı koşullarda) bağışık tutulma hakkına sahiptir” deniyor. Aynı kararda bu hakkı kullanan kişinin askerlik yerine zorunlu bir başka hizmete tâbi tutulabileceği belirtiliyor. Ancak askerlik yerine görülecek hizmetin “sivil bir kamu hizmeti olması”, “ceza niteliği taşımaması” ve süresinin askerlik hizmetinin süresine oranla “makul sınırlar içinde kalması” gerektiği vurgulanıyor.

AKPM 2001 yılında vicdani ret hakkının üye ülkelerdeki durumunu ele alan bir raporu ve raporun işlem paragraflarını oluşturan 1518 sayılı tavsiye kararını benimsiyor. O tarihte birçok Doğu Avrupa ülkesinin katılımıyla AK’nin üye sayısı 43’e ulaşmış durumda ve bu üyelerden sadece beşinde vicdani ret hakkı tanınmıyor, alternatif sivil hizmet düzenlemesi de bulunmuyor. Bu ülkeler (Arnavutluk, Makedonya, Ermenistan ve Azerbaycan) arasında AK çalışmalarına o tarih itibariyle 50 yıldır katılan ve Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecine girmiş Türkiye de var. İlginçtir, o sıralarda AK kurucu üyeliğimizin yükümlülüklerine, taraf olduğumuz sözleşmelere neden uymadığımız değil, MGK Genel Sekreterliğince “AB’nin haksız talepleri” olarak nitelenen Kopenhag siyasi ölçütleri tartışılıyor Türkiye’de. Oysa o ölçütler vicdani rette de olduğu gibi, AB’nin değil aslında kurucu üyesi olduğumuz AK’nin geliştirdiği değerlerden başka bir şey değil.

1518 sayılı tavsiye kararında avunabileceğimiz tek husus, vicdani ret hakkını tanıyan birçok ülkede o tarih itibariyle uygulamanın oturmamış ve yeterli güvencenin oluşmamış olması. Kararın işlem paragrafında, Bakanlar Komitesi, vicdani ret hakkını daha tanımayan üyeleri bu yükümlülüklerini yerine getirmeye, alternatif hizmeti caydırıcı veya cezalandırıcı şekilde düzenlemiş olan ülkeleri de bu uygulamalarını düzeltmeye çağırmaya davet olunuyor. Bu paragrafta Bakanlar Komitesi’ni ayrıca vicdani retle ilgili olarak AİHS’in “kölelik ve zorla çalıştırma yasağı” başlıklı 4. maddesine yeni bir fıkra ekleyen bir ek protokol düzenlemeye davet ediliyor.

Avrupa Konseyi’nin konuyla ilgili temel yaklaşımı, vicdani ret hakkının tüm üyelerce tanınması ve aynı ilkeler çerçevesinde uygulanması yönünde. Asgarî ölçüde uyulması istenen temel belge ise Bakanlar Komitesi’nin 1987 tarihli ve 8 sayılı tavsiye kararı. AK’nin üzerinde durduğu diğer hususlarsa özetle, askerlik çağına gelen gençlere vicdani ret ve sivil kamu hizmeti hakkında objektif bilgilerin aktarılması, vicdani ret dilekçesinin askere sevkten önce yanıtlanmasının ve askerî idarenin kararına itiraz merciinin bağımsızlığının sağlanması.

AK tarafından temel bir özgürlük olarak değerlendirilen ve üyelerinden hukuken tanımaları beklenen vicdani ret hakkının mevzuatımızda yer almaması bir yana ciddi bir sorunumuz daha var veya vardı. Bu hakkı savunmak, daha sadece beş-altı yıl öncesine kadar TCK’nın “halkı askerlikten soğutma” başlıklı 318. maddesine muhalefetten açılan davalara konu oluşturuyordu. Kurallarına uymadığımız kuruluş, bir daha altını çizmek gerekirse, “bizi nasıl olsa almazlar” propagandasıyla halkın soğutulduğu AB değil, 60 yıldır üyesi olduğumuz AK.

Tahmin olunacağı gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) vicdani retçi Osman Murat Ülke hakkında 2006 yılında AİHS’nin insanlık dışı ve onur kırıcı muamele yasağıyla ilgili 3. maddesini ihlâlden verdiği mahkûmiyet kararı da Türkiye’yi harekete geçirmeye yetmedi. Ta ki bıçak kemiğe dayanıncaya, AK Bakanlar Komitesi AİHM kararına uymayan Türkiye’ye aralık ayına kadar vicdani ret hakkında yasal düzenleme yapması çağrısında bulununcaya kadar...

İşte Adalet Bakanlığı’nın şimdi alelacele hazırlamakta olduğu vicdani ret yasası yıllarca yapmamakta direndiğimiz ödevlerimizden sadece biri. AİHM’den aldığımız mahkûmiyet kararlarından anlaşılacağı gibi, AK’nin açık ara tembel öğrencisi durumunda olmaktan hiç rahatsızlık duymuyoruz. Rahatsızlık ne kelime, ana muhalefetin bir milletvekili Meclis’te basın toplantısı düzenleyip vicdani retle ilgili düzenlemeyi “ihanet projesi” ilan ediveriyor. Bir de diyor ki “AB böyle istedi, mecburuz gibi yaklaşımları da kabul etmiyorum”. Nedeni bilgisizlik mi, dil sürçmesi mi, yoksa halkı cahil yerine koymak mı bilmem ama AK yerine AB’den söz ediyor. Sayın milletvekili çıkıp açıklasa da öğrensek, 60 yıldır üyesi olduğumuz bir kuruluşun yükümlülüklerine direnmeyi doğal mı karşılıyor yoksa Avrupa Konseyi’ne de mi karşı kendileri?


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar