Akın ÖZÇER

Akın ÖZÇER
Akın ÖZÇER
Tüm Yazıları
Meksika’da erkler ayrılığı dönemi
7.07.2012
2549

 Meksika’da geçen pazar yapılan genel seçimler beklendiği gibi Kurumsal Devrimci Parti’nin (PRI/ Partido Revolucionario Institucional) zaferiyle sonuçlandı. Ancak yüzde 38 oyla başkan seçilen Enrique Peña Nieto, Temsiciler Meclisi’nde de, Senato’da da salt çoğunluğa ulaşamadı. Kamuoyu yoklamalarında yüzde 15’in üstünde fark attığı Demokratik Devrim Partisi’nin (PRD/ Partido de la Revolución Democrática) adayı Andrés Manuel López Obrador’la arasındaki fark 6.5 puana kadar düştü. Seçmenleri tarafından dört isminin baş harfleriyle “AMLO” olarak anılan solun lideri López Obrador da Seçim Kurulu’na başvurarak seçimlerde yapılan usulsüzlükler nedeniyle bütün oyların yeniden sayılmasını talep etti. AMLO’nun bu başvurusuna toplam 143 bin sandıktan 118.855’inde usulsüzlük yapıldığına ilişkin bir listeyi eklediği bildiriliyor.

Meksika seçimleriyle ilgili önceki yazımda belirttiğim gibi üniversitelerde gelişen “Kızgınlar” (los enajados) hareketinin desteğini alan AMLO’nun, “değişimin motoru” imajıyla Peña Nieto’nun sandık zaferinin törpülenmesinde başarılı olduğunu söylemek mümkün. Bu başarı PRI adayını alt etmeye yetmediği için sınırlı kaldı. Hatta AMLO bir önceki seçimlerde devrik Başkan Calderón’a karşı elde etmiş olduğu skoru yineleyemedi. O zaman iki aday arasındaki fark sadece yüzde 0.56 idi; AMLO seçimlerde usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle oyların yeniden sayılması talebinde bulunmuş ancak sonuç değişmemişti. Bu kez aradaki fark daha büyük, itirazın sonucu değiştirmesi olasılığı daha da düşük görünüyor.

Bununla birlikte kızgınlar içinde yer alan “Yo soy 132” (Ben 132 numarayım) öğrenci hareketi de Peña Nieto’nun zaferini, seçim sürecinin demokratik olmadığı gerekçesiyle tanımadığını açıkladı. Peña Nieto seçim kampanyası vesilesiyle gittiği İberamerikan Üniversitesi’nde kendisini yuhalayan öğrencilerin muhalifleri tarafından manipüle edilen kişiler olduğunu ileri sürmüş, buna tepki veren 131 öğrenci de açık kimlikleriyle birlikte resimlerini içeren bir videoyu yayınlamışlardı. Ardından toplumsal destek sağlamak için “Yo soy 132” adıyla bir internet sitesi kurmuşlardı. Kendini “hiçbir partiye mensup olmayan, özerk, çoğulcu, demokrat ve neo-liberalizm karşıtı olarak tanımlayan “Yo soy 132” hareketi, “ devletin güç kullandığı, oyların satın alındığı, medyanın manipüle edildiği iddiasıyla seçimlerin demokratik olmadığını savunuyor. Ayrıca tüm öğrencileri üç gün üst üste Peña Nieto’ya karşı protesto gösterisine davet ediyor.

Aslında Meksika’nın demokrasi sicilinin parlak olduğunu söylemek mümkün değil. Bu, 1929’dan sadece 15 yıl öncesine kadar iktidarı hep elinde tutan ve Peña Nieto ile geri dönen bu parti için de geçerli. Seçim hileleri ve zorbalıklarının en inanılmazlarını gerçekleştiren PRI bu sayede şimdi iktidardan düşen Hıristiyan demokrat eğilimli Milliyetçi Eylem Partisi’ni (PAN/Partido de Acción Nacionalista) uzun yıllar muhalefete mahkûm etmişti. Hele 1988’deki seçim skandalı affedilecek gibi değildi. Solun adayı Cuauhtémoc Cárdenas’ın diğer adaylara fark attığı o seçimlerde sayım sistemi her nasılsa “bilinmeyen nedenlerle” çökmüş (!) ve PRI adayı Carlos Salinas “başkan” ilan edilmişti.

Enrique Krauze önceki gün El País’te yayınlanan “Meksika: inşa halindeki demokrasi” başlıklı yazısında, ünlü Perulu yazar Vargas Llosa’nın Meksika’ya yakıştırdığı “mükemmel diktatörlüğün” (dictadura perfecta) ancak 2000 yılında sona erdiğine işaret ediyor. Bununla birlikte son 15 yılda ülkenin yaşadığı siyasi ve ekonomik değişimin PRI’nin iktidara dönüşüyle tersine çevrilemeyecek kadar önemli olduğunu vurguluyor. Dolayısıyla bu aşamada yanıtlanması gereken sorunun PRI ile bir geri dönüşün olup olmayacağı değil, demokratikleşme sürecinin sürdürülüp sürdürülmeyeceği olduğunun altını çiziyor.

Peña Nieto, daha 45 yaşında olmanın verdiği inançla kendisinin yeni kuşağa mensup olduğunu ve artık geçmişe bakmayacağını söylüyor. Ancak yeni kuşağın partiyi yeniden yapılandırma uğraşında biri içerden diğeri dışarıdan iki büyük güçlükle baş etmesi gerekiyor Krauze’nin dediği gibi federe devletlerin Jurassic Parkı’na veya petrol sendikalarına sığınmış kimileri uyuşturucu çeteleriyle bağlantılı yolsuzluğa bulaşmış parti dinozorlarını ayıklamak da, onlara rağmen reform yapmak da pek kolay değil. Krauze reformlara karşı ikinci büyük engeli, yeni ve çağdaş bir solun oluşumunu da engelleyen PDI’nin Meksika devriminin milliyetçiliğine dayalı katı devletçi görüşünün oluşturduğu görüşünde. Bu nedenle AMLO’nun yapısal reformların yapılmasına da, temsili demokrasinin daha ileri götürülmesine de karşı çıkacağını söylüyor. Hem de bunu sadece Temsilciler Meclisi’nde değil aynı zamanda hâkim olduğu sokakta da yapabileceğine dikkat çekiyor.

Meksika, solun kendini yenileyemediği ve kavram kargaşası yaşadığı bir ülke. AMLO’nun siyasi yaşamının ilk yirmi yılını PRI saflarında geçirdiğini, demokrasiyi katledegelen bu partinin sol kökenli olduğunu anımsarsak, ayrıca solun Türkiye’de de farklı durumda olmadığını düşünürsek, Krauze’nin kaygılarını anlamak çok güç değil. Meksika’da sandıktan Fransa’dakinin aksine erkler ayrılığı çıkması partiler arasında demokrasiyi ileri götürecek bir işbirliğinin oluşması bakımından belki iyi oldu. Peña Nieto’nun dün partilerden “Meksika’nın iyiliği için” yapısal reformlara destek talebinde bulunması ülkede yeni bir dönemin başladığına işaret ediyor.      

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar